gecenin ve devletin polisleri

'Hareket etme özgürlüğünün başka her şeyin önkoşulu olduğunu görmeliyiz. Önem açısından ifade özgürlüğünden önce gelir çünkü o olmadan ifade özgürlüğü de aslında var olamaz.'

çoğunuz bu yazıyı okuduğunuzda istanbul’daki 8 mart feminist gece yürüyüşü için toplaşma başlamış olacak.  türkiye’nin pek çok yerinde, kadınlar haftalardır 8 mart’ı adım adım, ilmek ilmek örüyor. şöyle bir fotoğraflara bakın, her eylemde gördüğünüz ozalit pankartlara rastlamak zor, hepsi el emeği göz nuru denecek türden. dövizlerin her biri, üretenin, taşıyanın emeğini, sözünü, şakasını, acısını içeriyor. toplumsal olanla, toplu olanla bireysel olanı bu şekilde bir araya getirebilmek feministlerin başarabildiği bir şey ve şükür kadın hareketinin feminist olmayan kesimleri tarafından da büyük ölçüde benimsendi. feminist düşünce içinde bunun iki temeli var; biri özel olanın politik olduğunun tespit edilmesi, diğeri de farklılıklarımızla bir arada bulunabilme ihtiyacı. bugün bazı tartışmaların, özellikle de sosyal medyada çok sert dönüyor olması kimseyi yanıltmasın, feminizm,  eylemcilerinin tektipleşmesini aşma konusunda en fazla imkâna sahip hareketlerin başında geliyor. daha önemlisi, feminist hareketin kazanımları, feminizm kelimesini duymamış ya da sadece olumsuz biçimlerde duymuş olabilecek kadınların hayatına dahi ulaşıyor. ama feminist bir gece yürüyüşü kadınların kurtuluşu açısından bunları ötesinde de anlam taşıyor; günün kadınlara en yasaklanmış saatlerinde ve kentin merkezinde (istanbul’da en tekinsiz sayılan caddelerinden birinde) gerçekleşmesi, "geceleri de, sokakları da istiyoruz" sloganının hayata geçmesi… şu günlerde, "gelsin baba, gelsin koca…" diye başlayan sloganımıza bakan da ekleyebiliriz, hepsi gelsin, kadınların özgürleşmesi engellenemiyor.

gece eylemlerinin feminizmin tarihinde özel bir yeri var. abd’de, 1970’li yıllardan beri "take back the night/geceyi geri al" yürüyüşleri düzenleniyor, bu adı taşıyan bir kurum var. bu ifade ilk olarak pittsburgh’da, bu eylemlerden birinde, 16 yaşında evlenmiş bir ev kadınıyken feminizmle hayatı değişen, ileriki yıllarda sadece eylemcilik değil, editörlük ve yayıncılık da yapan anne pride tarafından kullanılıyor. anne pride’ın "onur, gurur" anlamına gelen soyadı tesadüf değil, eşinin soyadını kullanmak istemediğinde babası, soyadının kadın kurtuluş hareketiyle bağlantılı anılmasını istemediği için buna izin vermiyor, anne 1977’deki boşanmasının ardından pride soyadını alıyor.

birçok görüşünü benimsememekle birlikte benim de ilham kaynaklarım arasında sayabileceğim abd’li feminist andrea dworkin’in 1979 yılında, bu eylemlerden birinde yaptığı the night and danger/gece ve tehlike başlıklı konuşması, ilk kez 1993 yılında onun letters from a war zone (bir savaş bölgesinden mektuplar) adlı kitabının girişinde yayımlandı. andrea yazının sunumunda şöyle diyor:

"Gece ve Tehlike bir Geceyi Geri al konuşması olarak yazılmıştı. Connecticut, New Haven’da 2 bin kadın yürüdü. Sokak fahişeleri Yürüyüş’e katıldı, yaşlı kadınlar evlerinin balkonlarına çıkıp mumlar yaktı. Adından da anlaşılacağı gibi oligarşi ve muhafazakârlığın kalelerinden biri olan Virginia, Old Dominion’da (Türkçesi Eski Sömürge a.d.) yüzlerce kişi, siyahlar ve beyazlar, kadınlar ve erkekler, eşcinseller ve heteroseksüeller, buranın ilk politik gösterisinde bir araya geldi. İnsanlar, işlerini kaybetme riski ve polis şiddeti tehdidine rağmen sanki tek bir adımı bile kaçırmak istemiyormuşçasına 14 mil yürüdü."

andrea’nın, ilk kez 1979 yılında yaptığı ve daha sonra defalarca tekrar ettiği konuşmasında anlattığı şeylerin bir kısmı zamanla ve tabii ki mücadeleyle değişti. feminizmin terminolojisi de zaman içinde çok gelişti. ama söylediği bazı şeyler geçerliliğini ve haklılığını koruyor. bu yazıyı o konuşmadan bir bölümle bitirmek istiyorum:

"Gecenin sınırlarını çiğneyen bir kadın medeni davranışın temel kurallarından birini ihlal eden bir kanun kaçağıdır: bu kural düzgün bir kadının gece –yalnız başına ya da yanında sadece başka kadınlar varken- dışarı çıkmayacağıdır. Tasması olmadan gece dışarda olan bir kadın ya bir kaltak ya da yerini bilmeyen kibirli bir fahişedir. Gecenin polisleri yani tecavüzcüler ve fırsatını kollayan diğer erkekler, gecenin kanunlarını uygulama hakkına sahiptir: kadını takip edip cezalandırabilirler. Hepimiz kovalanmışızdır, bazılarımız yakalanmıştır da.(…) Kadınlara sık sık gece dışarı çıkarken özellikle dikkatli olmaları ve tedbir almaları söylenir. Dünyanın bazı yerlerinde bugün bile kadınların gece dışarı çıkması yasak. O yüzden kadınların özgürlüğü için kavga verirken hareket etme özgürlüğü için mücadele etmekle başlamalıyız; hareket etme özgürlüğümüz yok ve hiç olmadı. Hareket etme özgürlüğünün başka her şeyin önkoşulu olduğunu görmeliyiz. Önem açısından ifade özgürlüğünden önce gelir çünkü o olmadan ifade özgürlüğü de aslında var olamaz."

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi