Boğaziçili öğrencilerin mektubuna bakın ve durduğunuz yeri sorgulayın!

Gençler muhalefeti -HDP hariç- yanlarında bulamadı. Oysa önümüzdeki seçimde 30 yaşın altında 20 milyon genç oy kullanacak ve bunun 4 milyonu da ilk kez oy verecek.

İktidarın Boğaziçi Üniversitesi’ne yönelik planlı saldırısı devam ederken direniş de büyüyerek sürüyor.

Üniversite’nin öğrencileri, polis şiddetinin ve yargı işkencesinin yanı sıra İçişleri Bakanı’nın, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın terörist suçlamalarına, ayrımcı nefret söylemlerine karşı da kendilerini savunuyorlar.

Bu amaçla dün Erdoğan’a hitaben çok önemli bir mektup yayınlayarak kamuoyuna da seslendiler.

"Biz Melih Bulu o koltukta oturduğu sürece protestomuzu boyutlandırarak sürdüreceğiz. Bu konuda gerekeni yapıp yapmamak ise sizin bileceğiniz iştir" dediler.

Öğrenciler, Erdoğan’ın hocaları Prof. Ayşe Buğra’ya yönelik aşağılayıcı, suçlayıcı ve ayrıştırıcı sözlerine de karşı çıkarak şunları söylediler:

"Siz ‘Osman Kavala'nın karısı da bu provokatörlerin arasında yer alıyor’ diyerek adını bile anmadan Ayşe Buğra'ya sataşıp, hedef gösteriyorsunuz. Bir kadının bahse değer tek özelliğinin onun eşi olduğuna dair cinsiyetçi boş inancı çiğ bir üslupla dile getiriyorsunuz. Biz ise ‘Ayşe Buğra kıymetli bir hocamız, ve bir bilim insanıdır’ diyoruz.

‘Ona yapılmış bir saldırıyı kendimize sayarız’ diyoruz"

Öğrenciler, demokratik hak ve özgürlükleri gasp edilenlerin yanında olduklarını belirttikleri mektuplarını, "Bu topraklarda ezilenleri meydanlardan, kürsülerden bağırıp tehdit ederek hedef göstererek susturamayacağınızı anlamanız dileğiyle" diyerek bitiriyorlar.

Tam bu önemli mektubu tekrar okumaya başladığım sırada bu sefer Fuat Keyman’ın bir tweet’i gözüme çarptı.

AFRİN İŞGALİNİ DESTEKLEYEN KEYMAN’DAN BUĞRA’YA

Erdoğan’ın Ayşe Buğra’ya yönelik söylemlerini eleştiren Keyman bu tweet’inde, "Ayşe Buğra gibi saygıdeğer ve bu ülkenin yetiştirdiği en önemli sosyal bilimcilerden birisine yapılan bu haksızlığı kabul edemem. Ülkem için çok üzgünüm" diyordu.

Fuat Keyman’ı Artı Gerçek okurları mutlaka tanırlar.

Onun, Afrin operasyonunu ve oradaki uygulamalarını savunarak, insan hakları ihlallerini görmezden gelerek yapılanlara ‘ahlaki realizm’ dediği bir yazısını eleştirmiştim (Keyman’a göre Afrin’de olanlar ‘Ahlaki realizm’ 04.04.2018)

Keyman o yazısında, iktidar güzellemesi yaparak kanlı Suriye operasyonlarına ve Afrin’deki insan hakları ihlallerine adeta methiyeler düzüyordu.

Keyman’ın mesajını görünce hemen aklıma bu yazı geldi ama yine de Ayşe Buğra’ya yapılan hakaretler karşısında tavır almak zorunda kalmış olmasını önemsediğimi söylemeliyim.

Önemsedim ama bu tavrın inandırıcı olabilmesi için öncelikle bir özeleştiri yapılması gerektiğine de inanıyorum.

