İktidarın savaş ihtiyacının tedarikçisi olarak Putin!

Ankara Kremlin’in Ortadoğu ve Suriye’deki en önemli aparatı görevini görürken Putin de Ankara’ya iktidarın ömrünü uzatacak hayat iksiri olarak savaşın devamını bahşediyor.

Erdoğan yine Moskova yollarında.

Sürekli git-gel… Arada sık sık telefonla konuşmalar…

Saray’ın katipleri Şubat’ın 27’sinden bu yana Kremlin’den bir randevu kopartmak için uğraşıp durdular.

Çünkü Ankara için İdlib’de durum kötüleşti, şimdi daha da vahim bir noktaya doğru gidiyor.

27 Şubat’taki Rusya-Suriye ortak saldırısı sonrasında Hatay Valisi’ne bakılırsa 33 (Daha sonra ölenlerle 36) TSK mensubu yaşamını yitirmişti. Görgü tanıklarının ifadelerine göre kayıplar 50’nin çok üzerindeydi.

Bu, normalde beklenen ama iktidar için sürpriz saldırı sonrası verilen ağır kayıplar ülkeyi yönetenleri panikletti.

İki gün kimse çıkıp da bu olayla ilgili olarak kamuoyuna bilgi vermedi ya vermek istemedi, açıklama yapmadı ya da yapmak istemedi.

Korkuları kamuoyunun, muhalefetin çok sert tepki göstermesi ihtimali idi.

Genelkurmay Başkanı bile yaşamını yitiren askerleri için ailelerine başsağlığı dilemedi ya da dileyemedi.

Tabii korktukları olmadı. Böyle bir fiyaskodan, göz göre göre davet edilen katliamdan yararlanıp iktidarı istifaya ve askeri Suriye’den çekilmeye davet edecek güçlü bir muhalefet olmayınca iki gün sonra konuşmaya başladılar.

Muhalefetin karşı çıkmak ne kelime, iktidara destek için hazırola geçmesine rağmen Saray yönetimi panik halinde bir yandan NATO, ABD, AB’yi yardıma çağırdı.

Bir yandan da saldırıdan Rusya’yı değil Şam yönetimini sorumlu tutarak biran önce Putin’le görüşmenin yollarını aramaya başladı.

Kremlin de bu oyuna katılarak saldırıdan sorumlu olmadığını açıkladı.

Bu arada TSK bütün imkânlarını kullanarak ‘Misliyle karşılık vermek’ amacıyla karşı saldırıya geçti. Bölgede çatışmalar şiddetlendi.

Bu gelişmeleri Suriye’nin İdlib hava sahasını kapatması, Rusya’nın Şam’ın kararını desteklediğine ilişkin açıklaması takip etti.  

Putin’den randevu alınacağı anlaşıldıktan sonra da İktidar, İdlib konusunda ne kadar ciddi olduğunu göstermek amacıyla olsa gerek Şam yönetimine karşı bir harekâtın başlatıldığını duyurdu.

BAHAR KALKANI HAREKÂTI SAVAŞIN DEVAMI DEMEK

Milli Savunma Bakanı, harekâtın adının Bahar Kalkanı olduğunu açıkladı.

Bu sıra TSK’nın cihatçı güçlerle birlikte ele geçirdiği Serakib yeniden Şam yönetimi tarafından kurtarıldı. Arkasından Rus askeri polisinin kasabaya yerleştiği ortaya çıktı.

Moskova Putin zirvesi öncesi Ankara’ya, "Burada artık Şam güçleri değil ben varım, bana dokunamazsın" der gibiydi…

Bu arada iktidar, bir yandan Avrupa’dan yardım isterken bir yandan da Avrupa’yı cezalandırmak amacıyla mülteci kartını yeniden kullanmaya karar verdi. Bunun üzerine on binlerce mülteci Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarına doğru adeta zorlanarak yönlendirildi.

Çaresiz ve umutsuz mülteciler bir kez daha iktidarın Avrupa’ya karşı masaya sürdüğü insanlık dışı bir kart olarak sınır kapılarına yüklendiler ama hayal kırıklığı ile karşılaştılar.

Bir kısmı geri dönüyor olsa gidenlerin çoğu hala sınır boylarında açlık ve soğukla cebelleşerek yaşam ve insanlık mücadelesi veriyor.

İktidar insanlık dışı görüntülere rağmen hâlâ daha fazla mültecinin sınıra gönderileceğini söylüyor. Erdoğan bu sayıyı milyonla ifade ediyor.

