Fehim Işık
Afrin’de ‘Çağın Direnişi’
Suriye Demokratik Güçleri, Afrin’de verdikleri savaşı Çağın Direnişi, Berxwedana Serdemê olarak tanımlıyor.
Bunu derken hangi oyunlarla karşı karşıya olduklarını, kime karşı nasıl savaştıklarını biliyorlar.
Karşılarında bir tek TSK ile AKP’nin ‘Kuvayi Milliye’ adını takarak sahaya sürdüğü adına ÖSO denilen güçlerin olmadığını biliyorlar.
Daha Afrin’e yönelik müdahalenin ilk günü TEV-DEM Eş Başkanı Aldar Xelil açıkladı. Rusya Kürtlerden Afrin’i Suriye rejimine teslim etmelerini istemiş, böylece AKP hükümetinin Afrin’e yönelik müdahalesinin önüne geçebileceğini söylemiş, onlara. Bunu kabul etmemişler. Türkiye'ye, Afrin'e giriş izni verilmesinin bir nedeni de budur, deniyor.
ABD, ilk gün Türkiye’ye cesaret verdi; hala sürdürdüğü tutumuyla cesaret vermeye devam ediyor. İlk günlerde Fırat’ın batısı bizi ilgilendirmez, demeye getirdiler. Sonrasında da bir oradan, bir buradan açıklamalarla kafaları karıştırıp Türkiye'nin saldırılarına karşı aymaz yaklaşımı sürdürdüler.
Suriye rejimi, Afrin’e yönelik TSK müdahalesinden önce yaptığı açıklamalarda ülkesine yönelik bir saldırıya karşı savaşacağını açıkça söyledi. Hava sahamıza girecek uçakları düşürürüz, dedi. Afrin yönetiminin açık çağrısına rağmen rejimden hala tek ses yok.
En sert tepkiyi verenlerden biri İran oldu. Onlar da Soçi’de Türkiye ile iş tutmaktan geri kalmadı.
Kimi sayalım ki!
Türkiye'yi yönetenler hariç herkes karşı ama bir tek Allah’ın kulu, bu karşıtlığını sözün ötesine taşımadı, taşımıyor. Ölen çocuklara, katledilen kadınlara, hava saldırısından korunmak için bodrumlara, mağaralara sığınmak zorunda kalan onbinlerce sivile karşı sessizliğini sürdürüyor. Ara sıra verdikleri cılız seslerle, o da saldırıların önünü almayacak tepkilerle geçiştirdiler.
Rusya, siviller ölüyor dedi. BM, 15 bin kişi yerinden oldu açıklamasını yaptı. ABD, sivillerin zarar görmesinden kaygılıyız, açıklaması ile yetindi. Fransa, İngiltere falan filan harekât sivillere zarar vermemeli, demekle yetindi. Almanya, Leopard satışından vazgeçtiğini, tankları modernize etme projesini durdurduğunu açıkladı, ancak Afrin’de sivillere top atan Leopard tankları için tek kelime etmedi.
Durum bu da TSK ne yapıyor?
Cumhurbaşkanı, bir tepenin alınışını adeta Afrin’in tamamen temizlenmesi gibi yansıttı. "Allah’ın izniyle Mehmetçiklerimiz birkaç saate Burseya dağını alır" dedi. Burseya dağına girdiler ama peşlerinde aralarında çocuk ve kadınların da olduğu en az 16 sivilin canını bırakarak, tepeyi günlerce bombalayarak girebildiler.
Zorlanan Türkiye, görünen o müdahalenin 10. gününden itibaren uçaklarına, topçu birliklerine sınırsız bombalama yetkisi vermiş. 10. güne kadar sivillerin görüntüleri çok daha az düşüyordu, ajanslara. Ancak son 3-4 gündür, bombalanan yerlerden korkunç görüntüler gelmeye başladı. Bedenleri yanmış, uzuvları parçalanmış yaralıların, yaşamlarını yitirmiş sivillerin görüntüsü, çok sıradan görüntüler değil. Acımasız katliamların sonuçlarıdır.
Bu saldırılara rağmen istedikleri gibi ilerleyemedikçe, 700-800 binlik bir kentin 8-10 köyünü aşamadıkça saldırganlığın dozajı da artıyor.
Dünya yine görmezden geliyor, diplomasinin ‘nezaket’ dilini aşmıyor, dikkat çekme babındaki uyarılarla, yapmayın, etmeyin demeyi sürdürüyor.
Peki, hal bu iken sahadaki durum ne?
Suriye Demokratik Güçleri, YPG ve YPJ, boşuna Çağın Direnişi adını vermedi, Afrin’deki savaşa. Tam da çağın direnişi veriliyor.
TSK havadan ve karadan bombalıyor, Türk askeri zırhlılarla, tanklarla kayıp vermemek için kontrollü bir şekilde ilerlemeye çalışırken öne ÖSO’cuları sürüyor. ÖSO’cuların kayıpları gizleniyor ama sahadan gelen bilgiler öne sürülen ÖSO’cuların kayıplarının giderek arttığı, motivasyonlarının hiç de ilk günkü gibi olmadığı, kayıp verdikçe geri çekildikleri, bazılarının kaçtıklarını da gösteriyor.
Bunu yaratan etken, elbet çağın direnişidir.
Tüm aymazlıklara, görmezliklere, sivillere dönük acımasız saldırılara rağmen hala Afrin’de TSK istediğini elde edememiş, yüzlerce sivilin kanı karşılığında ancak birkaç köyü, bir iki tepeyi ele geçirmekten öte bir başarı sağlayamamış ise bunu sağlayanlar, direnenlerdir.
Bunun için direnişin adı Çağın Direnişi, yani Berxwedana Serdemê’dir.
Hiç kuşku yok bu direniş karşısında ‘başarı’, ancak bir halkın topyekün imhası ile mümkün olur.
Onu yapabilirler mi?
Gözü kararmış, başaramayacağını gördükçe daha da saldırganlaşan, ırkçılıktan beslenen bir güruhun yapmayacağı şey yok.
Yapabilirler.
Bunu durdurmak, direnişi destekleyenler de ancak sahada direnenler kadar cesur olunca mümkün olur
Evini barkını bombalara rağmen terk etmeyen, direnendir.
Tüm çocuklarını kaybettiği halde bedenini saldırıya karşı siper edeceğini hastane kapısında yaşlı gözleriyle haykıran baba, direnendir.
"Biz size ne yaptık? Bu bombalar niçin durdurulmuyor?" diyerek üstünden geçen uçağa lanet getiren yaşlı ana, direnendir.
Bunu aşmak için ‘insan olana’ görev düşer.
Evini barkını terk etmeyene, çocuklarını kaybeden gözleri yaşlı babaya, havadaki savaş uçağına lanet getiren yaşlı anaya ses olmak, direnişi büyütür, etkili kılar, dünyayı harekete geçirir. Gözü kor, vicdanı kör olanların bu durumda yapabilecekleri tek şey utanç yaftasını boyunlarına yapıştırmak olur.
Kobani’de "düştü düşecek" diyenlere inat başaranlar, Afrin’de de Burseya dağına, Kürtlerin deyimiyle Girê Qestel’e girince havalara uçanlara inat yine başaracaklar...
Sesini çıkarmayanlar, izleyenler de utançlarında boğulacaklar…