Barzani’nin zor komutanlığı

Her şey öyle düzenli olmayabilir. Ancak belli olan şu; peşmergeliğe geri dönen Barzani ihtilaflı bölgelerde diyalogu, diğer alanlarda ise gerekirse savaşmayı göze almış durumda.

Mesud Barzani, Başkanlık yetkilerini devredip peşmergeliğe geri döndüğünü açıkladıktan sonra ilk ziyaretini peşmerge mevzilerine yaptı. Ziyaret edilen peşmerge mevzilerinin Pêşhabur, diğer adıyla Sêmalka, yani Rojava ile Irak Kürdistanı arasındaki sınır kapısına yakın olduğu bilgisi, Türkiye basınına da yansıdı.

Ziyaret edilen bölgeye ilişkin bir bildiğimiz de şu: Irak ordusu temsilcileri günlerdir İbrahim Halil (Habur) sınır kapısı da dahil Barzani’nin ziyaret ettiği peşmerge mevzilerinin bulunduğu bölgenin kendilerine devredilmesi için Peşmerge yetkilileri ile görüşüyor. Hatta Türk basınında "görüşmenin olumlu sonuçlandığı ve Habur sınır kapısı da dahil bölgenin Irak hükümetine devredildiği" yazılıp çizildi. Bu bilgi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından kısa sürede yalanlandı.

Barzani’nin ilk ziyaretini düzenlediği bölgenin bir başka özelliği daha var. Hatırlarsınız; AKP’ye yakın basın yeni bir sınır kapısı için Irak’la ortak operasyon yapılacağından söz etmişti. Yeni Şafak gazetesinin gündeme getirdiği iddiaya göre Ovaköy üzerinden Telafer’e ve oradan Musul’a kadar ulaşacak yeni bir güzergah açılacak ve bu güzergahın kontrolü de Irak hükümetinde olacaktı. Bu iddia Haşdi Şabi ile Irak ordusunun Kerkük işgalinden önce adı geçen yandaş gazetede yer almıştı. Bağımsızlık referandumu öncesinde Irak ordusu ile TSK’nın düzenlediği ortak tatbikatın hedefinde olan bölge de, Barzani’nin ziyaret ettiği bu mevzileri kapsıyor.

Bu tartışmalar yaşanırken bölgeden bir başka haber daha geldi. Irak Ortak Operasyonlar Komutanlığı, Barzani’nin bölgeyi ziyaretinden sonra yazılı bir açıklama yaparak peşmergenin üzerinde uzlaştıkları taslaktan pişman olduğunu, Başbakan Abadi'nin tüm önerilerini reddettiğini ve Irak ordusuna karşı mevzilerini güçlendirdiğini iddia etti. Irak ordusuna yanıt kısa sürede Peşmerge Bakanlığı'ndan geldi. "Yapılan açıklamayı reddediyoruz" sözlerine yer verilen yanıtta Peşmerge Bakanlığı ile Irak ordusu arasında herhangi bir anlaşma imzalanmadığı bilgisine de yer verildi. Irak ordusu adına yapılan açıklamanın Kürdistan Bölgesi’ne tehdit içerdiği belirtilen Peşmerge Bakanlığı’nın açıklamasında şu görüşlere de yer verildi: "Güçlerimiz başından beri söz konusu mevzilerinde bulunmaktadır. Gerektiğinde Kürdistan halkının anayasal haklarını savunmak için de görevini yapacaktır."

Barzani’nin peşmergeliğe döndüğünü açıklamasından sonra ziyaret ettiği mevzilerin Rojava ile Irak Kürdistanı arasındaki bölgede olması, tesadüfi değil elbet. Barzani, Irak ordusunun "ihtilaflı bölgeler" olarak tabir edilen ve çözümünün nasıl olacağı Irak Anayasası’nın 140. maddesiyle bağıtlanan bölgeler dışına yayılmasını istemiyor. Başından beri tarif etmeye çalıştığımız, Irak'ın kendisine devredilmesini istediği söz konusu bölge, 140. madde kapsamındaki ihtilaflı bölgelerden değil, tam aksine BM kararı ile daha 1991 yılında güvenceye alınan, Saddam'ın askeri uçuşlarına yasaklanan 36. paralelin kuzeyindeki bölgedir.

Durum bu iken Irak ordusu ile Peşmerge yetkililerinin son birkaç gündür yürüttüğü görüşmeden niçin bir uzlaşma çıkmadığını da yazalım.

Daha önce Musul vilayetinde yapılan görüşmede peşmergenin Musul operasyonu döneminde yapılan anlaşmaya uyarak bazı bölgelerin kontrolünü Irak ordusuna devretmesi istenmişti. Musul Barajı’nın, Şengal, Zummar, Başika ile Mahmur kasabasının Arap olan kesiminin devri bu anlaşma temelinde yapılmıştı. Bu bilgiyi Peşmerge Bakanlığı adına Irak ordusu yetkilileri ile Musul'da görüşen Mahmur Güçleri Peşmerge komutanı Sirwan Barzani, açıkladı. Ancak Haşdi Şabi ile güçlendiğini gören Abadi, Haşdi Şabi’nin desteğiyle Kerkük ile Erbil arasındaki Altınköprü’den Erbil’in, Şengal’in kuzeyinden ise Duhok’un sınırlarına kadar ilerlemek için saldırılarını artırmaya başladı. Ciddi çatışmalar yaşandı. Çok geçmedi ABD devreye girdi. ABD’nin devreye girmesiyle bir ateşkes imzalandı ve taraflar ABD gözetiminde görüşmeye başladı.

Abadi’nin önerileri, iki yönlüydü. Bir yanıyla bölgedeki tüm maaşları vermeyi içeriyordu ki bunu Kürdistan Bölgesel Yönetimi "memnuniyetle kabul edeceğini" açıkladı. Diğeri ise tüm sınır bölgelerinin ve hava limanlarının kontrolünün Irak hükümetine verilmesiydi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi bunu reddetti. Barzani’nin yetkilerini devretmesi de bu reddiyeyle birlikte yaşandı. Barzani hem ilk mesajında, hem peşmerge mevzilerini ziyaretinde açık bir biçimde peşmergenin ihtilaflı bölgeler dışında geri çekilmeyeceğini, gerekirse savaşacağını belirtti.

Özetleyerek vermeye çalıştığım söz konusu tablo bize şunu gösteriyor.

Kerkük ve Şengal başta olmak üzere "ihtilaflı bölgelerden" geri çekilen peşmergelerin yerine yerleşen Irak ordusu bu bölgelerden bir savaşla çıkarılmayacak. Ancak Haşdi Şabi’nin bu bölgelerde bulunmasına da karşı çıkılacak. Şu da belli: Bu bölgelerde yaşanacak bir savaş sanıldığı gibi kısa sürmez ve beraberinde büyük bir yıkım ve ölüm getirir. Ayrıca biliyoruz ki ABD de, Irak ordusu ile peşmergenin çatışmasından yana değil. Dolayısıyla buraların yönetimi ve güvenliği için tüm diyalog yolları zorlanacak, normalleşmenin sağlanması durumunda ise büyük ihtimalle uluslararası gözetim eşliğinde Irak Anayasası’nın 140. maddesinin gereklerinin yerine getirilmesi istenecek.

Ancak bu bölgelerdeki en ciddi sorun, Irak hükümetinin ordunun bir parçası saydığı İran yanlısı Haşdi Şabi güçleridir. Bu güçlerin bölgedeki yayılmacı emelleri, peşmerge güçleri ile ciddi bir çatışmayı beraberinde getirebilir. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin son birkaç gündür yaptığı Haşdi Şabi karşıtı açıklamalar, uluslararası güçlere yönelik çağrılar dikkate alınırsa, diğerlerinin ne yapacağı bilinmez ama Mesud Barzani komutasındaki KDP, Irak ordusunun tutumu ne olursa olsun Haşdi Şabi’nin saldırganlığını sürdürmesi durumunda bir çatışmadan çekinmez.

Haşdi Şabi’ye karşı mevzilenen Peşmerge birliklerinin Şii milislerle olası bir çatışmasında Türkiye’nin sanıldığı gibi tamamen Barzani karşıtı bir tutum takınmasını bekleyenlerden değilim. Türkiye’yi yönetenlerden yansıyanlara bakılırsa Barzani karşıtlığının KDP ile PKK’yi yakınlaştıracağı ciddi biçimde hesaba katılıyor. Türkiye’yi yönetenler bu tabloyu görüyor ve istemiyor. Ayrıca Haşdi Şabi ile yaşanacak olası bir çatışmada ABD’nin Haşdi Şabi karşıtı tutum alacağı da bilinen bir durum. Abadi’nin güçlenmesine evet diyen ABD, Haşdi Şabi’nin güçlenmesine aynı oranda sıcak bakmaz. KDP yanlısı bazı yayın organlarının Türkiye’nin gözünü diktiği Rojava ile Irak Kürdistanı arasındaki sınır bölgelerinde bulunan PKK’ye yakın askeri güçler ile Haşdi Şabi milisleri arasında yakınlık kuran manüplatif haberlerine rağmen biliyoruz ki PKK’ye yakın askeri yapılanmalar Haşdi Şabi ile birlikte KDP peşmergelerine karşı savaşmaz. Hatta Türkiye’nin devreye girmesi durumunda PKK de, Haşdi Şabi’ye karşı peşmerge ile birlikte savaşmaktan kaçınmaz. Bu durumu Kerkük’te gördük. Haşdi Şabi ve Irak ordusu ile anlaşan peşmerge birlikleri geri çekilirken kalan az sayıda HPG’li kentte kalan bir avuç peşmergeyle birlikte Kerkük’ü işgal eden güçlere karşı çatışmaktan imtina etmedi. Kerkük’te gelişen bu spontane durum, Haşdi Şabi ile peşmerge arasında yaşanacak olası bir çatışmada, özellikle Rojava ile Irak Kürdistanı’nın sınırını oluşturan ara bölgede daha organize gelişir.

Durum çok hassas. Hiçbir şey izah etmeye çalıştığımız gibi olmayabilir. Ancak belli olan şu; peşmergeliğe geri dönen Barzani ihtilaflı bölgelerde diyalogu, diğer alanlarda ise gerekirse savaşmayı göze aldı.

Barzani’nin işi kolay değil tabi. En azından şu yanı ile kolay değil. Öncesinde Kürdistan Peşmerge Ordusu Başkomutanı olan Mesud Barzani, mevcut durumda KDP peşmergelerinin, Barzani gönüllülerinin komutanı. Bunu aşmak yine Barzani’nin elinde. Hiç olmazsa son 3-4 yılda yapılan yanlışlardan ders çıkarıp bu yanlışları bir kez daha yapmasınlar yeter.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi