Ne yalan söyleyeyim, 'eksen' değişmez!..

...Bu açıklamayı yapan birisinin ülkenin ekseninin nasıl ve hangi şartlarda değişeceğini bilmemesinden daha doğal ne olabilir ki?

Ne yalan söyleyeyim, siyasetini hiçbir zaman savunmasam da kayınpederi tarafından risk alınıp da bakan yapıldığına göre en azından Bilal Erdoğan’dan bir gömlek daha bilgilidir, bir adım öndedir diye düşünüyordum, ta ki Ahmet Hakan’ın programına çıkıp da konuşana kadar. Şokomelli olmasa da doların bir ülkede devamlı artmasının, o ülke insanlarının maaşları dışında bir getirisi yada götürüsü olduğunu çakozlar sanmıştım.  

1971 yılından beri değişik ülkelerde lise okuduğum için pratik anlamda biraz gözlemim var eğitim konusunda. İngiliz sistemi benim en sevdiğim sistem. En önemlisi ortaokuldan sonra ne olmak istediğin üzerinden hangi dersleri okuyacağına öğrenci, aile ve okul beraber karar veriyorlar. Diyelim ki kimyager olacaksın, bioloji, kimya ve matematik ağırlıklı bilemedin en fazla 5 ders okuyorsun. Hep şunu iddia etmişimdir, İngiltere’de bir lise mezunu, hangi dalları okuduysa o dönem bile Türkiye’deki üniversite birinci sınıf kadar bilgi yüklüdür. Bu matematik de olabilir, yabancı dil de yada tarih veya coğrafya. Az ders ama çok bilgi. 

Öncelikle şunu da söylemem gerek, ben bizden sonraki harcanmışlar dahil bütün kuşakları çok beğeniyorum. Ne anlamda beğeniyorum, onların okuyanı bizim kuşaklardan kat be kat öndeler. Ve inanıyorum ki, bitakım insanların dalga geçmeye çalıştığı ‘Y’ve ‘Z’ kuşağının olgunluğu ve bilgisi sayesinde biz barışçıl bir ‘Gezi’ olayı yaşadık. Yaşıtlarım bu ‘Gezi’ olayını 78 kuşağı yaşasaydı nasıl sonuçlanırdı, bunu çok iyi bilirler. Bizim kuşak haklıydı, yaptıklarımıza ve yaşadıklarımıza mecburduk ama bizden sonraki kuşaklar zaman ve teknolojiyle bunu daha barışçıl çözümlere götürmeyi becerdi. 

Ama aynı konuyu yeni nesillerin okul dışında kitap okumayanları, sosyal yaşantıları (Sinema, tiyatro, konser, gezi, satranç vb.) olmayanlar için söyleyemeyeceğim. Bunun nedeni de bizim neslin şokomelli bir şansının olması. İyisiyle kötüsüyle bütün öğretmenlerimiz fakülte mezunuydu, bunun ne demek olduğunu 77’de İngiltere’den döndüğümde askere gitmemek için 1 sene liseye yazıldığımda yeni mezun öğretmenleri görünce anladım. 

Ben bu şansı gazetecilikte de yaşadım, bizim nesil gazetecilerinin hepsinin patronu gazeteciydi ve hem muhabirinden, hem de yazarından ne istediklerini biliyorlardı. Tek örnekle vereyim, Körfez savaşı gibi durumlarda patronlarımızın gazete dışında bir de ABD’ye satabilecekleri mazotları, benzinleri yoktu, düşündükleri gazeteydi. Elbette siyasi görüşleri vardı ama dediğim gibi gazeteciydiler. 

İşte bu gençlerden birisi olarak yetişen berat Albayrak bakan olunca doların yükselişinin bir ülkeye verdiği zararı sadece karşısındakinin maaşı üzerinden açıklayabiliyor. Bu açıklamayı yapan birisinin ülkenin ekseninin nasıl ve hangi şartlarda değişeceğini bilmemesinden daha doğal ne olabilir ki?  

Okur mu yada okusa bile dinler mi bilemiyorum ama bir ülkenin ekseninin değişebilmesi için önce o ülkede demokrasi olması gerekiyor. Demokrasi maaşlarının yüksek olması yada Türk lirasıyla ödenmesiyle gelmiyor, demokrasinin gelebilmesi için o ülkede barış olması gerekiyor. Bu ülke eksen atlamanın eşiğinden döndü, hem de tam son noktaya gelmişken döndü?  

İşte bunları bilmek yada savunmak için aydın olmak gerekiyor. Türkiye’de garip bir anlayış var, her üniversite mezununu aydın saymak gibi bir hastalık. "İyi ama adam (Kadın) koskoca profesör" İyi de o aydın sandığın profesörlerin alayı TV’lere çıkıp yapılan yerli silahlar için göbek atıyor. Bunun türkçesi şudur, "Biz kendi silahımızla öldürüyoruz, lay lay lom" Hem de kimin silahıyla, cumhurbaşkanının dünürü, yani damadının silahıyla. Cumhurbaşkanı ailesinin silah sattığı başka ülke var mıdır acaba ve bununla övünen kazteciler ve akatemizyenler. 

O yüzden ne yalan söyleyeyim, bu ülkede ‘eksen’ değişmez. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi