Ciddiye alanlar, Türkiye’nin kangrenleşmiş, siyasallaşmış, çarpıtılmış yargı sisteminin hakikaten değişeceğini zannedebilir.
Demirtaş’ın olası tahliyesi, diğer tüm siyasi tutukluların, Yüksekdağ’ın, Önder’in, Baluken’in, Kışanak’ın da tutukluluğunu anlamsızlaştıracak.
Kendi gençlerine, kültürüne, sanatçısına, hocasına düşmanlık üreterek gücü elde tutacağını sanmak, ne büyük bir yanılsama.
20 Eylül’de Ankara’da JİTEM davası, 25 Eylül’de ise JİTEM ana davası görülecek... Türkiye’nin yakın geçmişini ve bugününü gerçekten merak edenler için ilginç olacak.
Yangınların yarattığı tahribatı şimdiden kestirmek zor; zira haberlerde daha ziyade 'yüksek siyaset' ve yanlış bilgiler ön plana çıkıyor, çıkarılıyor.
İyi de bu halk, eşbaşkan DA seçmemiş miydi? Dahası ‘kayyım’ ataması, eşbaşkanlığı, yani kadınların kazanımlarını da hedef almıyor mu?
Uzun zamandır, özellikle yerel seçimlerden sonra, pek çok AKP’linin 'rahatsız' olduğu biliniyor... Eh, gemi hızla su alıyor. Kaçan kaçana. Size de bir butona basın, kurtulun!
Sayın Akşener, siz de biliyorsunuz ki idam cezası çözüm değil. Hukuktan psikolojiye, sivil toplumdan sosyolojiye, hangi alanada, hangi uzmana sorsanız size aynı cevabı verecek zaten.
HDP’ye 'desteğiniz' ve 'dayanışmanız' hanımların beraber fotoğraf vermesinden mi ibaret? Yeriniz, tank palet fabrikasının önündeki 100 metrekareden ibaret kalır.
Bugün HDP’li belediyelere hiçbir hukuki dayanak olmadan el koymayı kendine 'yakıştıran' bir rejim, yarın aynısını pekala İstanbul, Ankara, İzmir, yahut Mersin’de yapabilir.
Neoliberalizme teslim olmuş liderler başımızda olduğu sürece savaşa, düşmana zaten ihtiyaç yok. Kendi elimizle kendi sonumuzu getiriyoruz, hızla.
Bireysel başvurularda verdiği kararlar, ne zaman, nasıl ciddiye alınabilir? Sadece Cumhurbaşkanı 'aferin' derse mi?
Altın madenciliği çevresel zararı en ağır, en tahripkâr olan madencilik türü. Ve ne yazık ki bu tehdide maruz kalan, sadece Kaz Dağları veya Artvin-Cerattepe değil.
Gezegen her yerinden imdat sinyallerini veriyor. Kamuoyunun baskısı ve talebi olmadıkça da maalesef bu gidiş, giderek hızlanacak.
Belgesellerin çekildiği pek çok coğrafyadan çok daha büyük zenginliklere sahibiz ama haberimiz yok.
Yakalanan, etkisiz hale getirilen veya teslim olan bir askerin boğazını kesip elini kolunu sallayarak dolaşmak, FETÖ ile mücadelenin neresinde?
Bir yandan müthiş bir özkaynak hovardalığı, diğer yandan 'iklim değişikliği' sorunu.... Orman yangınlarının iklim krizi nedeniyle artması kaçınılmaz.
İngilizcede bir konuyu az ve öz anlatınca 'in a nutshell' - bir fındık kabuğunun içinde, denir. Yıllardır tutukluluğuna sebep gösterilenleri bir fındık kabuğu içinde anlattı Demirtaş.
Bu yayın, Türkiye’deki bağımsız olarak ayakta durmaya çalışan her gazeteci ve kuruluşa bir 'balans ayarı' niteliğinde.
Bir yerlerden aldığı güçle 'Devlet benim' diyebilen, vatandaşa ve temsilcisine kötü muamele eden, suç işleyenlerin gözünde hepimiz teröristiz.
Dünyaya maskara eden suçlamaları geri çekin, Kavala tahliye edilsin. Buradan size siyasi malzeme, ancak ters orantılı olarak çıkar.
Gezi’nin verdiği ekonomik zararlardan dem vurulurken öldürülen, gaz bombası ve kapsülü nedeniyle ölümüne, sakatlanmasına sebep verilen vatandaşlardan bahis yok...
Mesele tam da İmamoğlu’nun ‘Türkiye’nin en büyük sorunu’ diye tarif ettiği ‘partizanlık’. İktidara destek veren seçmenin beslendiği, inandığı, tutunduğu tam da bu.
Yeni Havalimanı’nın daha açılmadan 6 MİLYAR YURO borca battığı, devam eden inşaat için 4 MİLYAR YURO daha borçlanıldığı üstelik hepsini kamunun, yani halkın ödeyeceği doğru mu?
Aradan altı yıl geçmiş, bugün ekonomik krizin içinde yokuş aşağıya gidiyoruz. Ancak iktidar ve borazancıbaşıları, şimdi faturayı başkalarına çıkarmak için büyük çaba harcıyor.
Tüm bunlara ‘keh keh keh’ diye gülerek geçmenin ötesinde, ülkemizde olduğu gibi çevre aktivistlerini müebbet hapisle yargılamak gibi akıl almaz ayıplara başvuruluyor.
Erdoğan’ın açıkladığı 3. Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin hiçbir inandırıcılığı yok. Eğer biraz olsun inandırıcı olmak istiyorsanız, öncelikle Gezi intikamı davasından vazgeçin.
Önyargılı olmak böyle bir şey: Ne olduğunu anlamayı, ne dendiğini dinlemeyi, ısrarla reddetmek. Merak dahi etmemek. Kendi bildiğinin dışında her şeye gözünü, kulağını kapamak.
Ne olur bu anomaliye alışmayalım! Artan şiddet olayları siyasetten, koltukları sallanan beylerden ve beyciklerden bağımsız değil.
Kanunlara ve 58 yıllık içtihadına aykırı ‘iptal’ ve İBB seçimlerinin tekrarı kararını veren YSK, seçilenin ve seçmenin hakkının çiğnenmesine alet oldu.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.