Nazım Alpman
Bu dünyadan Maide Abla geçti
Cumhuriyet gazetesinin 30 Ağustos 2020 Pazar günkü nüshasının 14. sayfasında çıkan ölüm ilanında şu bilgiler yer alıyordu:
"1929 İstanbul doğumlu Cumhuriyet Sevdalısı, Salih ve Münevver’in kızı emekli Kadıköy Evlendirme Memuru BEHİCE MAİDE ÇEVİK’i 29 Ağustos 2020 Cumartesi günü kaybettik. Cenazesi 30 Ağustos 2020 Pazar günü saat: 15.00’de Üsküdar Şakirin Camiinden Çamlıca Çakaldağı’ndaki Aile Kabristanına defnedilecektir.
Kızı: Tülin Ölmez Torunları: Ela ve Yiğit Alpman"
Cumhuriyet’in İstanbul baskısında çıkan bu ilan için Maide Çevik yıllar önce kısıtlı bütçesinden para ayırarak "Bu benim ilan param, Cumhuriyet’e ilan verin" diyerek yakın çevresindeki herkesi önceden uyarmıştı.
O, İstanbul Belediye birimlerinde üst düzey yöneticiler dahil herkesin "Maide Ablası" idi… Beşiktaş, Üsküdar ve en son olarak da Kadıköy Nikah Memuru olarak çok tanınır, çok sevilir ve de çok saygı görürdü.
Birinci kuşak Cumhuriyet çocuklarının bütün iyi özelliklerini benimsemişti. Öncelikle yüksek bir ahlaki düzeye sahipti. Devlet memuru olarak hiç kimseye ayrıcalık tanımamayı ilke edinmişti. Kendisi de buna dahildi. 30 Ağustos 2020 Pazar günü defnedildiği mezarını 1970’li yıllarda taksitle satın almış, taksitlerini emekli olduktan sonra da kızı, damadı aracılığıyla yatırılmasına titizlikle dikkat etmişti. Oysa belediyeye yıllarca emek vermiş biri hatır-gönül ilişkisi içinde rahatlıkla halledebilirdi. Maide Abla için böyle bir şey utanç vesilesi olurdu. Buna da katiyen izin vermezdi.
İkinci Dünya Savaşının ağır yoksunluklarını yaşamış biri olarak israfa karşı olan hassasiyeti en üst düzeydeydi. Evinde bir odadan diğerine geçerken elektrik düğmesine basıp ışığı kapatmadan diğerine adımını atmazdı.
Maide Abla’nın bu hassasiyetini yıllar sonra çevre mücadelesi veren gençlerden duyacaktık:
-Mesele çok enerji üretmek değil, az enerji tüketmektir!
Maide Abla bütün hayatını ilkeleri üzerinden yaşadı. Değerlerine karşı üst düzey sadakate sahipti. Cumhuriyet gazetesinin evine girmediği tek gün olmamıştır.
Ama olur ya burası Türkiye bazı günler Cumhuriyet gazetesinin baskı makinesi dönmez..!
Ülkede askeri darbe olmuş, gazete Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından belirli süre kapatılmıştır. Maide Abla Cumhuriyet’in yayılamadığı günler (kaç günse) o kadar parayı biriktirir bizzat Cağaloğlu’na gider gazeteye teslim ederdi.
Cumhuriyet gazetesinin yazarlarını, muhabirleriyle tanışırdı. Çünkü 1970’li yıllarda Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının büyük çoğunluğu onun nikah masasından gelin, damat ya da nikah şahidi olarak geçmişlerdi.
12 Eylül’den sonra emekli oldu. Bu sefer de Askeri Hapishane olarak kullanılan Davutpaşa Kışlası önünde "mesai" yapmaya başladı. O sırada "içerdeki" devrimcilerin eşleri, çocuklarıyla meşgul olur, onların hal/hatırlarını sorarak morallerini yükseltirdi. DİSK Davası ve Barış Derneği Davası sanık yakınları Maide Ablalarını kışla kapısında kendilerini beklerken mutlaka görürlerdi.
18 Kasım 1986 günü akşamı Maide Abla Otomobil-İş Ümraniye Şubesinden içeriye iki kasa portakalla girmişti:
-Grev gözcüleri için getirdim, havalar soğudu, kendinize dikkat edin çocuklar!
12 Eylül sonrasının ilk büyük işçi eylemi olan "Netaş Grevi" o gün başlamıştı. "İşçilerin Maide Ablası" da oradaydı.
İhtiyacı olan herkesin yardımına koştu. Ama kendisi için hiçbir şey istemeden yaşadı. Sadece "elveda" demeden önce kızından bir şey istemişti:
-İçinde ölüm ilanım olan Cumhuriyet gazetesini üzerime örtün!
Cumhuriyet kızı olarak doğdu, onun bağımsızlık, özgürlük ve yüksek ahlak ilkeleri ile yaşadı, Cumhuriyet’in yağmalandığı bir dönemde hayata gözlerini kapadı. Onu tanıyanlar hep şöyle anacaklar:
-Bu dünyadan Maide Abla geçti!