Alp Altınörs
1957 seçimlerinde Menderes iktidarını nasıl korudu?
AKP'nin hegemonik söyleminin bir kısmı tarihsel mitlerle kurulmuştur. Bu mitlerden belki de en önemlisi Adnan Menderes'e ve Demokrat Parti'ye dair olanıdır. Buna göre; demokrasi kahramanı Menderes, hiçbir seçimde yenilmemiş ve yapılacak hiçbir seçimde de yenilmeyecek olduğu için darbeyle devrilmiş ve asılmıştı.
Bütün mitler gibi AKP'nin Menderes miti de tarihsel gerçeklerin tahrif edilmesine dayanmaktadır. Burada 1957 seçimlerine dair kimi tarihsel gerçekleri anımsatarak bu mitin yarattığı bilinç bulanıklığına kısmen yanıt vermeye çalışacağız.*
1950 ve 1954 seçimlerindeki açık ara zaferi, Demokrat Parti'nin hiçbir seçimde yenilmediği ve yenilmeyeceği anlamına gelmiyordu. Nitekim 1955 Kasım ayında patlak veren mali bunalım TL'nin devalüe edilmesi, yükselen enflasyon geniş halk yığınlarında DP iktidarına karşı bir huzursuzluk doğurmuştu. Mehmet Ali Aybar'dan aktaracak olursak: “Bugünkü cumhuriyette bir istatistik var: 1950=100; 1955=174,6; 1956=228... Bunlar İstanbul fiyatları, Ankara biraz daha pahalı. Fakat her ikisi de hakikatin altındadır sanırım. Artık sen var kıyas et. Paranın hiç kıymeti kalmadı.”
Böylece 1956'dan itibaren Demokrat Parti'nin inişte olduğu yıllar başlamıştır. Ancak 1950'de kurulan “sağ demokrasi” sol partilerin varlığına bile tahammül etmediğinden TKP 1951 ve 1953 tevkifatlarıyla ezilip, Türkiye Sosyalist Partisi 1952'de, Vatan Partisi 1958'de kapatıldığından, DP'ye karşı halk muhalefeti de yegane örgütlü siyasal güç olarak kalan CHP'nin yelkenlerini şişirdi.
1950 seçimlerindeki hezimetin ardından toparlanmaya çalışan CHP, bugün Kılıçdaroğlu CHP'sinin yaptığına benzer bir biçimde, tek parti döneminin sert Kemalizm’ini terk ederek bağdaştırıcı bir Kemalizm oluşturmaya çalışıyordu. Eskisinin “milli şefi” İsmet İnönü de kendisini bir muhalefet liderine dönüştürüyordu. Bu amaçla 1953'de CHP programından 'Kemalizm' terimi çıkartıldı ve onun yerine 'Atatürk Yolu' kavramı geçirildi. İşçilerin grev hakkı da 1953'te CHP programına girdi. 1954 seçim bildirgesinde CHP, “sanayi sahasında uzun vadeli kredi, hususi teşebbüsü teşvik” gibi vaatlerle DP'nin tarımsal kapitalizminden tatmin olmayan sanayi burjuvazisine göz kırpıyordu.
1950'lerde seçimler
PARTİ | OY ORANI- MİLLETVEKİLİ SAYISI | OY ORANI- MİLLETVEKİLİ SAYISI | OY ORANI- MİLLETVEKİLİ SAYISI |
1950 | 1954 | 1957 | |
DP | %52.- 416 | %57.6- 503 | %47.9- 424 |
CHP | %39.4- 69 | %35.9- 31 | %41- 178 |
MP-CMP | %3.1- 1 | %4.8- 5 | %7.14- 4 |
HÜR P. | - | (32)*** | %3.84- 4 |
1954 seçimleri CHP için büyük bir hezimet oldu. CHP 1950'de yüzde 39.45 gibi hayli yüksek bir oya karşın mecliste sadece 69 sandalye alabilmişti. (Temsil oranı yüzde 14'tü) 1954 seçimlerinde ise yüzde 36'lık oyun karşılığı sadece 31 milletvekilliği olmuştu. (Temsil oranı yüzde 5.7'ydi) Aslında CHP, iktidardayken getirdiği il temelli çoğunlukçu sistemin bedelini ödüyordu. Bu sistemde her ilde oyların çoğunluğunu alan parti, o ilin tüm milletvekillerini alıyordu. Muhalefetteyken bu seçim sistemini anti-demokratik olduğu için eleştirilip nispi temsil sistemi öneren DP ise iktidara yerleşince, bu seçimin nimetlerinden istifade etti.
1955 bunalımının ardından DP'nin tarımsal kapitalizm programının tüm yetersizliği ortaya çıktı. Fiyatlar pahalılaştı. Tarım hammaddelerindeki görülen fiyat artışları köylüleri de vurmaya başladı. Hükümet, pahalılığın suçlusu olarak “fahiş fiyat uygulayan tüccarları” gösteriyor ve rastgele cezalar kesiyordu.
