Ayşe Yıldırım

Ayşe Yıldırım

Bir kadın ölüyor farkında mısınız?

Gerçekten 'herkesin düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri bir Türkiye' istiyorsanız Leyla Güven’i yaşatın. Kürt’e düşen pay bu kez ölüm olmasın.

"Hayatımda yaşadığım en çaresiz anlardan birindeyim" diyordu Sabiha Temizkan, annesi Leyla Güven henüz açlık grevinin birinci ayını yeni aşmışken Yeni Yaşam'dan Ahmet Tulgar ile yaptığı söyleşide.

Sosyal medya hesabından bugüne dek annesinin durumuyla ilgili bilgi verdi sürekli. Dün yine bir paylaşımda bulundu. Sarıp sarmalamayı ne kadar çok özlediğini hep dile getirdiği annesini öperken çekilmiş bir fotoğrafla birlikte:

"Anne beni bırakma!"

Bir evlat, annesine "ölme" diyor, duyuyor musunuz?

Leyla Güven, seçilmiş bir milletvekili. Tıpkı CHP'li Enis Berberoğlu gibi o da cezaevindeyken Hakkâri'den HDP milletvekili seçildi. Berberoğlu bugün serbest, Güven ise hâlâ içeride.

Hakkında verilen tahliye kararına rağmen savcılığın itirazı üzerine tahliye bile edilmeden yeniden tutuklandı üstelik.

"Çok kritik bir aşamaya geldi annem" diyor Sabiha Temizkan başka bir paylaşımında: "Korktuğumu, endişelendiğimi söylediğimde; 'Başka evlatlar da acı çekiyor, başka anneler de ağlıyor' diyor ve bunun karşısında çok çaresiz kalıyorum."

Bir evlat olarak aylardır "sesine ses verin" diyerek annesinin yaşaması için gerekli ortamın oluşturulmasına katkıda bulunmaya çalışıyor Temizkan.

Duyuyor musunuz?

Barışı getiremedikleri için barış annelerinden özür dileyerek bedenini açlığa, ölüme yatıran bir siyasetçi Leyla Güven. Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasını, barışın, özgürlüğün gelmesini istediği için bedeni günbegün eriyor.

Adalet Yürüyüşü’nde on binlerin desteğini alan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün gazetecilerin "Leyla güven açlık grevinde. Enis Berberoğlu ile arasında bir fark olmamasına karşın hâlâ cezaevinde. Leyla Güven’e neden destek vermiyor CHP?" sorusuyla karşılaştı doğal olarak. Ve şu yanıtı verdi:

"Hiçbir kişinin düşüncelerinden ötürü hapse atılmasını doğru bulmuyoruz. Hiçbir siyasetçinin düşüncelerinden ötürü üstelik halkın oylarıyla seçilmiş, bizim güvenmediğimiz YSK’nın da ‘seçimlere girebilirsin’ dediği birinin seçildikten sonra hapiste tutulmasını doğru bulmuyoruz. Bizim verdiğimiz demokrasi mücadelesi sadece bizim gibi düşünenler için değil bizim gibi düşünmeyenleri de kapsayan bir demokrasi mücadelesidir. MHP, HDP demiyoruz. Herkesin düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri bir Türkiye’den yanayız. Düşünce özgürlüğünü savunabilirsek toplum olarak o zaman gerçekten bu ülkeye demokrasi getirmiş olacağız. Düşünce özgürlüğü bir grup için var ama karşı grup için yok ise orada düşünce özgürlüğü yoktur."

Yani Güven’in cezaevinde olmasını "doğru bulmadıklarını" söyledi Kılıçdaroğlu, o kadar. Oysa daha güçlü bir sese, bir eyleme ihtiyaç yok mu?

Saatlerin bile önemi var artık.

Dünya duydu ve sesini yükseltti Leyla Güven için. Ama onun bir üyesi olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki parlamenterlerin büyük bir çoğunluğu hâlâ kulaklarını tıkıyor, gözlerini kapatıyor.

Leyla Güven sadece HDP’nin milletvekili değildir. Leyla Güven, bu ülke halklarının oylarıyla Meclis’e gönderdiği temsilcilerinden biridir. İsteklerini, görüşlerini en doğal hakkı olan Meclis kürsüsünden dile getirmelidir.

Gerçekten "herkesin düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri bir Türkiye" istiyorsanız Leyla Güven’i yaşatın. Leyla Güven’in tahliye edilmesini sağlayın.

Leyla Güven, cezaevindeyken kaybettiği ve sağlık sorunları nedeniyle taziyesine bile katılamadığı annesinin ölümünün ardından ona yazdığı mektupta "Kürt’e düşen pay, ölümdür, yaşam değildir. Coğrafyanın kader olması böyle bir şey anne..!" demişti.

Kürt’e düşen pay bu kez ölüm olmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Yıldırım Arşivi