Ragıp Zarakolu

Ragıp Zarakolu

Alametler belirdi

O zaman her parçanın çocukları niye buluşup kucaklaşmaz? İşte Stockholm alanları ve sokaklarında şimdi bu kucaklaşmaya tanık olmaktayız. O zaman umut var demektir.

''çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
haram sevaboldu, sevap haramdır.
ak kurt, kara tahtayı daha bir yol kemirir,
çekin ki körükleri
ateşe girdi demir.''

Nazım Hikmet

Ortadoğu'nun göbeğinde, 40 milyon nüfusa sahip, kendi devleti olmayan bir halk yaşıyor. Ve şu anda bu halk tarihinin en kritik momentlerinden birini yaşıyor.

Var olma ya da yok olma momenti. Çok basit: to be or not to be, Shakespeare söylemi ile.

Kürtler tarihin bu yeni kırılma noktasında, var olacak ya da olmayacak.

Shakespeare yaşasaydı, Kürt halkının yaşadığı acı anlardan kaç tragedya çıkarırdı.

Kürt halkının kaderi, yine açık arttırma ile müzayedede.

Birinci ve İkinci Dünya savaşından sonra, bölgenin yerli/otontan halkları ihanete uğradı, yeni sözde "dengeler" adına satıldı.

Ve şu anda fiiili olarak 3. Paylaşım savaşının en büyük müzadeyesini yaşamaktayız.

1. dünya savaşının soykırım kurbanlarının az sayıda sağ kalan kurbanlarının çocukları, yeniden soykırım tehditi altında.

2 .dünya savaşının soykırım kurbanlarının sağ kalanlarının çocukları da bir nefret denizinin ortasında antisemitizmin Arap, Türk, Fars milliyetçiğinin ve dinciliğinin ortak tehditi altında.

Bu din soslu üç zorba milliyetçilik adeta ortak ant içmiş, bölgenin antik çağlardan beri var olan, asıl yerli halklarına karşı.

Çünkü üçü de, bölgenin yerli halklarını, biat, kimliğini inkar ve milliyetçiliğin eritme kazanında erime dışında bir şans tanımıyor.

Açık olarak insanlığa karşı suç işleniyor, etnik arındırma politikaları uygulamaya sokuluyor.

Kürt halkı kaç kez ihanete uğradı. Ermeni, Asuri, Keldani, Süryani halklarının 1. ve 2. dünya savaşında ihanete uğramasından sonra, sıra onlara geldi.

Önderleri idam sehpaları ya da tehditi ile ya da sürgünle buluşturuldu. 1925’de, 1937’de, 1947’de, 1999’da…

Ermenilere, (kısaca) Asurilere, Kürtlere ak süt gibi meşru "kendi kaderini belirleme hakkı" çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra tanınmadı.

2011 ve  2015 seçimlerindeki başarıdan sonra, Türkiye Kürtlerine, bırakın kendi kaderini tayin hakkını, sembolik özerklik hakkını bile çok gördüler.

Irak Kürtleri, 2017 yılında topyekun kendi kaderini tayin hakkını ilan etti. Ve sadece bölge devletlerinin tepkisi ile değil, ABD baştaolmak üzere, büyük güçlerin ihaneti ile yüz yüze kaldı.

1. dünya savaşından önce, Kürtler 2 parçaydı, 4 parça oldular. 1919 yılında bağımsız Kürt krallığını ilan eden Mahmut Berzenci sürgünde öldü. 1947 yılında Ruslar, İran Kürtlerini kendi kaderi ile baş başa bıraktı.

ABD/İran/Saddam işbirliği sonucu 1975 yılında Irak Kürtleri, sözde otonominin tanınmasından hemen sonra, ihanetle yüz yüze kaldı. Bütün bir halk topyekun soykırım tehditi altına girdi. Kısmi Anfal soykırımı yaşandı, Arap çöllerinde.

Arap çöllerinde, Der-Zor’da, Meskene’de, Mümbiç’te, Resülayn’da 1915-16’da toplama kamplarında katledilen Ermeni halkının nasılsa sağ kalmış çocukları şimdi, aynı mahallerde, etnik arındırma ya da katledilme arasında seçim yapma özgürlüğüne sahip sadece.

1919-1922’de soykırımdan sağ kurtulanlar, Adana, Maraş, Antep ve Urfa’da kendi kaderleri ile baş başa bırakıldılar.

Seyfo’dan sağ kalanlar 1932’de İngilizlerin Asuri halkına hiçbir özerlik şansı bile tanımadan çekilmesi sonucu, yeni bir kırımla yüz yüze kaldılar. Sağ kalanlar Suriye’ye sığındılar. Şimdi bu yöre tehdir altında.

1915’de soykırım çocuklarının sığınağı olan Sincar dağları, 100 yıl sonra Ezidi soykırımına tanık oldu.

1. dünya savaşından önce Polonya, 3 parçaydı. 2. dünya savaşı Polonya nedeniyle çıktı. Ama Polonyalılar, 1918-39 arası kısa devre dışında gerçek özgürlüğe ancak, büyük Fransız devriminin 200. yılında sahip olabildiler.

Büyük güçlerin kavgasında Almanya, Kore, Vietnam bölündüler.

Vietnam Savaşı, Güney Vietnam Kurtuluş Cephesi'nin zorlu savaşı ve bunu Kuzeyin desteklemesi ile kazanıldı.

Kore hala birleşemedi, ama en azından iki parçanın başkanları kucaklaşabildi sonunda.

Başarı ancak ayrı parçaların çocuklarının kucaklaşması ile mümkün olacak.

Ve büyük güçleri de sahne dışına ancak bu birliktelik itecek.

Rojava deneyimi, tarihin sayfalarına, önemli, demokratik, katılımcı ve direngen bir devrimci örnek olarak yazıldı daha şimdiden.

Arap, Türk ve Fars milliyetçi/dincilikleri, her ne kadar birbirleri ile yiyişseler de, Kürt mevzuu gündeme geldiğinde birleşirler, gerisi teferruattan ibaret kalır.

O zaman her parçanın çocukları niye buluşup kucaklaşmaz?

İşte Stockholm alanları ve sokaklarında şimdi bu kucaklaşmaya tanık olmaktayız.

O zaman umut var demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ragıp Zarakolu Arşivi