Ali Duran Topuz
Bölgenin gözünü çıkarmak, kulağını tıkamak
"Dezenformasyona karşı teklif" kanunlaşmadan yürürlüğe konuldu. 20 gazetecinin gözaltına alınmasının anlamı bu. Siyasal muhalefetin sessizliği, yapılana onay vermesi demek. Gazetecilik suç değilse, sessiz kalmanız suçtur. Bölgenin gözü kulağı bu meslektaşlarımız."
Faruk Bildirici böyle yazdı. Gözaltındaki Kürt gazeteciler için. Medya ombudsmanı Bildirici, 20’si gazeteci 22 kişinin gözaltında tutulmasına yeterince tepki olmadığı gözlemini yapıyordu aynı zamanda bunları yazarken. Tepki azlığından yakınırken birçok gazetecinin duruma tepki göstermesini, bazı meslek kuruluşlarının protestolarını görmezden gelmiyordu elbette, fakat bir hamlede 20 gazetecinin gazetecilik faaliyetinden gözaltına alınmasına gelmesi gereken tepkinin görünmediğini söylüyordu. Bir de ek yapıyordu:
"Şimdi şunu kabul etmek lazım ne dersek diyelim artık bu ülkede bir de Kürt medyası var. Yani bir Türkiye medyası ve İstanbul kaynaklı olan ve iktidar yanlısı olan medya ya da bağımsız medya, eleştirel medya, alternatif mecralar…"
SİYASAL İLGİSİZLİK
Medya ombudsmanının gözlemine bir ek yapalım: Oldukça etkili bir muhalif medya oluşturan CHP başta olmak üzere, siyaset sahnesinde muhalefet sıfatıyla rol alanların tepkilerinin ve ilgilerinin yetersizliği de sır değil.
Söz konusu tepki ve ilgi yetersizliğinin sırrı da yine Bildirici’nin "…artık bu ülkede bir Kürt medyası var…" ifadesinde gizli. Bu ülkede Kürt var, Kürt siyasetçiler var, Kürt seçmen var, Kürt medyası var. Hani seçim tartışmalarında "kilit/anahtar" rol oynayacağı konuşulup duran Kürt. Hani adı "sorun"la anılan Kürt.
İktidar için iş kolay: Kürt sorunu yok, Kürt varla yok arasında zaten. Kürtçe varsa bile yokmuş gibi yapmak daha iyi, yok olması için gerekli tedbirler eşliğinde. İktidar için hal böyleyken, beklenen şey muhalefetin bu "yok"luğu, yoklaştırmayı tersine çevirmesi olabilir, hem de yaklaşan seçimde Kürt oylarına talip ise. Fakat anlaşılan muhalefet, hem siyasal alanda hem de medya dahil kalan alanlarda iktidarın "yok"laştırıcı yol yöntemlerinden hiç rahatsız değil. Lafı gelince ifade özgürlüğü, fikir özgürlüğü, özgür medya nutukları atmak ama iş somut olaylara gelince dut yemiş bülbüle dönüşmek bu kadar kolaysa, seçimde iktidarı devirip yerine geçme arzusu gelecek seçimde de bir arzu olarak kalırsa boşuna üzülmemesi gerekir muhalefetin. Çünkü bu yapılanın adı muhalefet değil, iktidar yardımcılığıdır.
DEZENFORMASYON TEKLİFİ
Gözaltılar olmadan önce, yani 8 Haziran 2022 gününden önce "dezenformasyon kanun teklifi" sunulmuştu parlamentoya. Teklifteki vahim düzenlemeler tartışıladururken gözaltılar geldi. Muhalefetin kimi simaları hâlâ söz konusu teklifi eleştirir gibi yapıyor ama gözaltı süreci ile o teklif arasındaki bağı görmezden geldiği için, sözlerinin ne bir etkisi ne de bir hükmü kalıyor. İktidarın yaptığı şey zaten tam da bu körlüğü kullanıp arzuladığı hedeflere ulaşmak: Evet iktidar birçok konuda olduğu gibi arzularını gerçekleştirmek için muhalefetin arzularını gerçekleştirmeye yönelik siyasetsizliğini kullanıyor yine. Esasen dezenformasyon kanun teklifi ile iktidarın yapmak istediği şey tam şu an Kürt gazetecilere yaptığı şey. Burada sağladığı tepkisizlik ve sessizlik, daha sonra yapacakları için arzuladığı tepki azlığını güvenceye alacak. Derdimi anlatabilmek için teklifin şu ana kadar siyasetin kıyamet koparması gereken ünlü 29’uncu maddesine yakından bakalım:
MADDE 29- 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 217’nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma
MADDE 217/A- (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
(2) Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır."
YASALAŞMADAN UYGULANAN TEKLİF
Günlerdir işkenceyle, zulmen tutulan gazetecilerin ne ile suçlandığı avukatlarına bile söylenmiyorsa da iktidarın kendisine zimmetlediği medya aracılığıyla yaydığı bilgilere bakılırsa, gözaltıların altında yatan sebep, tam da bu maddenin hedeflediği sessizliği sağlamak. Yani "bölgenin gözünü çıkarıp kulağını tıkamak."
Tutulan gazetecilerin yaptığı haberlerin "halkı yanıltmayı hedeflediği" öne sürülecek, "ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni…" ile ilgili kamu barışını bozacak gerçeğe aykırı bilgiyi yaymak suçlaması getirilecek ve henüz kanun daha yasalaşmamışken aklına esen cezayı talep edecek. Yanıltıcı bilgi ne peki? İki örnek yeter de artar bile: Bu gazeteciler olmasa mesela Kemal Kurkut cinayeti hakkında kamuoyu bilgi sahibi olamayacaktı. Bu gazeteciler olmasa mesela işkence edilen köylüler yani "helikopter vakası" hakkında kimse bir şey bilmeyecekti.
Gözaltının uzun tutulmasının nedeni sadece suçlama için yeterince delil olmamasından kaynaklanmıyor, sadece bu gazetecilere yönelik hıncın yol açtığı eziyet etme arzusundan kaynaklanmıyor, aynı zamanda tepkisizliği ve sessizliği tahkim ederek, olağanlaştırarak, ileride yapacakları için sağlam bir yol açma planından kaynaklanıyor. İktidar, muhalefetin Kürt meselesinde siyasetçilerin gözaltına alınması ve tutuklanmasına, gazetecilerin gözaltına alınması ve tutuklanmasına yeterince tepki vermeyeceği öngörüsüyle hareket ediyor. Böylece, Kürtler için geliştirilmiş hukuksuz mekanizmalarının yeterince kabul görmesi sayesinde, Kürt olmayanlar için de aynı tarifeyi uygulayacak ortamı, imkanları ve gücü sağlıyor.
Kayyımlara, siyasetçilerin hapsedilmesine, gazetecilerin sebepsiz ve uzun gözaltı işkencesine tabi tutulmasına ses çıkarmadan, bu yöntemlere karşı siyaset geliştirmeden "siyaset" yaptığınızı mı öne süreceksiniz? Yaptığınız ancak Kürtlere "siyaset etme" yani yok etme prosedürlerine katılımcılık olur, çünkü bazı şeyleri seyretmekle katılmak arasında hiçbir fark yoktur.
Gözaltındaki gazetecilere ilişkin siyasal sessizlik, siyaseten durumu beğenmek anlamına gelir. Sonra da sıra "sizin" gazetecilerinize gelir ve o zaman ağlamaktan başka yapacak bir şey bulmanız imkansızlaşmış olacaktır çoktan.
Gazetecilik suç değilse, sessiz kalmanız suçtur.