Türkiye'den erişim yasağı getirilen Ahval News'in Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Baydar her durumda doğru habercilik yapmaya devam edeceklerini söyledi.
AYM'nin kararına rağmen serbest bırakılmayan iki isim için AİHM'in aldığı 'hak ihlali' kararının iki hafta içinde açıklanması bekleniyor.
Türkiye'nin iyice daralan bağımsız habercilik alanına yeni bir site daha katılıyor. Yaklaşık beş aylık bir hazırlık sürecinin ürünü olan Ahval, bu geceyarısından itibaren yayında.
Krizin tam ortasındayız ve not etmekte fayda var: Erdoğan'ın bu net kararlılığı devam ettikçe gelmesi beklenecek başka 'adli adımlar'la kriz daha da derinleşecektir.
İki liderin de başı belada, ikisinin de ensesinde FBI ve ABD bağımsız mahkemelerinin soluğu var. Peki ne konuşulacak bu görüşmede acaba? Tek bir şey dışında anlamlı hiçbir şey: Takas.
Kendi çürümüşlüğünü utanmadan teşhir edip kendini kutsayan bir rezil topluluk. Sahteliklerle, kuşkuyla, korkuyla, güvensizlikle dolu bir maskeli balo.
Eğer amaç, çürümüş bir zihniyetle, diğeri sadece sığ taktiklerle birbiriyle çekişen iki partili bir sistemin kurulması ise, bu yaşananları bir orta oyunu olarak izlemek daha sağlıklıdır.
Kimin ne yaptığının belli olmadığı, disiplinin sıfırlandığı, sağ elin ne yaptığını sol elin bilmediği, yalan dolana hizipleşmelere dolanmış bir kurum olur mu?
Bu durumda mahkemenin hiç bekletmeden Genelkurmay Başkanı'nı duruşmaya tanık olarak çağırması ve sanık avukatlarının sorgulamasına da izin vermesi gerekir.
Savunmalar dikkatle izlendiğinde, savcıların ve siyasi iradenin ısrar ettiği 'FETÖ' oluşumu konusunda, sanıklar arasında, somut bir veri anlamı taşıyan bir 'çözülme' olmadığı anlaşılıyor.
Dümdüz gitmenin mantığında korkuya yer yoktur. Sert bir tercihin sonucudur bu ve Roma'yı kundaklama altyapısının kurulmuş olmasıyla ilgili bir kör uçuştur.
Adalet Yürüyüşü bittiğinde biraz beklemiş ve 'saman alevi mi?' sorusunu sormuştum. Tespit, iddia değildi. Ve şimdi bu sorunun cevabını alıyoruz: Gerisi gelmiyor, gelecek gibi de görünmüyor.
AKP içinde toparlama hareketi, YAŞ toplantısıyla, TSK içinde otoriterleşme süreci tamamlanınca, geriye HDP'li Sancar'ın sözünü ettiği, Kürt Siyasal Hareketi'nin budanması hamlesi kalıyor.
Senin Orwell'i dehşete düşürecek bir nedenle hapiste bir yılını geçirmen, bu bakımdan, hem iktidara hem de muhalefete hakim olan sığ zihniyete dair bir açıklama sunuyor herkese.
Şimdi bıçak kemiğe değil artık iliklere dayanmışken AB'nin tepesindeki Juncker, Mogherini ve Hahn gibi isimlerden, sert çıkış bekleyenler,bir kez daha hayal kırıklığına uğrayacaklar.
Erdoğan için bu aleve köpük sıkmak hiç zor olmayabilir. Kaldı ki, kendisine zeka ile meydan okuma kabiliyetine sahip tek siyasi figür, Demirtaş, eli kolu bağlı içerde.'
Tutuklanan her gazeteci, her avukat, her akademisyen, her insan hakları aktivisti birer rehinedir artık bu rejimin elinde.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı 'Adalet Yürüyüşü' bugünden - yani 3 Temmuz Pazartesi sabahından - itibaren en kritik safhaya girmiş oluyor.
Yaralı bir toplum bu; iç kanaması durmayan, derinlikte olanları idraktan yoksun, kendisiyle meşgul bireyleri güvensiz, kuşkucu ve huzursuz.
Bu yürüyüş, CHP tabanının tarihi sınavına dönüşmüştür. O tabanı ne kadar heyecanlandırdığı, nihai ölçüm birimi olacaktır.
Bir sistem baştan aşağı çürümüşse, asgari vicdan sahibi ondan uzak durmayı bilmelidir. Çürümüş bir sistemin savunulacak hiçbir yanı yoktur.
Saray için karşı darbenin en kolay boyutu, kamuoyu araştırmalarda en sevilmeyen kişiler listesinde Öcalan ile yarışan Gülen'in 'öncelikli düşman' ilan edilmesiydi.
Mağduriyet meşru siyasette karşılık bulmazsa, Türkiye'yi sert bir radikalleşme süreci tehdit altına alacak, istikrar sadece uzak bir hayal olarak ufukta bir görünüp bir kaybolacaktır.
16 Nisan'dan sonra özgüveni tam olan Erdoğan, başsavcılık kadar başyargıçlığın da artık şahsında toplandığını, bir türlü anlamak istemeyen cümle aleme bir kez daha ilan etmiş oluyor.
15 Temmuz davalarında suçlananlar hukuk gereği ifadelerini veriyor ve soru işaretlerine yenilerini ekliyorlar
Köşe yazarı, okuruna izleyicisine 'hayat bayram olsa!' ile 'herşey kahrolsun!' arasında gidip gelen sığ söylemler ve saçmalıklar yerine, gerçeklerin üzerine oturan analizler sunmalıdır.
Darbe duruşmalarının başlaması ve 'yok hükmündeki' TBMM raporuyla, 15 Temmuz'un dikişlerinin patır patır atacağı belliydi.
Sonrasında ne olduğunu biliyoruz, ama o gece ne oldu, ne, ne zaman, nasıl ve neden başladı ve gelişti soruları hala masada. Bir gazeteci için bundan daha heyecan verici bir hikaye olamaz.
'Rus Uçağını 20 sn'de düşürecek teknolojiye sahip bir ülke ve ordusu, 9 saat başkentinde uçan bir uçağı neden düşürmemiştir?'
Gelecek zaman kipiyle anlattıkları doğru ama tümü şimdiden gerçekleşmiş durumda. Adını bir türlü koyamıyor CHP lideri. Adını koysa, etrafında çok daha büyük bir kalabalık oluşacak halbuki.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.