Menderes iktidarı giderek otoriterleşti. Basına, muhalif partilere ve üniversitelere yönelik baskılar katmerlendi. Örneğin Osman Bölükbaşı liderliğindeki CMP'ye oy veren Kırşehir, kanunla ilçe yapıldı. “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası” (27.6.1956) ile siyasi partilerin seçim dönemi dışındaki tüm mitingleri yasaklandı, kapalı salon toplantıları ise vali-kaymakam iznine bağlandı. Bir ili ziyaret eden siyasetçinin esnafların elini sıkması bile tutuklama gerekçesi olabiliyordu. (CHP Genel Sekreteri Kasım Gürlek bu sebeple tutuklandı ve 6 ay hapse mahkum edildi)
Sanayi burjuvazisinin DP'nin tarımsal kapitalizmine muhalefeti, DP içinde bölünmeye yol açtı. 20 Aralık 1955'te Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu başkanlığındaki Hürriyet Partisi (Hür P.) kuruldu. DP meclis grubunun 32 üyesinin Hür P'ye geçmesiyle Hür P., CHP'yi geçerek ana muhalefet partisi oldu. Turan Güneş, Coşkun Kırca, Aydın Yalçın, Şerif Mardin gibi aydınlar bu yeni partiyi desteklediler.
Böylece CHP'nin 31, Hür P'nin 32 ve CMP'nin beş milletvekiliyle ortak bir muhalefet bloğu ortaya çıkıyordu.
SEÇİME ÇOK AZ KALA SEÇİM YASASI DEĞİŞTİRİLDİ
27 Ekim 1957'de erken seçimlerin yapılacağının ilan edilmesiyle bu üç parti, bir seçim ittifakı kurdu. Ortak bir ilkeler metni yayınladılar. Yaptıkları anlaşmaya göre; bütün iller partiler arasında güçleri oranında paylaştırılacak, hangi ilde hangi parti güçlü ise diğerleri de onun listesinden girecekti. Bunun üstüne DP'nin ağır toplarından Fuad Köprülü'nün de istifa etmesi ve Hür P.'den aday olacağının belli olmasıyla DP'de alarm zilleri çalmaya başladı. O güne değin iktidarın lehine çalışan il temelli çoğunluk sistemi, muhtemelen ilk kez muhalefet lehine çalışacaktı. DP, iktidarı kaybetmenin eşiğindeydi.
Bunun üzerine Menderes, Meclis'in feshedilmesinden hemen önce ve seçimlere bir buçuk ay kala, 11 Eylül 1957'de yeni bir seçim kanunu çıkartarak, partilerin ittifak yapmasını olanaksız kıldı. Buna göre, teşkilatı bulunduğu halde herhangi bir ilden seçime katılmayan bir parti diğer illerde de seçime katılmayacaktı. Ayrıca yeni kanun, seçimlerden altı ay önce üye oldukları partiden istifa etmemiş olanların başka bir parti tarafından aday gösterilmesini de yasaklıyordu. Bu madde açıkça, 7 Eylül'de DP'nin istifa etmiş olan Fuad Köprülü'nün Hür P.'den aday olmasını engellemek için çıkartılmıştı. DP, tek kişinin adaylığını engellemek için kanun çıkaracak kadar sıkışmıştı!
1957 seçimlerinin sonuçları ortaya çıktığında, seçim ittifakına getirdiği yasağın DP iktidarını kurtardığı görülecekti. Seçime ittifak ile gidilebilseydi, meclis çoğunluğu muhalefete geçiyordu. Yine de CHP 178, CMP 4, Hür P ise 4 milletvekilliği almıştı. DP ise yüzde 47.9 oy ile 424 sandalye almıştı. Muhalefetin toplam oranı, bu seçimde yüzde 52.1 olmuştu ancak temsil oranı (ittifak yasağı sebebiyle) yine yüzde 30'da kalmıştı. DP'nin temsil oranı ise yüzde 69.5 olmuştu.
Oy verme işlemi daha sürerken saat 14.00'dan itibaren devlet radyosunun seçim sonuçlarını (!) açıklamaya başlaması ve böylece henüz oy vermemiş olanları DP'ye oy vermeye yönlendirmesi gibi apaçık bir seçim hilesine başvurduğu halde, DP yine de seçimi güç bela kazanabilmişti. Menderes, 27 Ekim 1957 seçimlerinin gecesi için “Allah bir daha o gecenin tekrarını göstermesin” diyecekti. Menderes, bu seçimleri kaybettiği halde kazanmıştır.
*1957 seçimlerine dair veriler için Gökhan Atılgan'ın “Tarımsal Kapitalizmin Sancağı Altında” makalesinden genişçe yararlandım: “ Türkiye'de Siyasal Hayat” içinde, s. 393-520, Yordam Kitap 3. Basım, Ekim 2019, Hazırlayanlar: G. Atılgan, C. Saraçoğlu, A. Usl.
** Aktaran: Age, s.476
Alp Altınörs: Çevirmen, yazar, siyasal iktisatçı, düşünce işçisi. İngilizce, İspanyolca ve Rusça dillerinden çeviriler yapmakta ve bu dillerde araştırmalar yürütmektedir. "İmkânsız Sermaye- 21. Yüzyılda Kapitalizm, Sosyalizm ve Toplum" adlı kitabın yazarıdır. Uluslararası siyasal iktisat, uluslararası ilişkiler, filoloji ve tarih disiplinlerinde; SSCB, Çin Halk Cumhuriyeti ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi, sosyalizmin sorunları ve 19. Yüzyıl Rus edebiyatı üzerine pek çok makalesi ve çevirisi bulunmaktadır. TED Ankara Koleji Lisesi'ni ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiştir. 2008 yılında İstanbul'da kurulan Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi'nin koordinatörlüğünü yürütmüş siyasal iktisat dersleri vermiştir. 2014-2016 yıllarında HDP) Merkez Yürütme Kurulu'nda yer almıştır