Candan Yıldız

Candan Yıldız

'Bombadan tesirli kitaplar' mı demiştiniz?

Sahibinin sesi olmayı reddeden gazeteciler, olgulara ve gerçeklere sadakatla bağlı gazeteciler tehdit edilmeye devam edecek. Durmayacaklar, yılmayacaklar.

Cumhuriyet gazetesi iddianamesi basın özgürlüğü açısından bir kırılma noktasıydı. Öncesinde de gazetecilerin yaptığı haberler, soruşturma ya da dava konusu yapılmış, sansüre maruz kalmıştı. Ancak Cumhuriyet iddianamesi gazetecilere "milli/yerli gazetecilik dönemi" mesajının net verildiği bir iddianame olarak tarihte yerini aldı. Arkası da patır patır geldi. Artık gazeteciler açısından sansür-otosansür kıskacının yanına nur topu gibi "neo milli gazetecilik ayarları"eklenmişti. Buna direnenler bugün ya cezaevinde ya adliye koridorlarında ya da işsiz. 

Uzun zamandır ısrarla vurgulanan "Gazetecilik suç değildir" ilkesi, memleket şartlarında bal gibi suç sayılıyor. Bu gözler bu kulaklar gazetecilerin ya da gazete yöneticilerinin "parkeci" ve "tamirci" ile yaptığı telefon görüşmeleri nedeniyle suçlandığını hem okudu hem işitti. Gazetecilik ilkelerinin sistematik ve bilinçli olarak nasıl aşındırılmaya çalışıldığının örnekleri ise tükenmiyor.

Gazetecilik faaliyetleri devletin şiddetle özdeş kurumlarında artık suçlu muamelesi görüyor. Düşmanlaştırılan bir mesleğin devlet katındaki algısına ilişkin son olay geçtiğimiz günlerde Mersin Terörle Mücadele Şubesi’nde yaşandı. Aralarında Mersin İHD yöneticisi avukatların da olduğu gözaltı işleminde emniyette bir kitap hakkında sorular soruları "bold" olarak yazmam gerekiyor.

Suriye iç savaşından bugüne sahadaki gelişmeleri gazeteci tanıklığı ile olduğu gibi detaylı olarak aktaran gazeteci Fehim Taştekin’in İletişim Yayınları’ndan geçtiğimiz yıl çıkan, memleketin ünlüsünden ünsüzüne yüzlerce kitapçısında satılan "Rojava Kürtlerin Zamanı" kitabından söz ediyorum.

668 Sayılı KHK’nın "Hakkında arama kararı uygulanan kimsenin belge veya kağıtları adli kolluk görevlileri tarafından da incelenebilir" maddesine dayanarak sorulan soruları emniyet ifade tutanağından aynen "bold" olarak aktarıyorum.

"Soruldu: Rojava Kürtlerin Zamanı isimli kitabı nerede, ne şekilde temin ettiniz?

Soruldu: Yapılan aramada elde edilen Rojava Kürtlerin Zamanı isimli kitabın tamamen örgütsel olduğu tespit edilmiştir. Sizin Mersin Barosu’na bağlı olarak avukatlık görevinizi yapmanıza rağmen içeriği tamamen örgütsel olan kitabı bulundurmaktaki maksadınız nedir. Kitap ile ilgili olarak herhangi bir merciye suç duyurusunda bulundunuz mu? Bulunmadınız ise neden bulunmadınız?

Soruldu: Yapılan aramada elde edilen kitap içeriğinde geçen örgütsel konular ile ilgili hangi örgütsel ilişkiniz ile paylaşarak içerikte geçen konular ile ilgili kimlere talimat verdiniz? Ne şekilde bir örgütsel oluşum oluşturdunuz? Sizinle birlikte kimler bu örgütsel oluşum içerisinde bulunmaktadır?"

Gazeteci Fehim Taştekin’in söz konusu kitabı daha önce de Diyarbakır’da öğretmenlerin gözaltı işlemi sırasında "örgüt propagandası" içerdiği iddiasına maruz kalmıştı. Şimdi ise gazetecilik faaliyeti ürünü bir kitap "örgüt yayını" muamelesi görüyor.

Soruların tahammüdenliğini, manipülasyon kokan akıl yoksunu içeriğini sorgulamıyorum. Zira sorular buram buram yalan kokuyor. Ancak bu sorular bir kez daha gösteriyor ki, sahibinin sesi olmayı reddeden gazeteciler, olgulara ve gerçeklere sadakatla bağlı gazeteciler tehdit edilmeye devam edecek. Durmayacaklar, yılmayacaklar. Cadı avı sürecek.

Fehim Taştekin’in "Hakikat her zaman birilerinin keyfini kaçırır. Bu konuda yapabileceğim bir şey yok. İktidar rahatsız olacak diye tanıklık ettiğim olayları birilerinin keyfine göre tahrif edemem" sözlerini de buraya not düşmek isterim. Ne de olsa gazeteciliğine tanığım.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Candan Yıldız Arşivi