Ayşe Yıldırım

Ayşe Yıldırım

Bu bir Türkiye modelidir!

Erdoğan’ın ‘Başka yerde böylesine samimi bir demokrasi, hak ve adalet ideali bulamazsınız’ dediği saatlerde Van’da askerlerce gözaltına alındıktan sonra iki kişi yaşam savası veriyordu.

Erdoğan’ın ‘Başka yerde böylesine samimi bir demokrasi, hak ve adalet ideali bulamazsınız’ dediği saatlerde Van’da askerlerce gözaltına alındıktan sonra yaralı olarak hastanede bulunan iki kişi yaşam savaşı veriyordu…

Yedi çocuk babası Servet Turgut. O gün tarlada patosa vurulmuş samanları topluyordu. Sabah saatleriydi. Askerler geldi.

Servet’i de alıp köye gittiler. Beş ay önce Mersin’den köy işleri için gelen sekiz çocuk babası Osman Şiban’ı da aldılar. İkisini de bir helikoptere bindirdiler ve gittiler.

İki gün geçmişti aradan. Turgut’tan da Şiban’dan da hiçbir haber yoktu. Osman Şiban’ın kardeşi "Operasyon olduğu için hiçbir yere çıkamadık ve bilgi alamadık" diyordu Mezopotamya Ajansı’na…

Bu sırada iki köylünün askerlerce helikopterden atıldığı iddiası ortaya atılmıştı. 

En sonunda kent merkezine gitti Şiban’ın kardeşi ve askeriyeyi aradı, kardeşini sordu. Aldığı cevap "yoğun bakımda" oldu.

"Ağabeyim götürdüğünüzde sağlamdı nasıl oldu da yoğun bakıma düştü?" diye sordu. Ama yanıt alamadı.

Hastaneye gitti aileler. Ancak görüşemediler, yoğun bakımdaydılar.

Ve nihayet dün 50 yaşındaki Osman Şiban servise alındı. 55 yaşındaki Servet Turgut’un ise hayati riski sürüyordu.

Yavaş yavaş bazı bilgiler de ortaya çıkmaya başlamıştı.

İki köylü askerler tarafından önce özel bir hastaneye götürülmüştü ve darp raporu hazırlanmıştı. Osman Şiban’ın genel durumu "orta kötü" olarak kaydedilmişti. Her iki gözünde morluk, baş, boyun ve yüz bölgesinde travmaya bağlı şişik olduğu ve kanlı kustuğu belirtiliyordu.

Servet Turgut’un darp raporunda ise "isimsiz hasta yüksekten düşme sebebiyle getirildi. Entübe hasta" notu yer alıyordu. Ve "her iki gözde ve her iki kulakta deri altındaki kılcal damarların zarar gördüğü, kanın deri altına sızdığı, her iki el ile göğüs ön duvarında derinin en üst tabakasının kalktığı" belirtiliyordu.

İkisinin de yoğun bakıma ihtiyacı vardı. Bu nedenle özel hastaneden Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edilmişlerdi.

Mezopotamya Ajansı dün Osman Şiban’ın hastane odasındaki fotoğraflarını yani gördüğü işkenceyi yayınladı. 

Ancak Şiban, işkenceden kaynaklı hafıza kaybı yaşadığı için şimdilik başına gelenleri anlatamıyor.

İki köylü, köylerinden askerlerce alınıyor iki gün sonra yoğun bakımda ortaya çıkıyor. 

Ancak sorumlularından ses seda çıkmıyor. Sanki bunlar yaşanmamış gibi görmüyor, duymuyor ve konuşmuyorlar…

Oysa AKP iktidarının ilk yıllarında 2003'te dönemin Başbakanı Erdoğan, valilere ne diyordu:

"İşkencenin kökünün kazınmasında kararlıyız. Kendinizi işkenceye muhatap olanların yerine koyunuz. Bu tür şikayetleri derhal inceleyip sonuçlandırınız. İşkencenin toplumsal hafızadan silinmesini bekliyorum." 

13 yıl sonra ise aynı Erdoğan ama bu kez Cumhurbaşkanı olarak Uluslararası Af Örgütü'ne ayar veriyordu:

"Tutturmuş bizim işkenceler yaptığımızdan bahsediyor. Bizde işkenceye sıfır toleranstır. Arbede sırasında kaşına, gözüne tekme, tokat yemiş olabilir. Yememiş olsa oradaki polisimizi öldürecek. 'Vurun beni' mi diyecek, kendini savunmayacak mı?"

Gördükleri işkence nedeniyle iki köylü hastanede yaşam savaşı verirken önceki gün AKP’li İl Başkanlarına video konferans üzerinden sesleniyordu Erdoğan:

"Bu Türkiye modelidir. Başka yerde böylesine samimi bir demokrasi, hak ve adalet ideali bulamazsınız."

Doğru ne yazık ki bu bir Türkiye modeli. Yaratıcısı da kendisidir.

 "İşkencenin kökünü kazıyacağız" diye çıktığı yolda ülkenin her tarafından işkence iddialarının fışkırdığı bir Türkiye modeli.

Bir zamanlar işkenceyi toplumsal hafızadan silmek için çalışma yapmaya çağırdığı valiler de bugün işkenceyi, ölümleri, ırkçı saldırıları inkar ederek Türkiye modeline uyum sağlıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Yıldırım Arşivi