Bütün bu dramatik gelişmelerin nedenini biliyoruz: Savaş.

Meselenin Türkiye’yi ilgilendiren tarafına baktığımızda ülkeyi yönetenlerin ya da yönettiklerini zannedenlerin 9 yıl boyunca uyguladıkları Suriye politikasının geldiği nokta bu…

Tamam, Putin’le görüşülecek ve onun çizdiği yol haritası çerçevesinde İdlib’de yeni bir süreç başlatılacak. Belki yine Soçi mutabakatının canlandırılması için bazı uygulama tedbirleri alınacak.

Hatta belki Putin Erdoğan’ı bazı avantajlar sağlayarak geri çekilmeye ikna edecek.

Yahut Suriye’yi ezmek bahasına Türkiye’yi elinden kaçırmamak için Ankara’ya belki de başka tavizler verecek.

Sonuç ne olursa olsun, Ankara yine Putin’in kuracağı oyunun bir parçası olacak.

Ama bir şey değişmeyecek, Ankara bir adım çekilse de bu savaşı devam edebileceği kadar sürdürecek.

Saray’ın Bahar Kalkanı operasyonu belki zirve öncesi Putin’i etkilemek amacıyla ilan edilmiş olabilir ama aynı zamanda savaş kararlılığının da bir göstergesi.

Çünkü küçücük bir coğrafyaya yaklaşık 10 bin asker ve binlerce tank, top, zırhlı araç ve teçhizat yığmanın başka bir gerekçesi olamaz.

İDLİB SAVAŞI İKTİDAR İÇİN BİR CAN SUYU GİBİ GÖRÜNÜYOR

Suriye ve Şimdi İdlib savaşı, tükenmeye doğru hızla giden iktidar için bir can suyu görevi görüyor. Savaş adeta bir devri daim makinesi gibi iktidarın dört elle sarıldığı bir mekanizma olarak değerlendiriliyor.

Ve Kremlin, Putin bu çarkın dönmesi için iktidara hayat veriyor.

Tamam, nihai amacı, Suriye topraklarını cihatçılardan, El Kaide kökenli azılı örgütlerden temizlemek ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamak olsa da

bunu Ankara ile birlikte yapmak istiyor.

Kesinlikle Ankara’yı elinden kaçırmamak için ne gerekirse yapıyor.

Aynı şey Saray yönetimi için de geçerli.

Onlar da düşünün, askerleri Rus uçakları tarafından katledildiği bilindiği halde ilk akıllarına gelen şey Rusya’ya laf söyletmemek ve Putin’le görüşmek oluyor.

Katliamı Rus uçaklarının yaptığını gizleyerek, Rusların sorumluluğunu örtbas ederek yine Kremlin’in yolunu gözlüyorlar.

Hastalıklı bir ilişki adeta…

Bunun daha öncesi de var. Daha önce de Putin Afrin için Ankara’ya yeşil ışık yakıp hava sahasını da açarak rahat bir işgal imkânı tanıdı.

Tabii bir karşılığı vardı bu iyiliğin ama bu nedenle de yüzlerce sivil yaşamını yitirdi. Yüzlerce asker, militan, savaşçı öldü.

Son yayınlanan bilgilere göre 250 bin Kürt yerinden yurdundan edilip etnik temizliğe uğratıldı. Mallarına, mülklerine, zeytinlerine, zeytinyağlarına TC destekli cihatçı çeteler tarafından el konuldu.

Şimdi Putin belki İdlib’de aynı şeyi yapmıyor ve yapmayacak gibi görünüyor ama sonuç olarak ne yaparsa yapsın, Ankara’nın savaş taleplerinin tedarikçisi rolünü oynamayı sürdürecektir.

Ankara Kremlin’in Ortadoğu ve Suriye’deki en önemli aparatı görevini görürken Putin de Ankara’ya iktidarın ömrünü uzatacak hayat iksiri olarak savaşın devamını bahşediyor.

O nedenle ölen askerlerin, yerle bir edilen yerleşimlerin, rehin alınan ve iktidarın gözünde bir poker kartı kadar bile değeri olmayan mültecilerin, savaşa, cihatçı çetelere ve diğer kirli işlere harcanan ülke kaynaklarının hiçbir önemi yok.

Önemli olan savaş denilen devri daim makinasının çalışması…

İktidarın ömrü bu makinenin çalışmasına bağlanmış durumda.

Putin işte bunu sağlıyor.

Putin demek bir bakıma iktidarın devamı demek.

Bakalım nereye kadar!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi