Nazım Alpman
Cumhuriyet Bayramını kutlayamamak!
Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 2020 itibarıyla 97. yılını da idrak etmiş bulunuyor. Ülkede herkes büyük bir heyecanla 2023’te kutlanacak Cumhuriyet’in 100. Yılına hazırlanıyor:
-Dur bakalım ne olacak?
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilirken 158 kişilik bir parlamento ve tek parti (Halk Fırkası) vardı. Cumhuriyet rejimine geçmenin ne demek olduğunu Mustafa Kemal dışında tam olarak bilen/kavrayan çok kişi var mıydı? Siyasiler açısından kesin rakam vermek kolay değil. Ama gazetecilik açısından soruya yanıtlamak mümkün. Sadece altı ay sonra rejimin adını alarak "Cumhuriyet" olacak Yunus Nadi’nin Yeni Gün gazetesi 30 Ekim 1923 tarihli nüshasında sekiz sütuna manşet olarak şu başlığı seçmişti:
"Kars’ın düşman işgalinden kurtuluşu kutlanıyor."
Doğal olarak Eski Türkçe basılan gazetenin iki sütuna 10 santim olarak verdiği haber ise şöyleydi:
"Dün Cumhuriyet ilan olundu."
Türkiye Cumhuriyeti adını alan yeni devlet uzun savaşlardan ağır bedeller ödeyerek çıkmıştı. Bu sütun yazarının büyük babası Kaymakam Ahmet Nazım Beyin emeklilik belgesinde görevler hanesinde şu bilgiler yer alıyordu:
1-Yunan muharebesi.
2-Balkan Harbi.
3-Seferberlik. (Birinci Dünya Savaşı)
4-İstiklal Harbi.
Bu dört satır o yıllardaki genç subay bakımından hayatının 25 yılını kapsıyordu.
Zor dönemdi elbette… Savaşlardan sonrası da hiç kolay olmayacaktı. Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralınan borç yükü ile birlikte tarım dışında hiçbir üretimi olmayan yokluklar içinde inşa edilecek yeni bir devlet.
Osmanlının borçlarıyla birlikte değerlerine de veda edilerek laik yapıya geçilmişti. Batı ülkelerine karşı askeri başarılarla yükselmiş ülkenin yeni lideri Mustafa Kemal, gelişme yönü olarak "Batıyı" seçmişti.
Bu seçim Türkiye’yi diğer Müslüman ülkelerden farklı bir yere koyuyordu.
Nasıl bir yer?
Atatürk’ün "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" ilkesi çerçevesinde bütün komşularıyla iyi ilişkilere sahip olmaya özen gösteren ve uluslararası arenada saygı gören bölgesel ağırlığa sahip gelişen bir ülke…
Peki 100. Yılına doğru nasıl bir Türkiye’den söz edebiliriz?
Özdemir İnce’nin 2013’te yayınlanan ve AKP’nin iktidar yıllarını değerlendiren "Cehaletin Rönenansı" adlı kitabından bir alıntı yapalım.
"Berlin’de Dünya Yolsuzluk Raporu açıklandı. (5 Aralık 2012) Yolsuzluğun hiç olmadığı ülkelerden çok olan ülkelere doğru uzayan listenin tepesinde İsveç, Singapur, İsviçre, Avustralya, Norveç, Kanada, Hollanda var…
Aralarında tek Müslüman ülke yok.
Yolsuzluk açısından en kötü ülkeler ise Somali, Afganistan, Sudan, Myanmar, Özbekistan, Türkmenistan, Suriye, Pakistan, Azerbaycan, İran, Mısır, Çin, Kuzey Kore, Venezuella… diye sıralanıyor.
Türkiye ise 54. sırada yer alıyor."
Özdemir İnce "soruyorum" diyor:
-Yolsuzluk Müslüman ülkelerde gelenek mi?
Cevabı da yine kendisi veriyor:
-Gelenek galiba! Arap ülkelerinde "Bahşiş" bu geleneğin içinde yer alır!
Kuruluşunda geri kalmış ülkelerin değerlerinden ve Osmanlı’dan uzaklaşan Türkiye Cumhuriyeti 100. Yılına doğru büyük bir daire çizerek, eski yapıya yöneliyor. Yeni Osmanlıcılık ile birlikte modern dünyadan uzaklaşıyor.
Cumhuriyet’in manevi değerleriyle bütün ipler atılıyor, binbir güçlükle yaratılan maddi değerleriyse satılıyor.
İstiklal Harbini kazanmış1923 Türkiye’sinin itibarının yerinde yeller esiyor.
Siyaset bilimci Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu 19 Ekim 2020 Pazartesi günü Cumhuriyet’te İpek Özbey’e şu tespiti yapıyordu:
-Çok partili hayatın sonuna geldik!
Bu halde gelmiş ülkeyi 18 yıldır tek başına yöneten AKP, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına da sınırlama getirdi:
Sadece Valiler ve Kaymakamlar kutlayacak!
Belki de şöyle demek istiyor:
-Kutlayacağınız bir Cumhuriyet kalmadı!