Ragıp Duran
Biri yayılmacı öteki ırkçı
Pazar gecesi Binali Yıldırım açık oturumda, Salı günü de Kemal Kılıçdaroğlu Meclis’de grup toplantısı konuşmasında Suriyelilerden söz etti. İki konuşma da yayılmacılığın itirafı ve ırkçılığın ifade edilmesi açısından önemli.
Önce Yıldırım’ın sözleri. (1’02’’den itibaren)
(…)’’Nitekim, Afrin Harekâtını yaptık. Biliyorsunuz ben Başbakandım. Bir kısmını gönderdik. Cerablus’u, El Bab’ı aldık. Oraya gönderdik. 500 bine yakın Suriyeli gitti. Şimdi Fırat’ın doğusundaki o bölgeyi, 711 kmlik bandı temizleyip diğerlerini de oraya göndereceğiz’’ (…)
Yıldırım’ın bu açıklamayı yaparken bilinçsiz olduğu herhalde düşünülemez. Ama İmamoğlu karşısında güç anlar yaşayan Yıldırım belki de gaf yaptı. Ve devlet sırrını ifşa etmiş oldu. Bu açıklama yarın-öbürgün Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde somut delil olarak sanığın ya da sanıkların yüzüne vurulabilir.
Seçimlere az bir süre kalmışken, Yıldırım, oy kazanmak için Diyarbakır’a gidip ‘’Kürdistan’’ dedi, Kürtçe konuşmayı denedi. Çünkü 31 Mart’ta anlaşıldı ki, Istanbul seçimlerinin kaderini Kürt oyları tayin edecek. Ne var ki, İstanbul seçimlerini kazanmak için başka kesimlerin oylarına da ihtiyaç var. Toplumun önemli bir kesiminde Suriyeli rahatsızlığı dolaşıyor. Bu memnuniyetsizlik kimi zaman kimi mahfillerde açıkça ırkçılık olarak tezahür ediyor. (Denize girme yasağı, esnafa saldırılar, Suriyelilere devlet tarafından tanınan sözümona imtiyazlar…vs…)
Unutmayalım, Arap düşmanlığı, Araplara karşı ırkçılık bu toplumda yeni bir olgu değil. Osmanlı'nın dağılma süreci ile yeni ulus-devletin kuruluş aşamalarında Arap düşmanlığı atasözü ve deyimlere girecek kadar yaygındı hatta kök salmıştı. (Anladıysam Arap olayım, Arap saçına dönmek, Ne Şam'ın şekeri, ne Arabın zekeri). Zaten resmî ideolojiye göre Araplar ‘’İngiliz ajanıdır’’ ve ‘’Bizi sırtımızdan hançerlemiştir’’.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, birçok konuşmasında Suriyeli mültecileri Avrupa Birliği’ne karşı bir tehdit aracı olarak kullanabileceğini açıkça söylemişti: ‘’Açarız kapıları, milyonlarca mülteci Avrupa kapılarına dayanır!’’
Yıldırım’ın son açıklaması ise Ankara’nın, bizim aslında eskiden bildiğimiz, önemli bir planını faş etti. Erdoğan, Suriye’nin Kuzeyini ve Doğusunu Kürtlerden arındırmak ve o bölgelere Arapları yerleştirmek amacında. Yani tehcir olmazsa soykırım. Oysa ki eskiden Küçük Güney bugün Rojava olarak adlandırılan bölge, Kürtlerin en az Şeyh Said hadisesinden beri Araplar, Ermeniler, Türkmenler, Süryani ve Keldanilerle birlikte yaşadıkları bir bölge. Yaklaşık iki yıl önce yapılan yerel seçimlerde bu bölgelerin büyük bir bölümünde Kürtlerin en örgütlü partisi olan PYD, yüzde 65’lere varan oranlarla yerel yönetimlere geldi. Ankara’nın bu bölgeye yönelik harekatlârının temel gerekçesi olan ‘’Terör Koridoru’’, ‘’Terörist Yuvası’’ tabirlerini doğrulayacak hiçbir emare yok. PYD, YPG, YPJ ya da SDG’nin bugüne kadar, TSK işgali altındaki Afrin hariç, TSK’ye yönelik hiçbir eylemi yok. İşgalci orduya karşı direniş de hiçbir zaman terör eylemi olarak nitelenemez. ABD ile AB’nin tam olarak, Rusya’nın da bir ölçüde desteklediği SDG/PYD/YPG’ye terörist diyen bir Ankara var bir de IŞİD.
