Haaretz gazetesi İstanbul'da seçim tekrarına ilişkin haberinde, piyasanın korktuğunu ve bundan sonra hukukun üstünlüğüne dair gelişmeleri izleyeceğini yazdı.
'YSK’dan, önceki kararlarına ve uygulamalarına sadık kalmasını istemiştik.'
Bir ifade, bir eylem hukuka göre suç teşkil ediyorsa bile bunun bir kişinin vatanını, ülkesini sevmesiyle bir alakası olmamalıdır, suç yargının işidir, sevmek ise duyguların.
Aksi halde halk kitlelerinin kişileri cezalandırma saikiyle hareket etmeleri ve bu yönde kişilerin yaşam hakkı başta olmak üzere mallarına zarar verme eylemleri meşruiyet kazanacaktır.
İktidarın krize karşı harekete geçmesinin kolay olmadığını belirten Eğilmez, 'Sıkıntıların temelinde hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ortadan kalkması var' dedi.
Olmaz ise olmaz ihmal edildi, güçlü bir hukuk devleti ortadan kaldırılınca 2023 hedefleri de ulaşılamaz oldular.
İçerisi ile dışarısı arasındaki duvarların belirsizleştiği, şiddet sarmalından beslenenlerin kudurduğu ve kendiyle birlikte herkesi karanlık bir kuyunun dibine çektiği günlerden geçiyoruz.
Milyonların oy vermesinin, kazanmasının kıymeti harbiyesi yok! Toplum sonucu biliyor, biraz adalet nosyonuna sahip olan tartışmıyor, tartışmayacak zaten.
Türkiye’nin gündemi İstanbul değil, yüksek işsizlik, yüksek enflasyon olmalı. Yüksek faiz oranları, ekonomik küçülme olmalı. Toplumda artan kutuplaşmanın nasıl azalacağı olmalı.
YSK'nin KHK'lilere mazbata verilmeyeceği kararına tepki gösteren İnce, 'İkinci gelen adayın birinci ilan edilmesi tam anlamıyla yereldeki milli iradenin gasp edilmesidir' dedi.
Cumhurbaşkanlığı bir devlet kurumudur ama İstanbul, Ankara, Antalya büyükşehir belediyeleri de devlet kurumlarıdır, Erdoğan’ın temel görevi bu kurumların uyumlu çalışmasını sağlamaktır.
AKP büyük rant kapısı İstanbul’u kaptırmanın telaşı ile işi zamana yayıp hile yapma konusunda kararlı görünüyor.
Tablo acıklı. Bir günde, hatta birkaç yılda değişecek gibi değil. Ama bir yerlerden başlamak ve yılmadan temiz siyaset talebini yükseltmek lazım, değil mi?
Japonya'nın başkenti Tokyo’da Doğu ve Güneydoğu'da yaşanan insan hakları ihlallerini konu alan fotoğraf ve resim sergisi açıldı.
Ahmet Türk kayyım politikalarını eleştirerek, hukuk ve demokrasinin olmadığı yerde 'altın dökseniz de faydası yok' dedi.
Hukuk, gazetecilere karşı sadece ceza davalarında değil, asliye ceza ve tazminat davalarında da caydırıcı olarak kullanılmaktadır.
HDP Milletvekili Ahmet Şık, yargıdaki hukuksuzlukları dile getirirken 'FETÖ' üyeliği ile suçlanan bir çiftin başına gelenleri de ayrıntılarıyla anlattı.
Kafka, 20. yüzyılın başlarında kafesten kafese gönderilen insanı anlatırken, Türkiye toplumu 100 yıl sonra Kafkaesk bir ortamda çaresizliğe, umutsuzluğa ve hiçliğe mahkûm edilmiş durumda.
Yetkililer, temel görevlerini yerine getir(e)mediği için/zaman hak arama mücadelesi sosyal medyaya taşınıyor. Belli ki çok rahatsızlık veriyor.
Barolarda LGBTİQ+ haklarına özel merkezler kurulması için avukatlar harekete geçti. Bu merkezler İzmir ve Ankara Barosu’nda kurulurken, Antalya Barosu’na yapılan başvuru ise reddedildi.
Üç genç istihbaratçının davasını üstlenen ünlü hukukçu Prof. Metin Günday’a 'ürpertici' bilgiler verirler.
Yaşasın adalet, yaşasın eşitlik! Muhalifler de, Kürtler de, dinsel motivasyonu yüksek bir topluluğun lideri de, bir tiyatro oyuncusu da eşit şekilde mağdur ediliyor.
31 Mart’ta önemli bir yerel seçim yapacağız, tartışmalarda her konu gündeme geliyor ama yerel vergiler, yerel kamu hizmetleri dengesi hiç ama hiç konuşulmuyor.
Genelde tanınmış, uluslararası ilgiye mazhar olmuş isimlerin dışındaysa hapiste bulunan, sayısı bir artan bir azalan 160’dan fazla medya çalışanının pek çoğundan kimsenin haberi yok.
Durum artık ‘seçim hileleri’ kategorisini çoktan aşmış, iktidardan memnun olmayan çoğunluğa bir meydan okuma hali.
Bir ülkede cezaevi sayısını arttırmada bir ihtiyaç ortaya çıkmışsa bu, o ülkenin hiçbir sorununu uzlaşmayla çözemediğini, medeniyet kaybına uğradığını ve her alanda gerilediğini gösterir.
Bu ekonomik tehdide hükümet cenahından kendi açılarından haklı da sayılabilecek eleştiriler geldi ama 'uçuşa yasak bölge' ifadesine nedense kimse bir şey söyleyemedi.
İster yaşam hakkı ihlali olsun, ister sağlığa veya eğitime erişim, ister ifade özgürlüğü... Bu haklar, sadece kendi anlayışını kayıtsız şartsız destekleyenler için var. Gerisi teferruat.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Usta, Türkiye'nin dünyaya örnek olduğunu söyledi.
Böyle bir girişimin yaşandığı normal bir ülkede, işin içinde üstelik bir Bakan da varsa, bu hukuksuzluğun mutlaka siyasi, vicdani sonuçları da olur, mutlaka sandıklarda karşılığını bulur.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.