Ceren Gündoğan
“Çoklukta Birlik Birlikte Çokluk”, Ayla Algan’a Veda
İnsanı annesi doğurur, bakım vereni kadar seçilmiş modeller büyütür onu. Ayla Algan benim için de böyle bir varlık.
18 yaşımdayken kapısından girdiğim ve tiyatroda ustalardan el alma anlamında biricik Tiyatro Araştırmaları Laboratuvarı’nın kapatılmadan önceki son öğrencilerindenim. 2010 yılında dernekleşerek yeniden açılan TAL, ilk kuruluşunda Şehir Tiyatroları’na bağlı yarı özerk birimdir. 1988 yılında Beklan Algan, Ayla Algan, Erol Keskin ve Haluk Şevket Ataseven tarafından kurulur, yeni kuşağa bilgi aktarımı yoluyla öğrenciler yetiştirilir.
Ayla Algan’ın liseyi Fransa’da okuması, Beklan Algan’la evlenerek Amerika’ya gitmeleri, “sen tiyatro okuyacaksan ben de okuyacağım” diyerek Actors Studio’da birlikte tiyatro eğitimi almaları, birikmeleri, birikmeleri… Ailelerinden gizleyerek peşinden gittikleri tiyatro tutkusunda ortaklaşıp aynı yolu birlikte ilmek ilmek dokumaları… Fransa’nın varoluşçu avangardıyla Hollywood’da Marlon Brando, Marilyn Monroe, Paul Newman, James Dean gibi starları yetiştiren Amerikan ekolünun kesiştiği bir kültürel ortamla yoğrulmaları. Giderek Öz’e varış…
Yenilikçilikleriyle Türkiye Tiyatrosu’nun biricik isimlerinden, ilklere imza atan Ayla Algan, bedeni, sesiyle, köklendiği toprak, eriştiği yıldızlarla sanatın tıpkı hayat gibi bir bütün olduğunun sembolüdür. Aynı, 1960’lardaki kültür hayatının sembolü olduğu gibi…
Vedat Türkali’nin senaryosu, Ertem Göreç’in yönetmenliğiyle, Ayla Algan, Beklan Algan ve Fikret Hakan’ın oynadığı 1964 yapımı Karanlıkta Uyananlar, 1960’ların işçi uyanışının habercisidir. Altın Portakal Film Festivali’nde filmin protesto edilmesiyle dönemin İçişleri Bakanlığı’nca yasaklanması bilgisi de bu filmin önemli bir ilk ses olduğunu gösteriyor.
YARATICI BEDEN, YARATICI İNSAN
Terzopoulos’un Herakles’in İnişi adlı oyununu, önce İstanbul Tiyatro Festivali’nde, Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sonra da Yunanistan’da Delphi’de olimpik sahnede oynamıştık. Sahnenin bir ucundan girip diğer ucuna doğru hem konuşuyordum hem de yürüyordum. Eski Yunan klasiklerini oynarken rahatlıkla Anadolumuzun folklorundan yararlanabiliyordum. Bu oyunda da mayın tarlası dansı ile Suzuki yürüyüşünü birleştirerek yürümek gelmişti aklıma, böylece o büyük sahneyi kolayca adımlayabilmiştim. Suzuki yürüyüşünü, Tadashi Suzuki’den öğrenmiş, sonrasında kendi çalışmalarımızda öğrencilerimize öğretmiş, birçok oyunumuzda da kullanmıştık. Yürürken Türkçe bir ağıt da eklemiştim oğlum Herakles’e, “Ceylanımı alıp götürdüler, nenni yavrum nenni, aman aman” diye. Zannedersem bu bir Kürt ağıtıydı. Mayın tarlasında ayaklarım mayını arıyordu, mayın bulamadığım yerde kollarımı göğe açıyor, ağıtı söylüyordum. Koskoca taş sahneyi bu fizikal aksiyonlarla katediyordum, bir hareket ediyor, bir duruyordum, durduğumda da ağıtı