Ali Duran Topuz

Ali Duran Topuz

Altılı koalisyon fotoğrafındaki ürpertici yan

CHP’yi fotoğraftan silersek, Türkiye’nin son altmış yılına damga vuran ana akım sağcılığın güdükleşip aşırı sağcılığın muktedir konumuna yerleştiği dönüşümün fotoğrafı kalır elimizde.

Bir haftadır savaşın gölgesine rağmen konuşulan altılı koalisyon ve onun ilan ettiği metin hakkında yazmaya devam, dünden anlamışsınızdır lafı uzatacağım. Şimdiden bağışlayın. 

Bugün savaşın gölgesiyle başlayalım: Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı altılı koalisyonun hem verdiği fotoğrafın hem de açıkladığı metnin umulan etkiyi yaratmasını engelledi önemli ölçüde.

Bu durum aslında altılı koalisyonun önündeki en önemli sorunlardan birini konuşmayı gerektiriyor her şeyden önce. Hem Türkiye içinde ve hem de küresel planda meseleler o kadar kritik halde ki, standart politik alışkanlıklarla ve yöntemlerle atılacak adımların umulan etkiyi üretmesi her an beklenmedik engeller nedeniyle suya düşebilir. Hem Türkiye ölçeğinde hem küresel planda kemikleşmiş olağanüstü hal yaşanıyor çünkü. Koalisyonun daha ana fotoğrafı vereceği gün içine düştüğü durum, bundan sonraki her adımının alışıldığından çok daha güçlü bir performans düzeyinde olması gerektiğinin ihtarıdır aslında. 

AŞIRI SAĞA KARŞI AŞIRI SAĞ BİR DE CHP

Fotoğrafın kendisine gelelim şimdi, bu bir koalisyon fotoğrafı ama ne koalisyon! Altı partiden ikisi (DEVA ve Yeniden Gelecek) doğrudan bugünkü iktidar partisinin içinden çıkma. Biri, bugünkü iktidar partisinin de çıktığı siyasal İslamcı geleneğin kök partisi (Saadet) zaten. Birliğin ikinci büyük partisi ise bugünkü iktidarın küçük ortağının içinden (İYİ Parti) çıkma. Çıkma lafında bir ima yok, bunlar çıkma değil orijinal sağcılar çünkü.

İktidardaki iki partinin ne olduğu malum ama ne kadar tekrar edersek o kadar iyi: Siyasal İslamcı geleneğin, küresel güçlerin desteğiyle yarattığı AK parti heyulası ve küçük ortağı MHP, 1960’larda "aşırı sağ" tanımıyla anılan iki siyasal hareket. Döneme rengini veren soğuk savaş koşullarında, Avro-Amerikan blokunun Sovyetler etrafında oluşturmak istediği anti-komünist çemberin itinayla desteklenip semirtilmiş biri dinci diğeri ırkçı yeşil kuşak figüranları. 

Altılı fotoğrafta yer alan Demokrat Parti, o dönemlerde bu iki partiyi zaman zaman sırtında parlamentoya taşıyan Adalet Partisi ve onun devamı Doğru Yol Partisi’nin bakiyesi, Demirel-Çiller-Ağar zincirinin düşük bakiyesi. 

CHP’yi fotoğraftan silersek, Türkiye’nin son altmış yılına damga vuran ana akım sağcılığın güdükleşip aşırı sağcılığın muktedir konumuna yerleştiği dönüşümün fotoğrafı kalır elimizde. Aşırı sağa karşı aşırı sağ koalisyonu yani. Fotoğraf bu haliyle demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet gibi başlıklar altında umut verici düşünce, konuşma ve eylemler için ortamın hiç elverişli olmadığını gözümüze sokuyor.