Kaldı ki Keyman’ın bu mesajını okuduğunuzda hani sanki bilinmeyen birileri söylemiş Ayşe Buğra’ya bu sözleri. "Yapılan bu haksızlığı" diyor ama öğrencilerin mektuplarında olabildiğince açıklıkla ve korkmadan bu sözleri söyleyenin Erdoğan olduğu ifade edilirken Keyman, onlar kadar olamıyor, bu cesareti gösteremiyor. Bunu yapanı kınayamıyor. Kolay değil iktidarla kurduğu bunca yıllık ilişkilerini kesmek muhtemelen.

Buna rağmen dilerim Keyman, söyleminde samimidir ve ülkenin getirildiği bu vahim noktada artık iktidara verdiği desteklerin, övgülerin rolünü sorgulamaya başlamıştır.

Boğaziçili öğrencilerin mektubu, Keyman’dan çok daha önemli, biz yine oraya dönelim.

MUHALEFET GENÇLERİN DİRENİŞİNİ ANLAYAMADI

Bu mektupta kuşkusuz sadece iktidara değil muhalefete de mesajlar var.

Muhalefet, özellikle de ana muhalefet -HDP dışında- bu direnişin anlamını anlayamadı. Anlamak istemedi.

Gençler haklarını savunmak için direnmek gerektiğini biliyorlardı ve bunu en etkili yöntemlerle gösterdiler. Barışçı bir direniş sergilediler. Üniversitelerini saldırıya karşı korumaya çalıştılar.

Ana muhalefet ne yaptı?

Önce iktidarın söylemine takılıp olayı bir provokasyon olarak yansıttı. Parti sözcüsü Faik Öztrak’ın "İnsanlığın mukaddes değerlerine yönelik hiçbir saldırıyı ve aşağılamayı kabul edemeyiz" sözleri günlerce sosyal medyada tartışıldı. Gençler, Öztrak’ın istifasını istediler.

CHP yönetimi, tepkiler üzerine saldırıları kınayan başka açıklamalar yapsa da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun aileleri uyaran ve "Çocuklarınıza sahip çıkın" sözleri, Öztrak’a tepkileri bile neredeyse unutturdu.

Sanki öğrenciler, siyasi partileri hiç de ilgilendirmeyen bir nedenle eylem yapıyorlar. Sanki kayyım rektör sadece Boğaziçililerin bir sorunu…

Bugüne dek Kürt belediyelerine atanan kayyımlar için de aynı umursamazlığı göstermedi mi?

Gençler, muhalefetin bu çağdışı yaklaşımına rağmen direniyorlar ve bu direniş giderek bir sivil itaatsizlik başkaldırısına dönüşme eğiliminde. Bu nedenle iktidarın korkusu büyük.

İktidar, Gezi başkaldırısını hatırlayarak Boğaziçi direnişinden çok korkuyor.

Korkan sadece iktidar değil ana muhalefet de çok korkuyor, gençlerin sokağa çıkmalarından, sokağa çıkma nedenlerinden, itirazlarının haklılığından, kullandıkları dilden, onlarla iletişim kurmaktan çok uzakta olmalarından…

Kılıçdaroğlu ve ekibi şu günlerde sadece gürültü patırtı çıkmadan, ortalık karışmadan, sokağa çıkmadan, direnişlerden uzak durarak hatta karşı çıkarak seçimlere ulaşabilmenin her yolunu deniyor.

Oysa Boğaziçi, iyice sıkışmış bu iktidarın gidişini sağlamak için bir kıvılcım olabilir.

Zaten yapılan kamuoyu yoklamaları da, iktidarı götürecekse bu gençlerin götüreceğini söylüyor.

Aman yanlış anlaşılmasın…

Önümüzdeki seçimde 30 yaşın altında 20 milyon genç oy kullanacak ve bunun 4 milyonu da ilk kez oy verecek.

Konda’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır’a göre yarısı sandığa gitmeyen bu gençlerin ilk seçimde sandığa gitmeleri halinde sandıklar büyük bir sarsıntı geçirebilir ve iktidar büyük bir farkla değişebilir.

Boğaziçili gençlerin verdiği dersleri iyi takip edelim.

Mektuplarını mutlaka okuyalım ve bu kez hiç olmazsa anlamaya çalışalım.

Gençler bir şey söylüyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi