Koray Düzgören

Koray Düzgören

Çocuklarını IŞİD’e kaptıran analar Saray’a mı gitmeli?

İktidarın derdi acılı analar değil. Asıl amaç, HDP’nin hırpalanması ve kendi seçmeninin gözünde terörize edilmesi. O nedenle gözleri çocuklarını IŞİD’e kaptıran anaları ve aileleri görmüyor.

Çocuklarını IŞİD’e kaptıran analar Saray’a mı gitmeli? Diyarbakır’da, HDP il merkezinin önünde neredeyse 12 gündür bir oyun sergileniyor.

Cumhurbaşkanlığı Saray’ından planlandığı alenen duyurulan devlet tezgahlı bu oyunda, çocuklarının PKK’ye katıldığını, kaybolduğunu ya da haber vermeden çekip gittiğini söyleyen acılı analar, HDP’yi kriminalize etmek ve seçmen desteğini azaltabilmek uğruna kullanılıyor.

Cumhurbaşkanı daha dün, HDP il merkezinin önüne başka ailelerin, anaların da geleceği haberini bizzat kendisi duyurdu. HDP’nin bu meseleyi Meclis’e taşıma önerisine de şiddetle karşı çıktı.

Bu arada Saray’ın kadrolu elemanları olmayı tercih eden bazı sanatçılar(!) HDP binasının önünde eylem yapan ailelere destek olmak amacıyla anında Diyarbakır’a koştular.

Avantaları kesilmesin diye tam kadro HDP binasının önünde paralı ıskatçılar gibi üzülmüş rolü yaptılar.

Cumhurbaşkanlığının atanmış bakanları da talimat üzerine eyleme katıldı.

Bu meseleyi çözmek zorunda olanların düştükleri duruma bakar mısınız?

Manzara komik ama sorun bayağı dramatik.

Bu çirkin oyunu planlayan ve tezgahlayanlar, Türkiye’de çocukları için acı çeken, çocuklarının akıbetinden endişe eden ve biran önce onlara kavuşmak isteyen başka analar olduğunu unutmuş gibiler.

ÇOCUKLARI IŞİD’E KATILAN ANNELERİN FERYATLARI

Çocuklarının şu ya da bu şekilde PKK’ye katıldığını söyleyen anaların Diyarbakır’daki eylemi, IŞİD’e ve diğer cihatçı örgütlere katılan binlerce ananın, ailenin olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Evet, en başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, tüm güvenlik güçleri ile  istihbarat birimlerinin ve kamuoyunun önemli bir bölümünün bildiği gibi binlerce genç, geçtiğimiz 8 yıl içinde Suriye’deki savaşa katılmak üzere ailesini terk ederek, devletin de yardımı ile sınırı geçip cihatçı örgütlere katıldı.

İnternet ortamında yapılacak uzun olmayan bir araştırmada, ülkenin birçok kentinden kasabasından kopup Suriye’ye giden gençlerle ilgili ayrıntılı birçok haber ve röportaja ulaşmak mümkün.

Ben de böyle yaptım.

IŞİD’e ya da başka cihatçı örgütlere katılan gençlerin annelerinin de aynı durumda olduğunu gördüm.

Onlar da yana yakıla çocuklarından bir haber alabilmek, onlara kavuşabilmek amacıyla çalmadık kapı bırakmamışlar.

Ama çaldıkları kapı iktidarın, yani bu çocukların Suriye’de cihatçı çeteler saflarında savaşmalarını hoş karşılayan hatta destekleyen bir devletin kapısı olduğu için hayal kırıklığına uğramışlar.

İnternette sayısız örnek var. Çocuklarını IŞİD ve diğer cihatçı örgütlere kaptıran annelerin feryatları yurdun dört bir tarafından ama özellikle Adıyaman, Konya, Gaziantep, Kilis, Kayseri ve diğer birçok ilden geliyor.

Fakat bu feryatları duyan yok. Güvenlik güçleri, "Biz bir şey yapamayız" diyorlar. Ya da, "Henüz bir suç işlemediler, bir işlem yapılamaz" deyip geçiştiriyorlar.

Suriye’ye gidip gelmeler, sınırdan girip çıkmalar için ise harika bir gerekçe ileri sürmüşler:

"Seyahat özgürlüğü var, biz buna karşımayayız" demişler ailelere. İyi mi?

Bu durum o tarihlerde, bir CHP heyetinin Ağustos 2015’de IŞİD’e ve diğer cihatçı örgütlere katılımın önemli boyutlarda olduğu Adıyaman’da yaptığı inceleme raporunda da belirtiliyor.

IŞİD GENÇLERİ KOLAYCA TOPLAYIP GÖTÜREBİLİYORDU

Raporun sonuç bölümündeki saptamaların bazıları özetle şöyle:  

    1- Bölgede sınır güvenliği yok denecek durumdadır. Bu durum IŞİD’in örgütlenmesine ve buradan gençleri toplayıp Suriye ve diğer bölgelere götürmesine olanak tanımaktadır. Evi terk eden çocuğunun peşinden Suriye’ye kadar gidip gelen ailelerin sayısı dahi ciddi düzeydedir. Ayrıca bu geçişlerde devletin ihmal dışında önemli etkisinin olduğuna yönelik iddialar da mevcuttur.