KOALİSYON DÜŞMANLIĞI

CHP’nin darbe teşebbüsünden sonra liderinin alenen dışlanması, hatta küçük düşürülmesi pahasına girdiği Yenikapı fotoğraf karesi yeni rejimi inşa eden koalisyonun pozuydu, bu ise o inşaatı yıkmayı hedefleyen koalisyonun pozu. İşte bu son poz, aslında rejimin darbe girişiminden sonra aldığı yolu da bize gösteriyor, aşırı sağa alternatif olarak aşırı sağ. CHP’nin "sürekli sağa dümen kırarak solu temsil etme" yöntemi, son altı yıldır kesintisiz OHAL eşliğinde süren yeni rejimin inşası ve onun ürettiği toplumsal sorunlarla baş etmek için kendisini mecbur hissettiği bir yöntem.

Bu tutuma ilişkin haklı eleştirilerin haddi hesabı yoksa da burada oyalanmayacağım, 

onun yerine fotoğraftan okunabilecek çok önemli bir meseleye değinelim: Bu bir koalisyon fotoğrafı. Türkiye’nin son 20 yılına hükmeden iktidar partisi ve destekçisi ekonomik egemenlerin propagandaları eşliğinde siyasal koalisyonlar siyasal felaketle eşleştirildi neredeyse. Güçlü iktidar, güçlü devlet nutukları eşliğinde işlenen bu koalisyon düşmanlığı, zayıf yurttaş ve zayıf toplumdan başka bir sonuca yol açamazdı ve açmadı da. Yurttaşlar bugün temyiz kudreti sahibi olmayan eksik bireyler sayılıyorsa, toplum bugün ekonomik ve siyasal egemenlerin çıkarlarına hizmet etmekten başka bir var olma biçimine uygun bulunmuyorsa güçlü devlet-güçlü iktidar formülünün yirmi yıllık faaliyeti nedeniyle böyle. 

KOALİSYON MECBURİYETİ

Elbette koalisyonsuz siyaset imkansız fakat esasen şu anda inşaatı devam eden rejim, koalisyon alerjisine karşı oluşturulmuş bir koalisyonun ürünü: 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin tek başına iktidarı kaybetmesini engellemek için çalıştırılan şiddet aygıtının toplumu iyice tahrip etmesinin ardından Erdoğan-Bahçeli ikilisi mevcut koalisyonu ördü ve yeni rejimin şekillendirilmesine koyuldu. Egemenlerin işbirliği, direnenlerin dağınıklığı günümüz dünyasının tamamına hakim olan durum zaten. 

Maksatları, siyasal alanı, iktidarı elde tutanlardan başka siyasal fail kalmayacak biçimde yeniden düzenlemekti. Darbe girişimini fırsata çevirerek kalıcılaştırdıkları olağanüstü hal eşliğinde, itirazsız hüküm sürmenin yollarını aradılar. Fakat bu koalisyon düşmanlığı, işte şimdi fotoğrafı hakkında konuştuğumuz koalisyona yol açtı. 

Dolayısıyla fotoğrafın ilk ve en önemli, en olumlu yanı, koalisyon fikrinin güçlü biçimde benimsenip gereğini yerine getirmek üzere sürdürülen faaliyetin bizzat kendisi. Fotoğrafın ortamının ve içinde görünenlerin vahametine rağmen, bu koalisyonun başarılmış olması 2023 yazındaki seçimi iktidar için hayli sıktıntılı bir hale sokuyor. "Egemenlerin işbirliği, itiraz edenlerin dağınıklığı" formülünü o seçim için çöpe atacak potansiyeli taşıyor fotoğraf. 

Tabii ki bir fotoğrafla yaz gelmez, iki ya da üç fotoğrafla da gelmez çünkü siyasal mevsimlerin niteliği fotoğraflardan çok söylenenlere, ondan çok yapılanlara bağlı. Yine de dün ele aldığımız 1921 Anayasası bağlamında Dinçer Demirkent’in dediği gibi "halk hem sınıfsal olarak hem de etnik olarak parçalı ve çatışmalı bir birliktelik" ise eğer ve fotoğraf hem o parçalı ve çatışmalı hali, hem parçaların ve çatışmalıların işbirliğini gösteriyor demektir. 

Şimdi söylenenlere, yani mutabakat metnine geçebiliriz, metinde görünenler ve görünmeyenlerle devam edeceğim. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ali Duran Topuz Arşivi