söylüyordum. Ben, mayınları ararken seyirci de toprağın altında oğlum Herakles’i aradığımı zannediyordu ve ağlayarak izliyorlardı. Bu rolümle, Yunanistan’da “En İyi Trajedi Oyuncusu” seçilmiştim. Sonra aynı oyunu, Japonya’da Suzuki’nin kapalı olimpik sahnesinde de oynamıştık. Orada da çok beğenilmiştim. Terzopoulos görsel yazıyordu, korosu şarkı üstüne değil beden üstüneydi. (Ayla Algan, Yaratıcı Beden Yaratıcı İnsan, YKY, Temmuz 2023, s. 182)
Geçtiğimiz yaz aylarında yayınlanan kitabını su içer gibi kana kana okudum Ayla hocamızın. Onun cümleleri konuştuklarından çok işaret ettikleriyle yer eder dinleyenin zihninde. TAL’deki öğrenciliğimde tuttuğum ders notlarında da olduğu gibi. Yaşsız, cinsiyetsiz, beden kalıbına sığmayan enerjisi ve yaratıcı varlığıyla ilham ışığımız oldu hep. Onun yeniliklerle ve yaratımla dolu sanat yaşamının başarılarını tek tek buraya almam zor. Gün görmüşlüğü hal bilirliğiyle nasıl zarif ve düşünceli olduğunu, imkânsızlıklar içindekilere nasıl el verdiğini ise hiç unutmadığım bir örnekle anlatabilirim. Ailesi Diyarbakır’da olduğu için İstanbul’da zor koşullarda barınmaya çalışan TAL’deki sınıf arkadaşlarımdan biri için borcam kaplarda, Ayla hocanın annesi Nevzat hanımın yaptığı börekleri getirip vermesi, destek isteyen kimseyi geri çevirmeyişi…
Romanım Yaralı Rüzgâr’da (Eksik Parça, 2022) başkarakter Roza’nın sevgi ve saygıyla andığı “oyuncu çift”tir Ayla Algan ve Beklan Algan. Sevgili hocalarım…
İyi ki yazmış dediğim kitabı için hem bir yazılı röportaj yapmak hem de Artı Sahne’de konuğum olması için sözleşmiştik. Heyecanla röportaj sorularını hazırlarken nükseden mükemmelliyetçiliğim ne yazık ki işi hızlandıramadı. Sevgili hocamı sonsuzluğa uğurladık.
Hocalar, giderken de öğretirmiş. TAL’deki eğitimimizde her sabah koşu sonrası gözlemlerimizi yazardık. Gözlemlerim üzerine Ayla hocamın yazdığı mektubu buldum arşivimde. “Şimdi ve Burada’ya dönmemi” salık veriyor sevgili hocam mektupta. 23 yıl sonra elimde mektup, ne yazık ki kendisine gönderemediğim röportaj sorularımla dersi şimdi anladım hocam.
AYLA ALGAN’IN NOTU
23.11.2001
Sevgili Cerenciğim,
Koşu notların çok güzel. Edebi de.
Senin yerinde olsaydım imgelemelerden sonra koştuğum alanlara dönerdim. (Şimdi Burda’ya) sonra Şimdi Burda’dan çağrışımın başladığı yere – noktaya – aynı anda koştuğum mekân’a. Çağrışımımın bir kokudan öteki kokuya bastığım mekândan çağrıştıran mekâna. Obje yaprak yan vs. Gibi.
Gelgitlerde edim daha zengin oluyor.
Bunların koşu sonunda sana getirdiklerini bilinçli olarak kod’la.
Bunlar var yazılarında ama bazıları kısa bazıları bir durumu anlatıyor.
Aynı zaman hakkını ver.
(Çoklukta birlik birlikte çokluk)
Ayla Algan
Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL'de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım'da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV'de Artı Sahne programı sürdürüyor.