    2. Yapılan incelemelerde Emniyetin terör örgütü IŞİD’e katılımları engelleyici hiçbir çalışmasının olmadığı, bu tutumun IŞİD’e katılımları teşvik ettiği, IŞİD’e terör eylemleri gerçekleştirmeye gidenlerin Adıyaman’a geri döndüğünde elini kolunu sallayarak özgürce hareket ettiği, hatta döndükten sonra ifadesi alınan bir gencin geri bırakıldığı ve tekrar Suriye’ye gittiği, örgüte yeni katılımlar sağlamak örgüt adına organizasyonlar yapıldığı ve hiçbir emniyet baskısına maruz kalmadığı çok açık ve net biçimde görülmüştür.

    3. Her türlü muhalif kesime, sol düşünceye tahammülsüzce yaklaşan, fişleyen, tutuklayan ve yargı eliyle cezalandırmaya çalışan hükümetin ve devlet erkinin, söz konusu IŞİD olunca en hafif tabirle göz yumduğu ve görmezden geldiği görülmektedir. Görülmektedir ki, Emniyet birimleri IŞİD’e yönelik bir karşı çalışma içerisinde değildir.

    4.Sınır güvenliği, emniyet ve istihbarat zaafiyeti, yetkililerin IŞİD’le mücadele etmekte ihmalkâr davranması ve örgütlenmesine göz yumması neticesinde IŞİD, örgütlenmesinde mesafe kat etmiştir. Evi terk eden kişilerin IŞİD’e gidip geldiğinin bilinmesine rağmen bu kişiler hakkında işlem yapılmaması ve serbest bırakılmasında IŞİD’in terör örgütü olarak görülmemesi durumunun etkili olduğu görülmektedir.

SÖZ KONUSU KÜRTLER OLUNCA ÇİFTE KRİTER

Çocuklarının PKK’ye katıldığını söyleyen anaların, ailelerin durumu ile IŞİD ya da diğer cihatçı örgütlere katılanların durumu eğer bir tiyatro oynanmıyorsa aynı.

Her iki kesim de çocuklarına kavuşmak istiyor.

Çocukları kaybolan, evini terkeden ya da PKK’ye katıldığı varsayılan aileler iktidarın yönlendirmesi ile HDP’ye başvuruyor. Aslında iyimser bir yaklaşımla bakarsak HDP’nin bu konuda yardımını istiyorlar.

Ancak iktidarın derdi başka.

Onların derdi acılı analar ve aileler değil. Bu oyunu daha önce de oynamışlardı.

Burada asıl amaç, HDP’nin hırpalanması ve kendi seçmeninin gözünde terörize edilmesiydi.

Böylece 31 Mart’ta oluşan Demokrasi Cephesinin çökertilmesi de mümkün olabilecekti.

O nedenle gözleri çocuklarını IŞİD’e kaptıran anaları ve aileleri görmüyordu.

Bu dramatik meseleye en kapsamlı açıklamalar ve öneriler getiren de yine hedefteki HDP’nin, iktidar tarafından rehin alınan ve yargı kararına göre heran özgürlüğüne kavuşması gereken eski eş başkanı Selahattin Demirtaş oldu.

Demirtaş, HDP önünde eylem yapan annelerle ilgili mesajında, PKK'nin derhal nu konuda cevap vermesini ve Öcalan’ın devreye girmesinin sağlanmasını istedi. Demirtaş arkasında bir tezgah olsa bile annelerin eylemini meşru ve haklı bulduğunu da ifade ederek, "Şehit anneleri de, Cumartesi Anneleri de, Barış Anneleri de, HDP önünde oturan anneler de başımızın tacıdır. Hiçbirinin yürek acısı siyasete kurban edilemez, istismar edilemez. Bunu yapanlar var diye annelerin haklı beklentisi de görmezden gelinemez." dedi.

Demirtaş, çocukları dağda olan ailelerinin evlatlarına sağ salim kavuşabilmelerinin en etkili, kalıcı ve ahlaki yolunun barışı savunmak ve barışın sağlanması için bütün taraflara samimi çağrılar yaparak bunun siyasi, sosyo psikolojik ve toplumsal altyapısını bir an önce oluşturmak olduğunu da vurguladı.

Görünen o ki, Demirtaş’ın uyarısı iktidar için bir anlam taşımıyor.

İktidar, IŞİD’in eline düşen binlerce gencin sorumluluğunu unutup sırf HDP’yi itibarsızlaştırarak Kürt oylarının AKP’ye dönmesini sağlayabilmek adına böyle bir oyuna başvururken, diğer anaları aklına bile getirmiyor.

Bu durumda çocuklarını IŞİD ve diğer cihatçı örgütlere kaptıran analar ne yapmalı?

Onlar da kalkıp AKP genel merkezinin önüne ya da Saray’a mı gitseler?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi