'Aynı Gemide'ki asbest yolcularıyız!

Bugünü değil, yarını; sokakta oyun oynarken yıkılan binaların tozundan hastalanmayacak çocukların adaletini de dert edinmemizi bekliyor…

Sağlıkta dönüştük, kentsel dönüşüyoruz ve bu yaşamsal metamorfoz bitmiyor. Kafka’nın intikamı. Korkmuyoruz artık dönüşmelerden. Ne olursa olsun "önce ben", önce, "yarına sağ çıkmak" amacımız. Akciğer kanserinden kaybettiğimiz babam da, evdeki hasta kedimiz Kocaoğlan’ın başını usul usul okşar, "Bakalım hangimiz bu kıştan sağ çıkacağız…" diye kulaklarını ovuşturarak severken, hava kopkoyu bir sevecenlikle dolardı…

Kanserden bile o kadar korkmadan dönüşüyoruz artık.

Organik beslenir, stresten uzak yaşar ve sporu da ihmal etmezsek kansersiz, uzun uzun yaşayabiliriz. (belki) Marmara’nın müsilajı, kesilen zeytin ağaçları, maden arama katliamı devletin sorunu... Devlet kendi yarattığı kanserle kendi uğraşsın!

Oysa, pandeminin başında Boğaz kenarındaki villasının bahçesine tıkılıp kalmış, kondisyon bisikletine binen ve "aynı gemide" olduğumuz varsayılan Hacı Sabancı ile, zenginlikte buluşamasak bile kentsel dönüşümün asbest tozları içinde ve olası bir kanser riskinde buluşmuş olabiliriz anladığım kadarıyla.

Geçtiğimiz günlerde asbestle ilgili programda konuğum olan Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari de, asbestin rüzgarla kilometrelerce uzağa taşınabileceğini söylemiyor muydu… Kanserojen etkisi kanıtlanmış ve kullanımı 2010 yılında tamamen yasaklanan asbestin, halen yaşam döngüsü içinde olan taşıyıcıları bir yana; kentsel dönüşüm furyası içinde efil efil esip; akciğer başta olmak üzere, solunum organları ile üreme organlarına sinsi şekilde yerleşip hastalık yapmasını bekleyecek kadar bonkör ve korkusuz olmuşuz da, haberiniz yok (var mı?)

1960-70’lere dek yanmaz özelliği, yalıtım gücü ve ucuzluğu nedeniyle talep patlaması yaşayan ve üç binden fazla kullanım alanı olan asbestin; kanserojen etkisi anlaşıldıktan sonra, önce meslek hastalığı sebebi olarak tanımlanması, bu yetmezmiş gibi depreme karşı yeniden imar edilmeye çalışılan kentlerin ölüm haritasına çevrilmesine neden olacak bir anti minerale dönüşmesi epey acı.

ASBESTTE HUKUK SAVAŞLARI

Asbestin hemen öldürmeyip, dünyadaki ve ülkemizdeki pek çok olgudan da anlaşılacağı gibi 5 yıldan 10-20 seneye varan bir zaman dilimi içinde ağır hastalıklara ve ölüme neden olabileceğini, bu nedenle "bir halk sağlığı sorunu" olduğunu söyleyen Mehmet Şeyhmus Ensari ve diğer asbest uzmanları, buna rağmen alınmayan önlemlerden, sahte asbest raporlarından şikayetçi. Bugün denetimsiz asbestli gemi sökümleri, elektrik santralleri yıkımı, en son Buca’daki cezaevi gibi asbest içeren kamu binalarının yetersiz önlemlerle yıkımı gibi birçok haberle gündemden düşmeyen asbestin, olası büyük "yıkımını" ise kimse üstlenmek istemiyor. İşin mevzuat yanı da ayrı tabi.

Yürürlüğe gireceği tarih Ocak 2022’den Temmuz 2022’ye ertelenen mevzuat, kimi eksiklerine rağmen kentsel dönüşümlerdeki asbest maruziyetinin önlenmesi için olumlu bulunuyor. Bu yönetmeliğe göre yıkım izni, uygulama, görev ve sorumluluklar, çıkan malzemenin bertaraf edilmesi gibi maddeler tek tek kurala tabi kılınıyor. Önemli bir madde olarak yıkımlarda toz bastırma sistemi zorunluluğu getiriliyor. Bu sistem, atomize şekilde sis bulutu atarak asbesti yere indiriyor; dolasıyla tozun geniş bölgelere yayılımı engelleniyor.

