Bir 28 Şubat klasiği ve AKP’nin geldiği nokta

Erdoğan da, Akar da ve hatta bir kurum olarak Genelkurmay Başkanlığı da bu meseleyi görmezden gelecektirler çünkü eli sıkılmayan görevliler seçilmiş de olsalar HDP’li Eşbaşkanlardır.

23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerinde Kars’ta çok ilginç bir olay yaşandı.

Bu olay galiba Türkiye’nin ve AKP’nin geldiği noktayı çok net gösteriyor görmek isteyenlere.

İsterseniz meseleye aklıma gelen eski bir olaydan başlayarak yaklaşalım.

2011 senesinde Çanakkale’de 18 Mart törenlerinde dönemin Başbakanı Erdoğan bir konuşma yapıyor, ayrılırken de Çanakkale Garnizon Komutanı Korgeneral Engin Alan ayağa kalkmıyor, bu tavrının da Başbakan’a bir protesto olduğunu ifade ediyor.

Başbakan Erdoğan, bence de çok haklı nedenlerden Korgeneral Engin Alan’a büyük tepki gösteriyor, Alan meslekten ayrılıyor ve MHP’den milletvekili oluyor.

Burada da ilginç nokta Bahçeli’nin dönemin Başbakanı Erdoğan’a protokoler bir saygısızlık yapan Korgenerali parti rozeti ile taltif edip milletvekili yapması.

Bugün aynı şey yaşanır mı, takdirlerinize bırakıyorum.

Geçtiğimiz hafta ise 23 Nisan (Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı) törenlerinde Kars’ta en hafif kelimeyle tuhaf bir olay yaşanıyor.

Yeni seçilerek göreve başlayan HDP’li Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen de 23 Nisan törenlerinde protokolde yerini alıyor (Eşbaşkan Şevin Alaca da) ve el sıkışma ritüeli sırasında Kars Garnizon Komutanı Tuğgeneral Özgür Nuhut, Belediye Eşbaşkanları Ayhan Bilgen ve Şevin Alaca tarafından kendisine uzatılan elleri sıkmıyor, eller havada kalıyor.

Meselenin siyasi boyutunu bir kenara bırakın, ne olursa olsun, bir kadının ve de herkesin uzatılan elini havada bırakmak gerçekten çok da nezaket içeren bir tavır değil, bu da meselenin bir başka boyutu.

23 Nisan milli egemenlik bayramıdır ve Kars’ta seçmenlerin oyuyla başkanlığa gelmiş Ayhan Bilgen ve Şevin Alaca’nın uzatılan ellerini havada bırakmak, nezaket meselesinin ötesinde, milli egemenlik kavramına da ters bir harekettir.

Bu nezaketsizlik ya da milli egemenlikle bağdaşmayan el sıkmama tavrı Korgeneral Özgür Nuhut’u muhtemel olması gereken idari sonuçlarıyla bağlar.

Ancak, meselenin Korgeneral Özgür Nuhut’u da çok aşan boyutları vardır.

AKP yani Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar bu el sıkmama tavrı karşısında acaba nasıl bir pozisyon alacaktır?

2011 senesinde bence de çok haklı gerekçelerle Çanakkale’de Korgeneral Engin Alan’a çok sert tepki gösteren dönemin Başbakanı Erdoğan bu son olay karşısında ne yapacaktır?

Muhtemelen, Erdoğan da, Akar da ve hatta bir kurum olarak Genelkurmay Başkanlığı da bu meseleyi görmezden gelecektirler çünkü eli sıkılmayan görevliler seçilmiş de olsalar HDP’li Eşbaşkanlardır.

YSK bu iki HDP’linin seçime katılmasına onay verdiğine göre bu kişilerin şahıslarına yönelik bir suç iddiası yoktur.

Bu şartlarda, 23 Nisan törenlerinde uzatılan elleri havada kalan kişiler sadece iki Eşbaşkan değil, HDP’li ve hatta tüm Kars seçmenleridir.

Bu tavrın ne hukukla, ne demokrasiyle ve hatta ne de yeni ortaya atılan Türkiye ittifakı iddiası ile bir ilişkisi olamaz.

Korgeneralin Kars’taki tavrı çok belirgin bir biçimde bir 28 Şubat tavrıdır.

AKP’nin iktidarının 17'nci senesinde açık bir 28 Şubat tavrının iktidar cenahından büyük bir müsamaha ile karşılanması da çok ilginçtir.

Bu son Kars olayı maalesef hem Türkiye’nin hem de AKP’nin geldiği noktanın çok sevimsiz bir özeti niteliğindedir.

Devlet protokolü bir anlamda önemlidir ama bu protokolün devlet otoriteleri tarafından "kör" bir biçimde uygulanması yani AKP’li, CHP’li, MHP’li, HDP’li ayırımı yapılmadan gerçekleşmesi protokolün kendisinden de çok önemlidir.

Türkiye maalesef bu işi de başaramamıştır.

"Neyi, neden başaramamıştır?" diye soran ya da tepki gösteren olursa Kars Garnizon Komutanı Korgeneral Özgür Nuhut’un nasıl bir müeyyide ile, en azından bir uyarı cezası gibi, karşılaşacağını izleyelim lütfen.

"HDP’li seçmenler, Kürt kökenli (!) vatandaşlarımız bizim kardeşlerimizdir, birinci sınıf vatandaştırlar" diyenlere bu birinci sınıf seçmenlerin siyasi iradelerinin de yani göreve getirdiklerinin de birinci sınıf belediye başkanı olduklarını hatırlatmak lazım.

Yukarıdaki cümlemde iki izaha muhtaç konu var.

Birincisi "Kürt kökenli" ifadesinin yanına koyduğum ünlem(!) işareti.

Neden Türkler için "Türk kökenli vatandaş" denmez de bu ifade illaki de Kürt vatandaşlar için kullanılır, anlamak mümkün değildir, buna dikkat çekmek için bu ünlemi kullandım.

İkinci konu da yine Kürt vatandaşlar için kullanılan "birinci sınıf" tabiridir; tanım gereği, bir yerde birinci sınıf varsa mutlaka ikinci sınıf da vardır, aksi halde bu birinci, ikinci lafları anlamsızdır.

Peki o zaman, "ikinci sınıf" vatandaş kimdir?

Elleri sıkılmayanlar mı?

Evrensel hukuk ilkelerini ciddi bir biçimde ihlal etmedikleri sürece kimse böyle bir muameleye layık değildir.

Uzatılan elleri havada bırakma meselesi sıradan bir el sıkmama meselesinin çok ötesindedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi