Ceren Gündoğan

Ceren Gündoğan

Close; Çocukluk Sağanağı

Filmi izleyin. Bastırılmış duyguların, bastırılmış insanın varacağı/sebep olacağı noktaları görmek için. Etkilendiğim çoğu sanatsal iş için kullandığım “dokunaklı” sıfatıyla, enfes, dokunaklı bir film Close.

“Zapt ettiğimiz bir şey bizi zayıf düşürdü. Ta ki onun kendimiz olduğunu anlayana kadar”

Robert Frost

Bir şey olmuştu. Zamanda bükülme, zamanda sıçrama, zamanda durma, zamanda zaman olma… Bireysel yaşantıda hangisi ne zamandı idrak edemeden, dolandı sevdiğim tüm şarkı sözleri dilime… “so long so long so long, forgets me”, “üzüm buğusu gibisin sen Firuze”, “niye doğdun sarı yıldız mavi yıldız”, “cima îro, zalim zalim/dil kevir bû yî, dil kevir bû yî?” “hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken/ eskidendi, eskidendi, çok eskiden”, “ay vurur gözyaşıma ben gecede kalırım”, “love is a losing game”, “kaybolur gibiydi yüreğim öyle derin ve öyle kederli”, “tu negrî bese gulаmın” “bülbülün gül ile har davası var, ellerin benimle ne davası var”, “incuk oğeydedosnis, memal memal yedaşa”, “lambada titreyen alev üşüyor, üşüyor”, “me laissent toujours avec mes rêves”...

Bir şey olmuştu. Epey zamandır olmaktaydı. İnsan zihniyle tarih atmak zor yani. Tüm bu dolambaçlı biricik kötücül ruhun kökenini merak ettiğim –doğduğum andı belki?- zamanların toplamıydı, belki. Ana-ata kökenlerimizi aşan bir hal. Arketip kökendi sorguladığım belki. İlk soru nerede başladı, geç miydi erken mi? Belirsiz. Mühim mi? Belirsiz.

BİTİMSİZ KAÇIŞ

Bir film izledim, çocukluk sağanağına tutuldum. MUBI’de yayında olan, Lukas Dhont’un ikinci uzun metraj filmi Close’u… Belçika’nın çiçek tarlalarında koşturarak bizi karşılayan açılış sahnesiyle 13 yaşlarındaki Leo ve Remi, ergenliğe girmekte olan iki yakın arkadaştır. Çocukluğun hesapsız güdüsel davranışlarıyla akıp giden yakınlıkları toplumsal öğretilerin güdüleri tenkit eden yaklaşımıyla sekteye uğrar. Trajedi de burada başlar, toplumsal koşullanmanın yaşamları yıktığı hikâye… Ne kısa, ne uzun bir hikâye… Filmi birlikte izleriz dediğim, sanatsal güdüsünden beslendiğim iki arkadaşım konuyu duyunca başta pek ciddiye almadılar talebimi. Çocuklar için yazılmış kitapların yetişkinler dünyasında da pek ciddiye alınmadığını biliyorum. İvedilikle kaçıyoruz çocukluktan. Neden? Yetişkinlik düğümlerimizin ilk orada atılmasından mı? Çocukluğunu içinde bir yerlerde ama örtük ama yüzeyde taşıyan her yetişkin için. Sorular… sorular…

Filmi izleyin. Bastırılmış duyguların, bastırılmış insanın varacağı/sebep olacağı noktaları görmek için. Etkilendiğim çoğu sanatsal iş için kullandığım “dokunaklı” sıfatıyla, enfes, dokunaklı bir film Close… Mikro toplum/ makro aile sarmalında, Avrupa’da bile LGBTQ fobinin çocuk/ergen bireyler üzerindeki akran zorbalığını, suçluluk duygusunu ve korkuyu hüzünle izledim. Yazacak çok şey var ama bugün sandıkların başındayız. İşimiz çok. Dikkatimiz, sağduyumuz, özgürlükçü yanımızla… Dilini bilmeden sevdiğimiz tüm şarkıları söyleyebilmek için.

Yeni yüzyılın uğurlu olsun Türkiye.

“Me laissent toujours avec mes rêves.”



Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL'de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım'da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV'de Artı Sahne programı sürdürüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ceren Gündoğan Arşivi