Arttırıldığı iddia edilen ve üzerinden siyasi rant elde edilmeye çalışılan yükseköğretim kontenjanı içi tamamen boş, kimsenin almak istemediği bir ürün haline gelmiş bulunuyor.
Hep yazıyorum, bir kez daha tekrar edeceğim: Toplum, insanlar için laiklik kavramı tanımsızdır ama devlet aparatı laik olmak zorundadır, zaten de anayasal bir mecburiyettir.
Sayın Kalın nasıl bir mantıkla bu mide bulandırıcı eylem ve failleri için “Bu, bizim inanç, kültür ve medeniyet değerlerimizle asla bağdaşmayan bir tutumdur.” diyebilmektedir?
Ahlaksızlık ve vicdansızlık yapacaksan bunu bile kişilere eşit mesafede durarak yapacaksın şayet kendine siyasi iktidar falan diyorsan.
Gerçek tirajların ve gerçek reklamların yani rekabetçi piyasa sürecinden kazanılan paraların (özel teşebbüs diyoruz ya) bu gazetelerin masraflarını karşılıyor olması çok zor.
Türkiye’de uyuşturucu meselesi sadece uyuşturucu konusu değildir. Uyuşturucu ile mücadele de okul önlerindeki torbacıları yakalayarak yapılmaz.
Laik devlet din işlerine karışmaz, bünyesinde 120 bin imam istihdam edip maaşlarını genel bütçeden, vergilerden ödemez, ödeyemez.
Ekranlarda gördüğümüz AKP destekçileri milli geliri bir trilyona yaklaşan bir ülkenin siyasi iktidarına mevcut ya da potansiyel kadrolarına hiç benzemiyorlar.
Cümlede kullandığım “yasal olmayan yolsuzluk” ifadesi kimilerine şaşırtıcı gelebilir ama şunu unutmayalım, ülkemizde yolsuzlukların çok büyük bir oranı yasal çerçeve içinde yapılmaktadır
Bu kara günler geçtiğinde muhtemelen tekrar temel hukuksal, anayasal tanım meselelerine dönebileceğiz, dönmek zorundayız çünkü esas sorunlar oralarda.
Kurul üyeleri arasında acaba, işleri bu, yardımcı doçentlik kurumunun aksadığına, değiştirilmesi hatta kaldırılması gerektiğine ilişkin daha önce bir açıklama yapmış olan var mı?
Çamlı’nın mantığının kaçınılmaz sonucu, çadır yani cihad direkten yani namazdan önemli ise, 'çadırsız direk bir işe yaramaz' demek olmalı idi.
Fransa’da Genelkurmay Başkanlarının tayinlerinin başka büyük bürokratların atanmalarından bir farkı yok, kamuoyunda da, son istifa dışında, çok tartışılmıyor.
Türkiye toplumunu farklı kesitlere ayrıştırabilirsiniz ama muhtemelen en açıklayıcı teşrih açık toplum-kapalı toplum ayrımıdır ve ülkemizdeki temel kavgaların özünde de bu vardır.
“Dünya Adalet Projesi Hukuk Devleti Endeksi 2016” 113 ülke içinde Türkiye 99'ncu.
Türkiye’nin en büyük şehir efsanesi geniş kitlelerin, halkın hukuk devleti talep ettiği, istediği söylencesidir.
İsim vermek istemiyorum ama ana akım gazetelerinde iki gündür Mehmet Altan’ın, Ahmet Altan’ın o muhteşem savunmalarını göremiyoruz.
Siyaseti, siyasi muhalefeti akçeli konular üzerinden götürürseniz çok daha berrak sonuçlar alabiliyorsunuz.
Yandaş basından birisinin ya da inşallah birilerinin bu sahtekarlığın dışında kalma ihtimalinin olmasını temenni ediyorum.
Medeni bir hukuk devletinde Çiğdem Toker’in yazdıklarının yüzde biri, emin olabilirsiniz, hükümetleri devirir.
'Milliyetçilik, İslamcılık ve muhafazakârlığın iç içe geçtiği anlayış ise "Türk tipi Muhafazakârlık" olarak ele alınmaktadır.'
MİT Müsteşarı bu koşullarda görevinde kaldı ise, demek ki, ortada eleştirilecek, görevden almayı gerektirecek bir görev zafiyeti bulunmamaktadır, mantık bunu emreder.
Vatandaşlık tecrübelerim bana rafa kaldırılan cinayet dosyalarının arkasında hep devletin bir kesiminin ayak izlerinin olduğunu da öğretmiştir bunu da bir kez daha hatırlatmak isterim.
Siyasi iktidar böyle de istiyor olabilir ama hem sürekli olarak seçilmişliği yücelt hem de protokol düzenini tam bir devletçi, askerci mantığa göre düzenle, sorun işte burada.
Dijital devrim çok başarılı, dijital teknolojileri kullananların üretkenliği olağanüstü arttırıyor ama bu kesim hala azınlıkta, oysa kaybedenler her yerde hala çoğunluktalar.
Kendilerine İslam inancına gerçekten inananlar için hakaret düzeyine varan bir içerikle İslamcı diyenlerin hiç vicdan, ahlak gibi dertlenmeleri olmadı mı acaba?
Detaya girmeye hiç gerek yok, bir hukuk devleti bir internet ansiklopedisinde yer alan bir madde içeriğinin doğru ya da yanlış olduğuna nasıl karar veriyor, doğrusu çok ilginç bir durum.
AB standartlarını getirme sözü vererek siyaset yapacak parti, kadro ve lider yirmi sene sonrası için daha özgür, daha zengin ve daha güvenli bir Türkiye’nin işaretini verecektir
Dindarlık bir-iki sloganla olacak şey değil, çok daha soyut bir konu, insanlık kadar eski, insanlık kadar da geleceği olacak.
Batıyı, batılıları sevmeyebilirsiniz, bir itirazım yok ama bu insanları aptal ya da en azından saf yerine koymanın da bir anlamı yok, onların da kendi değer kümeleri var.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.