Ceza’dan ‘Yatay Zeka’

Albümün genelinde Ceza, yukarıdan aşağıya, küçükten büyüğe herkesi saran güç savaşlarına karşı eleştirisini dile getiriyor. Dünyadaki ekonomik savaşlar, istila etme girişimleri de şarkılarda kendini duyuruyor...

Ceza, dokuz yıl aradan sonra heyecanla beklenen altıncı albümü “Yatay Zeka”yı çıkardı. Ancak dinleyicisini ikiye bölen bir albüm oldu bu. Beğenenlerle beğenmeyenler arasındaki tartışma devam ediyor. Beatleri, yorumu, lirikleri bir kesim tarafından eleştirilse de, “Yatay Zeka” incelikle düşünülmüş, üzerinde çalışılmış bir olgunluk albümü. Şarkıları yorumlamasında öncekilerden farklı bir yol izlemesinin cesurca olduğunu da söylemek gerek. Dolayısıyla müzikal altyapılar da bu doğrultuda şekillenmiş. Albümün prodüktörlüğünü üstlenen Osman Çello, Ceza’nın niyetini beatleriyle taçlandırmış.

Ceza, yaptığı kelime oyunuyla, Yapay Zeka'dan “Yatay Zeka”ya giden bir mecazla meselesini duyuruyor. “Yatay Zeka” bu dönemin ruhunu, değişen yaşam biçimlerimizi ve mekanikleşen insanı anlatmada önemli bir simge.

Ceza’nın şarkıları yorumlama biçimi, sesinin yer yer mekanik tonlamalarla bezenmesi, yapay zekanın yaşamımızdaki kontrolünü anlamak açısından önemli. “Abaküs” şarkısının albümün ilk klibi olarak yayınlanması da Ceza’nın vermek istediği mesajı, albümün hangi hissiyatla yapıldığını ortaya koyuyor. Bünyamin Ermiş’in çektiği klipte, içinde bulunduğumuz dijital çağ uzayın derinliklerindeki ağlarla, robotik bilinç seviyesi yüksek makinelerle simgeleniyor. Ancak klibin sonunda yeryüzündeki, gündelik hayatın içindeki Ceza’yı da görüyoruz. Aslında bu iki farklı mekân, iki farklı dünya; eski/yeni, yapay/sahte, ölen/öldüren, görünen/görünmeyen düalizmiyle veriliyor. Bu karşıtlıklar hayatımızın ikilemleri, çözümsüzlükleri, buna karşın hayatımızın gerçekleri aynı zamanda.

500x500-000000-80-0-0.jpg

Yapay zekanın hayatımızı kuşatması, insanın kayboluşu ya da gittikçe makineleşmesi albümün çıkış noktası. Bir başka açıdan, teknolojinin algoritmalar aracılığıyla insan üzerinde yeni bir güç unsuru oluşturmasını da imliyor. Teknolojik gücü elinde tutanların dünyayı yeniden dizayn etme hamlelerini düşündürüyor bize. Albümün tavrında zihnin uyuşmasına, ele geçirilmesine dair bir hissiyat hâkim. Özellikle albüme adını veren “Yatay Zeka” şarkısında geçen “adaptasyonel yapay veba, yok şifası/ bak yapan deha” sözlerinde, dizayn etme meselesini açıkça görüyoruz. Şarkının devamındaki anlam arayışı, görülen rüyaların unutulması insanın kendini unutması olarak değerlendirilebilir. Parçaların geneline yayılan karanlık atmosferin nedeni bu. Daha sert, daha köşesiz bir yerden bakıyor bu albümde Ceza. Bir anlamda bugünün gerçeği neyse onu gösteriyor. Melodik açıdan şarkıların formu da bu doğrultuda biçimleniyor.

Ceza’nın bu tavrı dünyanın geldiği noktayı göstermesi açısından dikkate değer. Müziğinde melodik açıdan farklı bir kapı aralaması, hızlı geçişler, vurgular, kelime seçimleri, akış, albümün meselesiyle örtüşüyor. Bu çalışmada çok az flex yapmasının da bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum. Bu çağın baş döndüren hızına, yoğun akışa karşı bir yavaşlama arzusu bu. “Abaküs” şarkısına dönersek yapay zekanın karşısına eski bir hesaplama aracı olan abaküsü koyması ise eski ve yeni olanı göstermesi açısından önemli. Ceza’nın abaküs aracılığıyla yaptığı göndermenin eski medeniyetler/yeni medeniyetler bağlamında da ele alındığını gösteriyor. Abaküsün (Abakus*) antik çağda, sütunların üzerinde yer alan yatay bir levha, tabla olması, Abaküs şarkısının sözlerinde geçen taş, beton, kiton gibi sözcüklerin boşuna kullanılmadığını gösteriyor. Bu, her yerin betonlaşmasına, bozulan estetiğe bir gönderme olarak da okunabilir. Kiton ise Antik Yunan’da giyilen bir tür tunik. Şarkıda geçen” kiton giymek” sözü bir mücadeleye hazırlanmak olarak değerlendirilebilir. Kiton, aynı zamanda yumuşakçalar sınıfından, dinozorlardan önce ortaya çıkmış ve dünya tarihindeki birçok kitlesel yok oluş dönemini atlatmış bir canlı türü. “Kiton giymek” sözü, kitonların demir dişleriyle taşları parçalayabilme ve tüm yıkımlara karşın varlığını sürdürebilme özelliğini de akla getiriyor. Bu anlamda Ceza’nın hayattaki mücadelesini sezdiriyor, diyebiliriz.

