Nazım Alpman
Basın meslek ilkeleri ve ahlaklı gazeteciler
Türkiye yakın tarih açısından "en değerli" dönemini yaşıyor. Her gün yüzlerce belge bırakılıyor ilerde bu dönemi araştıracak sosyologlara, tarihçilere, gazetecilere, psikologlara, psikiyatrlara...
Biz gazeteci olduğumuza göre kendi alanımızla sınırlı tutalım saptamalarımızı.
Önce Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesindeki "gazeteci kimdir" tanımlamasına bakalım.
"Gazeteci başta barış demokrasi ve insan hakları olmak üzere insanlığın evrensel değerlerini savunur. Çok sesliliğe farklılara saygıyı öngörür."
"İnsanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Gazeteci her türden şiddeti haklı gösteren özendiren ve kışkırtan yayın yapamaz."
Geliyoruz en önemli yerine...
"Gazeteci, devleti yönetenlerin belirlediği ulusal ve uluslararası politikalar konusunda ön yargılara değil, halkın haber alma hakkına dayanır. Onu mesleğin temel ilkeleri ve özgürlükçü demokrasi kaygıları yönlendirir."
Hemen bütün gazetecilerin bildiği bu maddeleri neden yazdığıma gelince... Ülkenin Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı (CHP-Kemal Kılıçdaroğlu) Meclisten umudunu kesmiş alıp başını başkentten çıkmış. Karayoluyla her santimini adımlayarak 438 kilometre yürüyerek İstanbul'a doğru geliyor.
Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasal eylemlerinden biri, ana muhalefet liderinin uzun yürüyüşü itibarıyla da bir ilki oluşturuyor.
Ankara'dan çıkarken bu eylemi haberleştiren yaygın medya, yürüyüşün beşinci gününde birden "görmezden" gelmeye başladılar.
Çünkü devleti yönetenlerin belirlediği ulusal politikalar devreye girdi. Ve medya kendiliğinden sustu!
Elbette hepsi değil.
Sadece habercilik kaygısıyla mesleği sürdüren gazeteciler ve onların toplandığı yayın organları ellerinden geldiğince bu yürüyüşü haberleştiriyorlar. Dünya medyası da öyle...
Kılıçdaroğlu da yürümeye devam ediyor.
Ayrıca iktidar medyası bile görüyor. Haber yapmak yerine çamur atmayı tercih edenler önce olayı göstermek zorunda kalıyorlar. Ki, sonra bu eyleme ok atabilsinler!
Pazartesi akşamı CNNTürk televizyonu yirmi iki dakika süren19.00 Ana Haber Bülteninde Kılıçdadoğlu'nun ADALET yürüyüşünde haber değeri görmedi!
Sanki bir yerden emir almışlar gibi?!!
Manisa'daki askeri birliklerdeki asker zehirlenmeleri da benzer bir tornadan geçilip öyle haberleştiriliyor.
Olaylar o kadar büyük ve kapsamlı ki, örtmekle geçiştirilecek gibi değil. Hükümetin en sadık gazetesi Yeni Şafak 19 Haziran 2017 tarihli birinci sayfasında ve manşetten görmüştü Manisa Zehirlenmelerini:
"KIŞLADA NE OLUYOR?" diye sormuştu...
Görüldüğü gibi görmemezlikten gelinemiyor.
Şimdi bu soruyu muhalif bir gazete sormuş olsa, ülkedeki mevcut yargı sistemi pekala bu haber için müebbet hapislik suçlar icat edebilir.
Hemen ilk akla gelenlerden başlayalım:
-Orduyu milletiyle birlikte zafiyet içinde göstermek suretiyle, düşmanlara bilgi sızdırmak...
-TSK'yı küçük düşürmek. Bakın TSK doğru dürüst askerlerine iki öğün yemek veremiyor, onları beslemekten acizmiş gibi gösterilerek, topraklarımızda gözü olan dış düşmanlara haber yollamak, gelin bizi işgal edin yollu çağrışımlarda bulunmak...
-Hür teşebbüsü hedef göstermek.
-Sermaye düşmanlığı yapmak.
-Zehirlenen asker sayısını abartılı olarak sürekli yükseltmek ve bu şekilde ordumuzu aşağılamak...
Yeni Şafak'ın üç kelimelik manşetinden üç yüz sayfalık iddianameler düzenlemek işten bile sayılmayabilir.
Yeter ki azmedilsin!
Bütün bunlarla baş edebilmek için elimizde bir tek şey var: Gerçek!
Elbette meslek ilkelerimize sarılmak gerekiyor.
Ve bir de şuna ihtiyacımız kaçınılmaz:
-Ahlaklı gazeteciler!