chp oyları da bizi görecek mi?

şu soru daha önemli: 5 haziran ve 16 nisan’dan sonra, chp için hâlâ oy peşinde koşmak mı yoksa türkiye çapında en geniş demokrasi ittifakını kurmak mı daha gerçekçi bir çaba olur?

kemal kılıçdaroğlu, chp’nin başına geldiğinde, siyasal deneyiminden ve öngörüsünden ziyade dürüst bir bürokrat olarak geçmişiyle parti tabanında ve seçmenlerinde kabul gördü. tabii deniz baykal’ın yaka silkilen bir figüre dönüşmüş olmasının da bu teveccühte etkisi vardı. geçen zaman içinde kılıçdaroğlu’un ancak herhangi bir chp seçmeni kadar vizyon sahibi olduğunun ortaya çıktığını söylemeliyim ki bu sıradanlığı, "anadolu’nun hangi kahvesine girsen bir tane bulursun!" şeklinde ifade etmeyi tercih edenler de olacaktır. her siyasal liderin çevresinde, o akımın çizgisini oluşturan bir ortak akıl olur, eminim chp’de de vardır ama o akıl da kılıçdaroğlu’na şu zor muharebe günlerinde yeterli cephaneyi yani siyasal aklı sağlayamıyor, belli ki.

yoksa ne münasebetle, "hdp ile neden ittifak yapalım?" demiş olsun. zaten hdp genel merkezi’ni ancak geçtiğimiz haziran ayında ziyaret etmişken… (arada olup bitenleri düşünün.) hdp’liler buna rağmen adalet yürüyüşü’ne katılmışken… hadi diyelim, bunu dedi, ardından, hangi akla hizmet, kürt kökenli vatandaşlardan oy istediklerini açıklasın?

kürtlerin bir türlü "kürt kökenli vatandaş"tan "kürt vatandaş"a terfi edememesini sosyal medyaya havale ediyorum. ama kürt hareketinin parçası olan partilerle chp ve geleneği çevresinde oluşan partilerin ilişkisi konusunda hatırlanması gereken şeyler var bence.

akp iktidara gelirken varlığına anlam katacak bir siyasal iklim yarattı; kürtlerle kürt siyasetleri dışında sadece sağ partilerin ilgili olduğu, özellikle chp’nin bu konuda hep türkiye cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisini taşıdığı argümanı bu iklimin önemli bir bileşeni. çoğu sünni ve türk olan akp tabanı, kürtleri umursamıyordu tabii ama bu görüş özellikle liberal yazarlar aracılığıyla dillendirildi ve yakın siyasal tarihe ilişkin resmi anlatı halini aldı. nitekim, özellikle 1980 sonrası doğmuş birçok kürt buna inanıyor. fakat esas şaşırtıcı olan her yaştan chp’linin de buna inanır hale gelmesi.

oysa 1970’li yıllarda chp bölgede yüksek oy oranlarına ulaşmış hatta zaman zaman birinci parti olmuştu. 1980 sonrasında da –chp adıyla parti kurulması yasaklandığı için başka bir isim tercih etmek zorunda kalan- shp içinde birçok kürt siyaset yapıyordu. 1989 yılında shp cesur sayılabilecek bir kürt raporu hazırlamıştı. daha önemlisi, ilk yasal kürt partisi diyebileceğimiz hep’in kurulmasından sonra, 1991 seçimlerinde hep’li milletvekillerini meclise taşıyan bu parti oldu. shp, 12 eylül öncesinin chp’si gibi, bölgede kürtlerin, batıda solcuların parlamenter siyaset çerçevesinde sahip çıktıkları bir parti olmuştu. (özellikle sol açısından bu yaklaşımı kolaycılık olarak görüyorum ve türkiye’de güçlü bir yasal sol partinin kurulmasını geciktirdiğini ve bu anlamda sola büyük zarar verdiğini düşünüyorum ama bu bambaşka bir konu.) burada şu notu da düşeyim, bülent ecevit öncesi chp’nin yanı başında, meclis’teki birçok önemli tartışmaya damgasını vuran ideolojik gücüyle türkiye işçi partisi vardı. diğer yandan, ismet inönü, yani türkiye cumhuriyeti’nin ikinci adam’ı, deniz gezmiş, hüseyin inan ve yusuf aslan’ın idamını engellemek için çırpınmıştı. şöyle de diyebiliriz; türkiye halk kurtuluş ordusu’nu kurmuş olanların idamını engellemeye çalışan ismet inönü’nün partisi, bugün işlerini kaybetmemek için eylem yapan nuriye gülmen ve semih özakça’yı ölüme terk ediyor.

yine kürt meselesine dönersek, shp, dyp ile kurduğu koalisyonla kurucu ideolojiye döndü. bu çizginin bir kere daha mutlak biçimde yerleşmesi ise deniz baykal’ın partinin başına geçmesiyle oldu.

onun alternatifi olarak genel başkan seçilen kılıçdaroğlu, yine yakınlarda, "terör sorununu dört senede çözeceğini" iddia etmiş. bu cümle artık bir siyasal fikir, bir iddia değil bir markadır ve haklarını da meral akşener temsil ediyor.

kürt politikası konusunda daha gerçekçi bir çizgiye geçmek chp’ye oy kaybettirir mi? yıllardır tabanını ve seçmenlerini, kürtlerin haklı olarak "terörö" diye dalga geçtiği siyasete maruz bıraktığı için bu mümkün. ama bugünkü iktidarın beğenmediği her şeye, herkese yapıştırdığı bu kullanışlı yaftayı ağzına almama cesaretini ve basiretini gösterip kürtlerin gerçeğini shp kadar olsun görebilseydi durum faklı olurdu. fakat bence şu soru daha önemli: 5 haziran ve 16 nisan’dan sonra, chp için hâlâ oy peşinde koşmak mı yoksa türkiye çapında en geniş demokrasi ittifakını kurmak mı daha gerçekçi bir çaba olur? diyelim ki, seçmen sayısı arttı, bunu örneğin televizyondan izleme imkânımız olabilecek mi?

kemal kılıçdaroğlu’nun baykal’dan farkı, eşine sadık olmasıysa, bunu takdir etmekle birlikte yeterli göremiyorum. kaldı ki, o yenikapı’da bulunmazdı diye düşünüyorum.

HDP chp ayşe düzkan seçim Devlet kemal kılıçdaroğlu