Eser Karakaş
Bu devlet bile Süleyman Soylu’yu taşıyamaz, taşımamalı
Bugünkü Türkiye devletine artık evrensel ölçütlerle devlet demek çok zor.
Ortada hukuk devletinin kırıntısı yok.
Bırakın hukuk devletini, kanun devleti bile yok ortada (kanun devleti de ciddi bir şeydir).
Hukukun olmadığı bir yerde devlet de yoktur, kendine devlet diyen bir tuhaf örgüt vardır.
Ama, İçişleri Bakanı (!) Süleyman Soylu’yu artık kendine devlet diyen bu tuhaf örgüt bile taşıyamaz, taşımamalıdır.
Bu iddiamın altında gerekçe olarak Sedat Peker’in iddiaları yatmamaktadır.
İddiaların doğruluğunu bilemem, polisiye, adli konulardır, soruşturulmalıdır.
Sedat Peker’in iddiaları ise çok ciddiye alınmalıdır, Türkiye’de savcılık kurumu diye bir kurum kalmış ise, çok şüpheliyim, bu iddialar karşısında resen harekete geçmeli ve soruşturmayı sonuna kadar götürebilmelidir.
Ancak, Sedat Peker’in iddiaları karşısında İçişleri Bakanı korkunç açıklamalar yapmıştır.
Esas çok ama çok vahim mesele bu açıklamadır
İçişleri Bakanı (!) Süleyman Soylu’nun bu açıklamalarının bir bölümünü, Sedat Peker’e yönelik olarak, aşağıda aynen aktarıyorum:
Elbette ki cesaret aldığın bir yerler vardır. Tüm iftira ve ithamlarına mal bulmuş mağribi gibi sarılan ve "şereflice" siyaset malzemesi haline getiren Nasıl olsa Kemal Kılıçdaroğlu gibi ağabeyin var. Nasıl olsa Meral Akşener gibi ablan var Nasıl olsa Ali Babacan gibi kardeşin var. Nasıl olsa Ahmet Davutoğlu gibi hocan var. Nasıl olsa Birgün gibi gazeten var. Nasıl olsa Cumhuriyet gibi gazeten var. Nasıl olsa Sözcü gibi yayın organın var"
Bu açıklamayı yapan bir İçişleri Bakanı, Süleyman Soylu bu açıklamayı tekzip etmemiştir, bir dakika dahi İçişleri Bakanlığı görevinde kalamaz, kalmamalıdır.
İçişleri Bakanı demek, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel komutanlığı kendisine bağlıdır, TÜM VATANDAŞLARIN güvenliğinden sorumlu devlet görevi demektir.
Bu ifadeyi kullanan bir İçişleri Bakanına bu aşamadan sonra artık kim güvenebilir?
Soylu anamuhalefet partisi Başkanı için Sedat Peker’e "senin ağabeyin" ifadesini kullanmaktadır.
Türkiye çok sıkıntılı bir süreçten geçmektedir, yarın Kılıçdaroğlu’na bir saldırı olursa bunun hesabını verebilecek midir Süleyman Soylu?
Ankara Çubuk’ta nitekim bir linç girişimi olmuş ve polislerin, jandarmanın yanında Kılıçdaroğlu yumruk yemiştir ve kendi korumaları yardımıyla bir eve ancak sığınabilmiştir.
Bu manzara zaten devlet için, o gün o şehit cenazesinde bulunan güvenlik görevlileri ve Süleyman Soylu için bir utanç manzarasıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Meral Akşener’in, Ali Babacan’nın, Ahmet Davutoğlu’nun isimlerini Sedat Peker ile ilintili göstermeye kalkan bir kişinin İçişleri Bakanlığı görevini sürdürmesi mümkün müdür?
Tüm muhalefeti hedef alan bir İçişleri Bakanı kamusal güvenlik tehlikesi, tehdididir artık.
Soylu muhalefet partilerinin yanına utanmadan Erdoğan’a ve AKP’ye muhalefet eden basını da eklemektedir suçlama cüretinde.
85 milyonun güvenliğinden sorumlu bir İçişleri Bakanı bu lafları söyleyemez, hemen, bir dakika beklenmeksizin görevden alınmalıdır.
Bu ifadeleri kullanan bir bakanın kendisinin utanıp istifa etmesini de zaten beklemiyoruz.
Erdoğan Soylu’yu bugün görevden almak zorundadır; almaz, alamaz ise çok büyük bir devlet ve toplum suçu işliyor demektir.
Süleyman Soylu yine aynı satırlarda "mal bulmuş mağribi" gibi çok densiz, çok ayıplı bir ifade de kullanmıştır maalesef.
Malum, "mağribi" demek Magripli yani Kuzeybatı Afrikalı demektir.
Soylu açıklamasında Cezayirlilere, Faslılara hakaret ederek, aşağılayarak, yağmacı gibi göstererek bir de çok vahim ırkçılık suçu işlemiştir.
Ama, itiraf edelim, yakışıyor.