Enver Topaloğlu
Ahmet Telli’nin on birinci şiir kitabı
İlk kitabı 1979’da yayımlanan Ahmet Telli'nin on birinci şiir kitabı “Arkadaşlık Günleriydi” adıyla okurla buluştu. Telli’nin kitabına, kitapta yer alan şiirlerine değineceğiz.
Arada, yeni yayımlanan başka iki kitaba dikkat çekmek istiyoruz. Orhan Koçak’ın, yayın yönetmenliğini üstlendiği Virgül dergisindeki yazılarını içeren toplam, “Virgül Yazıları” adıyla Everest yayınlarından çıktı. Umarız arkası gelir. Koçak’ın, başta Defter dergisi olmak üzere çeşitli yayınlarda, mecralarda yayımlanmış, ancak kitaplaşmamış başka yazıları da derlenip toparlanır. Diğer kitapsa çok daha yeni. Hem de matbaa makinesinin sıcaklığı üstünde; kâğıdı soğumamış, mürekkebi kurumamış diyebileceğimiz kadar yeni.
Nurdan Gürbilek’in Metis yayınlarından çıkan “Örme Biçimleri” adlı deneme kitabından söz ettiğimizi belirtelim.
Her iki kitabın da şiir kamuoyunun ilgisini çekeceğini düşünüyoruz. Şu kadarını söyleyelim: Her iki kitap da şiirin içinden geçen yazılar içeriyor. Şiiri içinden geçiren okur, elbette ne demek istediğimizi anlayacaktır… Diyoruz ve Telli’nin kitabına dönüyoruz.
YEDİ YIL SONRA YENİ KİTAP
Ahmet Telli, yeni şiirleriyle yedi yıl sonra buluşuyor okurla. Bir öncekiyle yenisi arasında geçen yedi yıllık süreç aslında o kadar da önemli değil diyebiliriz. Telli’nin okurla ilişkisinin ilk kitabından itibaren hayli sağlam olduğu, öyle kurulduğu, bugüne kadar kesintiye uğramadan sürdüğü biliniyor.
İlk şiirlerini altmışlı yıllarda yayımladığını dikkate alırsak Telli, altmış yıla yakın süredir yazıyor ve yayımlıyor. Bu süreçte her kuşaktan yeni okurlar edinmeyi başaran az sayıda şairden biri olduğunu da kaydedelim.
Ahmet Telli’nin okurla, şiir çevreleriyle temasının sürekliliğini ve canlılığını koruduğunu kitaplarının baskı sayılarından da yola çıkarak anlamam mümkün. Ama daha önemlisi şair olarak Telli, sözü kadar fiziki varlığıyla da “olay mahallinde”dir. Öyle olmuştur. Hatta sözünden önce kendisi olay yerindedir. Fail ya da tanık olarak. Tabii ki her şeyden önce bir şair olarak. Mağdurdan, haksızlığa uğrayandan, ezilenden, çevreden, doğadan yana bir birey, aktivist bir muhaliftir çünkü o.
Telli, şiir yolculuğunu güncel ve canlı kalacak biçimde sürdürmeyi başarmış bir şairdir. Bu önemlidir. Çünkü bundan onun okunan, dolayısıyla da okuruna dokunan bir şair olduğu anlamı da çıkmaktadır.
‘ARKADAŞLIK GÜNLERİYDİ’
Ahmet Telli’nin yeni kitabı da Everest yayınları etiketini taşıyor. “Sen O Zamanlar”, “Bu”, “Bir Şiir Eksik”, “Dörtlükler ve Bir Gazel” başlıklı dört bölümden oluşan yüz on iki sayfalık kitapta elli şiire yer veriliyor. Şiirler 2017-23 tarihleri orasında yazılmış ve daha önce çeşitli dergilerde, yayın organlarında yayımlanmış. Şiirlerin hangi dergilerde yayımlandıklarını ve tarihlerini de “İçindekiler” bölümünden öğrenmek mümkün. Bu uygulama önemli, sürdürülmesini dileriz.
Kitap, dolayısıyla kitabın ilk bölümü bir epigrafla başlıyor:
Alev bir nida idik ve
arkadaşlık günleriydi…
Dize, epigraf olarak alıntılanırken ikiye bölünmüş. Ancak Onikieylül cuntası tarafından idam edilen Erdal Eren ve Necdet Adalı’ya ithaf edilen “Nida” başlıklı şiirde tek dize olarak yer alıyor. Bu arada “Nida”nın, şairin 2010’da yayımlanan dokuzuncu kitabının da adı olduğunu hatırlatalım. “Nida”’dan bir betik aktaracağız:
Polisle çatışırken bitti galiba çocukluğum ve ilkgençliğim
Yoldaşlık günleriydi; “Kardeşler!” diyordu içimizden biri
“Dağın geyiği, dilin şiiri tanık olsun; anamızın ak sütü
Tanık olsun ki haklıyız, kazanacağız!” Barikat günleriydi.