Bununla birlikte, güçlü bir asbest lobisi ya da sistemin maliyetlere etkisinden yakınan inşaat lobisi de bastırıyor olmalı ki, mevzuatın ertelenmesinden, gelecek yıla bırakılmasından korkuluyor. Asbest konusunda ağır kalışın, iyi ve kötü uygulamaların, görev ihlallerinin önemli bir sonucunun da hukuk savaşları olacağını söylüyor Mehmet Ensari: "Hukuk mücadelesi devam ediyor. Asbestle mücadele teknik bir konu ama maalesef ülkemizde hukuk savaşlarına doğru gidiyor artık. Yetkililerin ihmali sonucu insanlar kanser olacaksa, tamamen bizi yönetenlerin ihmalinden dolayı bunlarla karşılaşacağız," diyor.

İstanbul’daki bir belediye hakkında, usulsüz yıkımlar yaptığı içİn savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını, ancak memur yargılama usullerinin gizliliği sebebiyle ilçenin ismini vermesinin şimdilik mümkün olmadığını da ekliyor. Kentsel dönüşüm yıkımlarının en fazla olduğu İstanbul’da asbest önlemleri açısından iyi ve kötü belediye uygulamaları hakkında ise Ensari’nin verdiği bilgiler özetle şu şekilde:

"İyi uygulamalar Şişli, Kağıthane, Kadıköy, Ataşehir, Beşiktaş, Maltepe Belediyeleri. Nispeten biraz düzelme olan Sarıyer’de vasat uygulamalar var. Asbest raporu dahi istemeyenler ise Çekmeköy, Sultanbeyli, Sancaktepe, Üsküdar, Başakşehir Belediyeleri… Üsküdar Belediyesi’ni 2017 yılında ziyaret ettim ve o dönemin başkan yardımcısına; ‘Asbest Söküm Uzmanlığı Derneği’ni kurduk. Sizlere destek verelim’ dedim. Kendisinin ifadesini unutmuyorum. Dedi ki; ‘İstanbul'da en çok asbest Üsküdar'dadır, çünkü çok eski binalar olan bir ilçeyiz. Haklısın, ancak bizim bu konuda hiçbir çalışmamız yok.’" O yıldan beri de zihniyet değişmemiş anlaşılan…

ASBESTİN ADALETİ

Programda büyük iller dışında, yaşanılan bölgenin doğal yapısı nedeniyle asbeste maruz kalınan iller, buradaki kanser vakaları hakkında da konuştuk. Bu konuya dair dikkati çeken bir şey de Sağlık Bakanlığı’nın asbestle pek ilgilenmiyor gibi görünmesi. Halk Sağlığı Müdürlükleri, Kanserle Savaş Daireleri’nin asbest nedenli hastalıklar, mezotelyoma vb. kanserler için koruyucu, düzenleyici sağlık uygulamaları yok. Bakanlıkça birkaç yerde yürütülen araştırmalarda asbest saptanmasına rağmen, sorumluluğun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda olduğu gerekçesiyle "işin" devamı getirilmemiş. Zaten, yazının başındaki sağlıkta dönüşüm biraz da böyle bir şey değil mi? Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği kamusal sağlıktan, müşteri/hasta odaklı özel hastaneler tadında sağlık sistemine dönüşüm... Hasta olduktan sonra devletin ödediği kadar, yaşanılan ilde kanser cerrahisi yapacak uzman bulmak için kırk dereden su getirecek kadar hizmet… Aynı gemide olduğumuz, manzarası bol kamarada kanserlenenler ise, nasılsa özel hastaneyi satın alacak kadar dolu bir ceple yaşıyor. Asbest bir dereceye kadar adaletli davranıp herkesi kanser yapabilir ancak sağlıkta öncelikli dönüşenler tedavi alırken daha avantajlı tabi…

Asbest konusunda tek bir kamu spotu dahi çekilmemesini de üzücü buluyor Mehmet Ensari. Yıllar içinde dayanıştıkları asbest gönüllülerinin kendi imkanlarıyla çektiği asbest videoları, paylaşımlar sosyal medyada yaygınlaştıkça, kamusal ve kimi bireysel önlemlerin alınması konusunda bunların motive edici olacağını düşünüyor. Bugünü değil, yarını; sokakta oyun oynarken yıkılan binaların tozundan hastalanmayacak çocukların adaletini de dert edinmemizi bekliyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayla Türksoy Arşivi