Her üniter devlette, tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet var. Ve bu devletlerin hiç birinde siyasetçiler bu sıradan, bir kısmı anayasal durumu siyasi slogan haline getirmiyorlar.
Ziraat Bankası üzerinden iktidar yine birilerine para pompalamakta ve bunu da bankacılık sırrı kılıfı altında gizlemektedir. Yapılması gereken devlet bankacılığı müessesesine son vermektir.
Bu ulvi sesin dediği olursa, yani faizler ve kurlar baskılanırken bir de sermaye hareketlerine sınırlama getirmek istenirse ülkemiz tam bir facia ile karşı karşıya kalacaktır.
Bu önergelerin bir ayağı ile siyasi rantı yani oy maksimizasyonunu hedef aldıkları malum ama acaba mesele sadece bu mu, işin içine ne kadar akçeli iş karışıyor, bu daha da önemli.
Erken seçime, tam bir seçim ekonomisi mantığıyla gidiliyor. Kim yapıyor bunları? Erken seçim ve seçim ekonomisi Türkiye’nin gündeminden sonsuza dek çıkmıştır diyen bir kadro yapıyor.
Sağ partiler iktidara oturuyorlar ve ateş-pervane örneğinde olduğu gibi ateşin (rantların), iktidarın (rantların) etrafında çok dönmeye başlıyorlar ve sonunda ateşe yapışıyor ve yanıyorlar.
Muhtemelen Erdoğan’ın, Bahçeli’nin kulağına bir kar suyu kaçıyor ve bu karar apar topar alınıyor. Erdoğan-Bahçeli ikilisi AYM’nin muhtemel kararı karşısında erken seçim kararını almışlardır.
Bugünden baktığımda zamanlama açısından Sayın Bekir Coşkun’a bir özür borçlu olduğumu görüyorum. Ama laik devlet yapılanması ve askeri muhtıralar parantezi konusunda aynı görüşümü koruyorum.
Hacıosmanoğlu’nu Erdoğan arıyor o gece, Başkana rica ediyor ve Hakem serbest kalıyor. Sizce, Trabzon Başkanı bu gücü nereden alıyor? Bu konu ilginç bir tez konusu olmaz mı?
AYM kararından bile bağımsız olarak Anayasaya aykırılığı açık bu durumla, boykot kavramını telaffuz etmiyorum, seçimlere girmeyi kabul edecek mi CHP?
Derecelendirme kuruluşlarının yegane hedefi yatırımcının riskini hesaplamak ve yatırımcıya bu doğrultuda sinyal vermek ise, mesela, büyüme oranlarının yüksek çıkması çok önem arzetmiyor.
Sayısı taş çatlasa onu geçmeyecek üniversite dışında, bu düzenlemeler doçentlik kadrolarının ipini koparan badem bıyıklıya açılacağı anlamına geliyor, maalesef haklı olduğumu göreceksiniz.
Bazı memurların maaşları kamunun bilgisinden kaçırılıyor. Mehmet Altan yazabilseydi 'daha 1215 İngilteresi'nin Magna Carta düzeyine gelemedik' yorumunu yapardı muhtemelen. Haksız mı olurdu?
MHP ve BBP’ne göre şayet 696/121’i eleştiriyorsanız ya FETÖ’cüsünüz ya da PKK’lı. 80 öncesinden tanıdığımız türk milliyetçiliğinin çatı partileri bile bu düzeysizliği kanımca hakketmiyorlar.
Bu madde şayet bugünü de yakın geleceği de kapsıyor ise, AKP bir iç savaş hazırlıyor ya da bekliyor demek, bu daha da korkunç... Meselenin bir de tarihsel süreklilik boyutu var.
Galatasaray kurumu, futbol takımının başına Fatih Terim’i getirebiliyor ise artık o mevcut bazı bakanlara, milletvekillerine, rektörlere, belediye başkanlarına vs. hayretle bakmayacağım.
Türkiye’nin en lüzumsuz kurumlarının başında kanımca Diyanet İşleri Başkanlığı gelmektedir. Bunun yanı sıra Türkiye bir an önce TRT denen bu lüzumsuz kurumdan da kurtulmalı...
Müzik çalmanın günah olduğu yönünde bir bildiri dağıtılmış. Bir grup meczubun saçmalıklarını da ifade özgürlüğü olarak görme mecburiyetimizi, sevmesek de, beğenmesek de, unutmayalım.
Yolsuzlar ve rüşvetçilerin bu kadar arkasında durabilen bizim sözde muhafazakarlar Kudüs konusunda büyük ve haklı tepkiler vererek kanımca ruhlarını, mümkünse, temizleme derdindeler.
Geçenlerde ekranlarda Sayın Maliye Bakanımızın bir açıklamasını dinledim, Zarrap davasında Türkiye bankalarına bir ceza gelirse bankaların arkasında olacaklarını ifade etti.
Kurumsal yapılarımız yolsuzlukları engellemeye uygun değil, hatta muhtemelen yolsuzluk dostu mevzuata, kurumsal yapıya sahibiz. Kimse 'yahu bu kadar para nasıl aşırılıyor?' diye sormuyor.
ByLock yazışmalarında dershane meselesini AİHM'e taşımak isteyen iki kişinin konuşmasının üzerinden algı çalışmasına başladılar.
AİHM ancak medeni hukuk devletlerinde bir nedenden yaşanan, marjinal diyebileceğimiz, yapısallaşmamış hukuk, insan hakları ihlallerine müdahale edebiliyor.
Kendine muhafazakar diyen bir kesim iktidara geldiğinde bu alanda kurumsal olmasa bile ahlaki dürtmeyle küçük mesafeler alınabileceğini düşünmüş idim. Tam tersi oldu.
Çocuklara dindarlık ya da ulusalcı menkıbeler anlatmayı bırakın, de’yi, da’yı ayırmayı öğretin. Bir de İngilizce ve matematik. Yazık etmeyin çocuklara.
Sorunlar öncelikli olarak dış politikaya ilişkin görünmekle birlikte aslında mesele tamamen, evet tamamen iç politika meselesidir.
Devlet-i Alimizi ve Devlet-i Alimizi yönetenleri eleştirenler utansın.
Türkiye bu iki meselesini, laiklik ve vatandaşlık, hukuki bir çerçevede ele alamamanın sıkıntısını yaşamaktadır.
Hiç kimse, din hizmeti vergilerle finanse ediliyorsa teoride buna kamu hizmeti denir, din hizmetinin bir kamu hizmeti olduğu devlet de laik değildir diyemiyor.
Tarım ülkesi olduğumuz söylenir ama tüm sektörler içinde karşılaştırmalı olarak, mesela en büyük ticaret ortağımız AB ile, verimlilik düzeyi mukayeseli olarak en düşük sektörümüz tarımdır.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.