s-4fbb0b1eb357d8957b15bace37a5e715f5622686.jpg

Yani sandukayı açıyor Ceza bu şarkıyla. Hem geçmişten hem bugünden alıp saçıyor kelimelerini. Yarışı, oyunu, kazanma ve birbirini geçme hırsını eski ile yeni anlayışların karşılaştırmasıyla veren Ceza, bu şarkıda birbiriyle alakasız gibi duran birçok sözcüğü abaküs göndermesiyle birbirine bağlıyor. Aslında her şarkıda bir diğer şarkıyla bağlantı kuruyor; kimi zaman bunu sadece hissettiriyor kimi zaman da doğrudan gösteriyor. Varsan varım, diyor bir anlamda. Albümün açılış şarkısı olan “Varsan Varım” bu bağlamda hem kendiyle yürüyecek olanlara bir sesleniş hem de diğer şarkılarla kurulan bağın sezdirilmesi olarak okunabilir. “Varsan Varım”da, aynı zamanda “adaletle tartar kantarım” da demesi, şarkıdaki çağrının kriterini belirliyor. Bu genel olarak adalet kavramına, adil olma meselesine nasıl yaklaştığını gösteriyor Ceza’nın.

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ

Albümün genelinde Ceza, yukarıdan aşağıya, küçükten büyüğe herkesi saran güç savaşlarına karşı eleştirisini dile getiriyor. Dünyadaki ekonomik savaşlar, istila etme girişimleri de şarkılarda kendini duyuruyor. Mesela albümün en güçlü şarkılarından biri olan “Bando”da savaşlara atıfta bulunulurken, rap camiasının içindeki çatışmalara da gönderme yapılıyor. “Bu havadaki koku ne? / Dans edin diye mi çalıyor bando” soruları, savaş olgusunu duyuruyor dinleyende. Koku ve bando; savaşı, savaş tamtamlarını hatırlatıyor.

Şehinşah’ın Ceza’ya eşlik ettiği bu şarkının altyapısı oldukça kuvvetli. Şarkının sonundaki scratch ve Ceza’nın flex’i şarkının “Bando”nun anlamını daha da güçlendiriyor. Aynı zamanda Ceza’nın bu şarkıyı yorumlama biçimi ve akılda kalacak nakaratları epey çarpıcı. Aslında Şehinşah’ın bu şarkıdaki verse’üne ısınamadığımı da söylemeliyim. Yine de şarkının bendeki etkisini azaltmıyor bu.

thumbs-b-c-a6ea01607c87a76bb0579d6dbe2ed05c.jpg

Yine adaletsizliği ve savaşları konu edinen, albümdeki güçlü şarkılardan biri de “Mikroskop”. Bu şarkıdaki mikrop imgesi birçok şeye dokunuyor. Karşındaki mikrop güce tapanları da simgeliyor, düşmanı da, salgınları da… Şarkıda geçen “Ortadoğuya bir bak / ta nerelere gitti / Sana uyan Gazze mi, Dubai mi? Refah Katar’da mı…” sözleriyle kirli politikaları eleştirirken, şarkının devamındaki “Sekiz milyarı kapatıyorlar eve / Sekiz milyara aşı da yapıyo’lar / evet sekiz milyarı hizaya sokuyo’lar / evet ama bi’ savaşı bitiremiyo’lar / herkese nakit gerek…” sözleriyle savaşın ekonomik çıkarlarla olan bağlantısına gönderme yapıyor.

Her şarkıda farklı alt yapıların kullanıldığı albümde “O Zaman Dans” adlı şarkının beat’i çok güçlü. Alttan alta duyduğumuz doğu ezgisi şarkıyı yükseltiyor. Bu şarkıda yeni kuşak müzisyenlerden Baneva, Ceza’ya eşlik ediyor. Newschool ve oldschool’un iyi bir birleşimi bu. İki kuşağın yan yana gelmesi albümün baştan beri söylediğim tavrını çoğaltıyor. Şarkıda geçen “kelebekler günlük tutmaz” sözü, kelebeğin ömrünün kısalığı üzerinden, yaşamın gelip geçiciliğine, insan hayatının da kelebek ömrü kadar olmasına vurgu. “Bir varmış bir yokmuş… gün doğmuş gün batmış” demesi ondan “Sonu Yok” şarkısında. Hayatın içindeki iyi ve kötü zamanları, insanın dünyadaki yolculuğunu, dışarıya verdiği pozu, oyun kavramını da içine alan; masallardaki anlatıdan yola çıkarak, zaman ve mekânın kaybolduğu yerden aktarıyor. Liriğin ve alt yapının çok iyi olduğu bu şarkıyla son noktayı da koyuyor Ceza: “Sevinin, dövünün sonu yok, oyna!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Deniz Durukan Arşivi