'100 yıl önceki topraklarımızın bir kısmını emaneten de olsa elimizde tutmanın yolu açılacaktır.'
Samsun'da bulunan Şehit Ersan Sancı Anadolu Lisesi'nde derse giriş ve çıkış zili olarak 'Mehter marşı' ile 'Ölürüm Türkiyem' şarkısı çalıyor.
Kutuplaştırma araştırmasının gösterdiği, Türkiye’nin kendini ahlaken diğerinden daha üstün gören, ötekiyle konuş(a)mayan, konuşmadığı için de nefret eden bir insan topluluğuna dönüştüğü.
Ceza hukuku alanını siyasi suçlar üzerinden genişleten ve siyaseti devre dışı bırakan güçlü devletin korumasız birey ve topluluklar üzerindeki hukuksuz şiddeti devam etmekte.
AKP savaş isteyen herkese istediğini verdi gibi. Ha, bu arada Turancıları da unutmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Kızıl Elma' diyerek onların da gönlünü alıverdi.
CHP lideri, 'Kimse sarayın, padişahın kulu kölesi olmadı. Hepimiz Cumhuriyet'in özgür ve eşit bireyleri olduk' dedi.
Suriye’de yaşayan Hristiyanlar ve Müslümanlar ortak bir hayat kurmak istiyorlardı. İttihatçılar bu nedenle öfkeliydiler. Şiddet politikalarını uygulamak için uygun zamanı bekliyorlardı.
İlahiyatçı İhsan Eliaçık: Osmanlı da bile zenne (eşcinsellik) hukuku üretilmişti.
Sol popülizm, 1789 Fransız ve 1830 devrimlerinin kralcılığa, aristokrasiye ve kiliseye karşı halk ayaklanmaları döneminde ortaya çıktı.
Cumhuriyet sonrası popülizm II. Meşrutiyet sonrası oluşan, milliyetçilik, Müslümanlık akımlarından etkilenerek sürmüş, sağ popülizm de bu geleneğin üstünden yürümüştür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Fransa'da yaşayan Osmanlı Hanedanı üyeleriyle biraraya geldi.
Haliç'in kıyısına 1898'de Bulgaristan'dan getirilen demir levhalarla 1 ayda inşa edilen 'Demir Kilise'nin 9 yıldır süren restorasyon çalışmaları nihayet bitti. Kilise 9 Ocak'ta açılıyor.
Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı'nın Osmanlı paşası Fahreddin'e hırsız demesi üzerine BAE Maslahatgüzarı, Dışişleri Bakanlığı'na çağrılarak Türkiye'nin tepkisi iletildi.
Hristiyan nüfusu soykırımlarla, katliamlarla yok ettiler ve ya da göçe zorladılar. Ama Kürtleri asimile edemediler. Diz çöktüremediler.
Tarihsel olan iki eğilim, reform ve muhafazakârlık yine karşı karşıya. Muhafazakârlar siyasal Müslümanlık ve Türkçülük etrafında birleşerek devletin bekasını kurtarmak için el ele verdiler.
556'ıncı yıldönümünde, her yıl 26 Ekim'de kutlalanan törenin tarihinin yanlış olduğuna karar verildi.
Üniversitede tarih hocasının 'Abdülhamit'in torunu' olduğu için kendisini sınıfta bıraktığını iddia eden Osmanoğlu, Abdülmecit'in nü tablolar yaptığını da muhtemelen bilmiyor.
İttihatçılar gibi, bir yandan İslam coğrafyasına hükmetme hayali, bir yandan da parçalanma korkusu sarmış durumda. Korku ve hayal, koca ülkenin siyaset ve diplomasisini kuşatmış durumda.
En çok korkulan Kürtlerin kimlik talebiydi. Kürtlerle Türkler “et ve tırnak” metaforu tutmadı. Nihayet sınıfsız, kaynaşmış Türk devlet kimliği kurucu zamkı çatladı.
Tarih çözülmemiş, 100 yıldır ertelenmiş sorunları bölge ülkelerinin önüne koyuyor.
Gazeteci Fehmi Koru, Türkiye'nin durumunu Osmanlı'nın son dönemine benzetti.
Topkapı Surları içinde kalan Hasbahçe imara açılıyor.
Topluma dışardan bakınca bu ülkenin yetişmiş insan gücüyle bu insan malzemesi arasında müthiş bir açıklık var. Nerede bu insanlar?
Bir TV dizisinde Sultan Hamid'i yüceltmek için, olayları çarpıtarak ve kişileri karikatürize ederek karşıtlarını aşağılamaya çalışmak, her şeyden önce tarih saygısızlığıdır.
CHP’ye ya da kısmen MHP’ye oy ve gönül vermiş Kemalist ve ulusalcı kesimlerle, sol, sosyalist, liberal ve demokrat kesimleri de içine alan bu kimlik, esasında azınlık bir kimliktir.
Cumhuriyetin kurucuları ve aydınlarına göre de aydınlanma projesi ile modernleşme projesi aynı şeydi. Amaçlanan Batılı ile uyumlu olmak değil, Batılı gibi olmaktı.
Osmanlı elitlerinin gözünde Batı ne kadar modernleşmenin ve ilerlemenin yönü ise, Doğu’da onun tersi olarak geriliğin örneğiydi.
Osmanlı’dan bu yana hiçbir sorunu uzlaşıyla çözememek ve çok boyutlu sorunları sadece asayiş ve güvenlik zaviyesinden görerek şiddet yoluyla çözmeye çalışmak zihniyet kodlaması devam ediyor
Kulağa tuhaf geliyor ama galiba dindarlar, mevcut dindarlığın kriziyle ve bu krizin hem kendilerini hem kendilerinden olmayanları getirdiği bataklıkla yüzleşemeyecek haldeler.
Bugün yaşadıklarımız yüz yıl önceki “Abdülhamit istibdadı”na rahmet okutuyor. ‘Bütün zamanların en büyük sansürcüsü’ olarak andığımız II. Abdülhamit’e bir özür borcumuz var.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.