Yaralı bir kardeşi taşırken omzumda, cesaret diyordum
Sesimde tereddütsüz geziniyordu en delişmen tay
Vahşi bir vadiden akıyorduk toynaklarımız kan içinde
! Alev bir nida idik ve arkadaşlık günleriydi
DEVRİMCİ, SOSYALİST BİREYİN ŞİİRİ
Telli ilk şiirinden itibaren devrimci, sosyalist bireyin şiirini denedi, yazdı. Devrimci sosyalist düşüncenin duygusunu, duyarlılığını, farkındalığını açığa çıkarmayı görünür, bilinir, yaşanır olmasını sağlamayı amaçlayan bir poetika izledi. Şiirini bu amaç doğrultusunda sürdürdü. Geçen yüzyılda, altmışlı yıllardan sonra gelişen ve bizim, “ikinci toplumcu yeni gerçekçi” olarak tanımladığımız şiir çizgisini benimsemekle birlikte, bireye, daha çok da “devrimci militan birey”e olan vurgusu nedeniyle aynı çizgideki diğer şairlerden farklılaştığını söyleyebiliriz. Onun belli bir düşünce silsilesinin duygusuna, duyarlılığına, farkındalığına odaklamış olması, farklılığının bir başka göstergesi olarak kaydedilebilir.
Aynı anlayışı paylaşan şairlerden farkını örneklendirmek amacıyla onun, “Nida” kitabında yer alan “Balkon” başlıklı şiirini alıntılayacağız:
Güneşin balkonuna bir muhabbeti olmalı
Perdesiz yaz kış camları açık balkonla
Her mevsim büyütür saksıda çiçekleri
Belki cilveleşir nice gizli hatıralarla da
Çocuk sesleri akşam sofraları kadınlar
En çok bunlar yakışıyor bir balkona
Camı kırıp sokağa dilini çıkaran çocuk
İlk kez burada sarılır komşunun kızına
Balkonlara sıra sıra asılmış bayrakları
Gördüm de onun için geldi aklıma
Çocuk sesleri akşam sofraları kadınlar
Uzun Kış geceleri ve kestane kokusu
Belli ki bunlar yakışıyor bir balkona
Şiirle ilgili Akif Kurtuluş’un şu değerlendirmesini de hatırlatmak isteriz: “70’li yılların şiirinden ‘Balkon’ gibi bir şiir çıkamazdı. Çıkmadı da zaten. Ahmet Telli, bu nedenle, 70’li yılların bizim mahallede yazılan şiirini en içeriden ve en sahici tekzip eden bir şair oldu. En içeridendi. Bizim mahallenin ağbisiydi. En sahiciydi. ‘Reddin hayata bağışladığı müthiş gerçek’ gibi…”
UKDE, ISRAR VE DEVAMLILIK
Ahmet Telli’nin aynı zamanda ukdenin, inadın, ısrarın, devrimci romantizme bağlı ve ütopyacı kalmanın da şairi olduğunu kaydedelim. Şiirin “di’li geçmiş” kipi sadece belli bir zaman aralığı içinde yaşananların ya da başa gelenlerin, baştan geçenlerin anlatımını, deneyimin aktarımını amaçlamaz. Di’li geçmiş zamanın aynı zamanda epiğin de dili olduğunun altını çizmek gerekiyor. Destansı diliyle şair geçmişin tüketilmemişliğine, yarım kalmışlığına da işaret eder. Bir ukdedir bu. Yaşanan, denenmekte olan, tecrübe edilen bitmemiştir. Israr da, destan da burada bu bitmemişlik durumunda ortaya çıkar. Öyleyse yarım kalanın tamamlanmasında ısrar sürmelidir. Şair bu ukdenin, bu ısrarın duygusuna, daha çok da ona yoğunlaşır. İnatsa anılar, anekdotlar, imler, izler aracılığıyla mirasın, emanetin, yadigâr olanın yeni kuşaklara aktarılması anlamındadır. Kitaptan, kitaba adını da veren şiirin birinci bölümünden bir parça okuyarak devam edelim:
Yaşlandın adamım Dev-Genç mitingi sandığın yağmuru
Oğlunu baban, kendini merkez komiteden Delidumrul.
Anlatıyorsun; sesinde kunduzlaşıyor bütün kelimeler
Zap köprüsüymüşsün haydut gölgeler geçiyor üzerinden
Sonra gümüş kemerli kadınlar, Berçelan ve ters laleler
Sen o zamanlar hâlâ olduğun gibi şimdi
Sen o zamanlar aşkları uzun sürer sanarak
Sen o zamanları kadife pantolon haki parkanla
Sen o zamanlar kalbine söz dinletemediğin
Sen o zamanlar sırılsıklam kır ve şehir
O zamanlar arkadaştık günleriydi adamım
(...)