Yıldırım, bu açıklaması ile, İstanbul’daki Kürt oylarından tamamen vazgeçmiş olduğunun farkında mı? Suriye’deki akrabalarını kanla kurşunla yerinden etmeye hazırlanan bir iktidarın sözcüsüne oy verir mi İstanbul’da kayıtlı Kürt seçmenler?
Yıldırım Suriyeliler konusundaki bu açıklaması ile Suriye ırkçılığından kurtulamayan bazı CHPli seçmenlerden mi oy almayı düşünüyor acaba? O konuda pek şansı yok.
İktidar, Şam’da Eyyubi Camisinde namaz kılmayı düşlerken Süleyman Şah türbesini az kalsın IŞİD’e kaptırıyordu. Erdoğan, boyuna posuna bakmadan, askeriyesinin iktisadiyesinin perişan durumunu hesaba katmadan, Suriye’de ABD, Rusya, İran, İsrail, Şam rejimi ve Kürtler gibi güçlerle aşık atmaya çalışıyor. Cihatçıları destekleyerek… Pek fazla şansı yok.
Suriyeliler konusunda iktidarın durumu bu iken bakalım şimdi ana muhalefet partisi liderinin sözlerine:
(22''19'den itibaren) Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’de 18 Haziran günü CHP Grup toplantısında yaptığı konuşmada şöyle diyor:
(...) Rakam vereyim, 3 milyon 600 bini aştı Suriyeli sayısı. Her ay çoğalıyorlar. Bazı vilayetlerimizde Suriyeli nüfusu orada yaşayanlardan daha fazla. Kilis gibi. Yani Belediye Başkanlığı seçimi yapsak, Suriyeli kardeşlerimiz Belediye Başkanlığını alacaklar. Türkiye’nin 81 vilayetinde Suriyeliler var. Ve sen kalktın başımıza bu belayı açtın, bir de Suriyeliler için 35 milyar dolar para harcadığını söyledin. Millet açlıktan kırılıyor, 35 milyar dolar! Benim gencecik filinta gibi evlatlarım Suriye’de şehit olacak, onların gençleri bizim tatillerde denize girecekler, tatil yapacaklar, eğlenecekler.(Alkışlar) Ya vicdan var kardeşim!‘‘(...)
Bu cümlelerdeki‚ "Suriyeli" sözcüğü yerine‚ "Yahudi" deyin, Hitler konuşuyor sanırsınız. Ya da‚ ‘‘Araplar" deyin, Fransa’daki ırkçı Le Pen çıkmıştır kürsüye. ‘‘Türkler‘‘ sözcüğünü seçerseniz Alman neo-nazilerinin lideri geçer mikrofonun arkasına.
Kılıçdaroğlu toplumdaki Suriyeli rahatsızlığını sömürüyor. Bunu yaparken de hem ırkçı/ayrımcı bir dil kullanıyor (Çoğalıyorlar... Bela...) hem de doğru olmayan şeyler söylüyor. Kilis’te Belediye Başkanlığı seçimlerinde sadece TC vatandaşlarının oy kullanabileceğini bilmiyor mu Kemal Bey? Milletvekilleri ve toplumun önemli bir kesiminin bu konuşmayı alkışlaması işin en vahim yanı.
Neyse ki CHP’nin tabanında olsun, orta ve üst kademede olsun, henüz çoğunluk olmasa da, bu ırkçı söylemi reddedenler var.
Kılıçdaroğlu, dış politikanın milli olması gerektiğini söyledi aynı konuşmasında. Yani partilerüstü olması lazımmış. Milli birlik ve beraberlik, devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü, devletin bekası vs… E olmuş zaten: İktidar, Suriye’deki Kürtleri yerinden edip Türkiye’ye sığınmış Suriyelileri işgal ettiği ve etmeyi tasarladığı Suriye topraklarına göndermeyi planlıyor, muhalefet de bu tehcir girişimine şimdiden zemin hazırlayıp, katliama onay veriyor.
Keşke tek sorunumuz Erdoğan olsaydı!