Başını omzuma koy adamım gidiciyiz galiba
Şiir alıntılamanın müşkül yanlarından biri de hangi betiği, hangi parçayı, hangi dizeyi aktarsam diğerlerinin hatırı kalacak kaygısının üstesinden gelmek. Aktaracağımız şu parça da “Arkadaşlık Günleriydi”nin ikinci bölümünden:
Adamım, sen o zamanlar, kaybedişlere ve kayboluşlara benziyordun; dönüp bir bak istersen, sen olan sen’e:
(…)
Melekültavus’un Ezidilerine, Malikanların bu ülkeyi terk edişlerine, bir şiirin yarım bırakılışına, karşı yamaçın ateşböceklerine, muhteris şairlerden uzak durana, köyün delisine, Gezi direnişine, mürekkep kokusuna, ‘kibrimden tenzilat yapmam’ diyenle kendini kurt sanan çakala siktir çekene, Mahzun Yüzlü Şövalye’nin hayallerine, cumartesi annelerine, Dersim 38, Taksim 77, Madımak 93, Suruç ve Gar 015'te yitirdiklerine;
Ve arkadaşlık günlerine…
Ve birgün bir ölüm haberindeki kendi adına…
“Arkadaşlık Günleriydi”de şairin şöyle bir mottoyu benimsemiş olduğu söylenebilir: Yaşadık, yaşıyoruz, yaşlandık. Yaşıyorsunuz, yaşayacaksınız. Yaşadıklarımı, tanık olduklarımı, bende birikenleri hep anlattım; anlatıyorum. Anlatılmayan, dile getirilmeyen bir şey kalmasın istiyorum.
“Nida”da yer alan “Balkon” şiirinden söz ettik ve paylaştık. Yeni kitapta da “Balkon” başlıklı bir şiir var… Bu “Balkon” şiirinden de dördüncü ve beşinci betikleri alıntılıyoruz:
IV/
Hasat harman ve harabiyet
Yinelerken kendini; her cümle
Kendi çelişkisiyle heceliyor dünü
Bugünü, yok yeni bir başlangıç
Bilineni tekrardan kurtulmuyor balkon
V/
Şimdi taşlıkta çürüyen otların kokusu
Ahşabı delik deşik etmiş tahtakuruları
Okunmuş bir kitabın son notu gibi
Bitirmiş de kendi hikâyesini çoktan
Ölüm uykusuna dalıp gitmiş balkon
ON BİR KİTABIN SÖYLEDİĞİ
Aslında “Yangın Yılları”nın bir başka adı olarak da düşünülebilir; şairin “arkadaşlığın arkadaşlık günleri”ne işaret eden “Arkadaşlık Günleriydi” tanımlaması. Ancak adı ne olursa olsun, “di’li zaman kipiyle” anılan, anlatılan tarihsel kesite ilişkin şairin duygu ve düşüncesinde bir değişim değil de bir tazelenme dikkati çekiyor.
On bir kitapta da Telli’nin şiirinde meselesi aynı kalmıştır. Meselesini değiştirmesi için de neden yoktur aslında. Çünkü o bir davaya bağlıdır ve dava devam etmektedir. O nedenle söz önceliklidir. Dil sözün aktarımı için ne ve nasıl gerekiyorsa öyle biçimlenir. Sapmalar, eğip bükmeler, avangart arayışlar, deneysel girişimler söz konusu değildir. Her şiir için yenilik şarttır. Ama yeniliğin de sahası geniştir. Kimi sözü, kimi dili, kimi yapıyı, kimi biçimi yeniler. Yenileştirir.
Ahmet Telli’nin daha önceki kitaplarındaki gibi yeni kitabında da paylaşmaya açtığı deneyim ve birikim, şiir okuru için de, şairler için de reddedilmeyecek kadar önemli diyebiliriz. Şunu da ekleyelim: Telli’nin on bir kitabı, aslında bir büyük destanın cüzleri, bölümleri gibi de okunabilir.
Şiir için on bir tez yazsaydık on birinci tezimiz şöyle olabilirdi: Şairler dünyayı betimlemekle yetinemezler. Okurlar doğal olarak şairlerden dünyanın yorumunu ve eleştirisini de bekler. Telli’nin şiirinde o yorum ve eleştirinin en başından itibaren var olduğunu belirtelim.
Enver Topaloğlu: Türk dili ve edebiyatı öğrenimi gördü. Birçok sanat edebiyat dergisinde şiirleri yayımlandı. Altı şiir kitabı bulunuyor. Cumhuriyet gazetesinde 1993 – 2015 yılları arasında düzeltmen olarak çalıştı. Emekli oldu. Gazete Duvar’de yazarlığa başladı. Beş yıl süreyle cumartesi günleri modern Türkçe şiiri odak alan yazılar yazdı. 10 Eyül 2022 tarihinde Artı Gerçek’te başladığı köşe yazarlığını sürdürüyor. Topaloğlu 2017’den bu yana İzmir’de yaşıyor.