Celal Başlangıç
Darbeyi defettik, demokrasiyi defnettik!
Her sözcük demir bir leblebi gibi düşüyor sanki başlarına.
"Dershaneler, yurtlar, Türkçe Olimpiyatları, Milli Eğitim’de, orduda, yargıda örgütlenmeler, iş dünyasında örgütlenme, siyaseti araç olarak kullanma."
Giderek yükseliyor tansiyon, adeta çılgına dönüyorlar, sıra kapaklarına vuruyorlar, yuh çekiyorlar. Ama CHP Grup Başkan Vekili Engin Özkoç bunlara hiç aldırmadan sürdürüyor konuşmasını:
"Bu dönemde kim FETÖ’ye daha çok yardımcı olmuştur? Bunun cevabını sayın cumhurbaşkanı söylemiştir. ’17 üniversite istediler verdik. Okul için yer istediler verdik. Türkçe Olimpiyatı dediler, tamam, dedik. Yurt dışında destek istediler, verdik. Ne istedilerse verdik’ demiştir."
Ayağa fırlamıştı AKP’li milletvekillerinin çoğu. Bağırıyorlar, kürsüdeki Özkoç’un sesini bastırmak için ellerinden gelen bütün gürültüyü çıkartıyorlardı ama nafile.
"Bir kişinin denetimsiz iktidarı sayesinde FETÖ darbe girişiminin zeminini hazırlayan Zekeriya Öz’ün önü açılıyordu. Darbeyi ne MİT ne de bir istihbarat birimimizden öğrendik. Enişteden öğrenildi. Adil Öksüz’e eline pasaportu verildi. Zekeriya Öz elini kolunu sallayarak çıktı. ‘Hata ettik’ dedi. Bunu söyleyen hâlâ cumhurbaşkanı. Fetullahçılarla çocukluktan beri görüşen Fettah Tamince yargıdan tertemiz çıktı. Darbe girişiminin kilit ismi Mehmet Dişli’nin ağabeyi Şaban Dişli büyükelçi yapıldı. Binlerce hapis cezası alan, işten çıkarılanlar var. Polis, asker, öğretmen var ama bir tek siyasi yok."
15 Temmuz darbe girişiminin üçüncü yıldönümü nedeniyle TBMM’de yapılan özel gündemli toplantıda bu sözlere AKP’li milletvekilleri kırmızı görmüş boğa gibi tepki gösterirken Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün bu olup biteni Meclis’teki locadan izliyordu.
15 Temmuz’a ilişkin en gerçekçi değerlendirmelerden birini yapmıştı CHP’li Özkoç ve bu doğru saptamalar AKP’li vekilleri çılgına çevirmişti.
Kanlı darbe girişiminden sonra iktidarın en büyük endişesi 15 Temmuz’un siyasi ayağının ortaya çıkmasıydı. "FETÖ"yü kazıyınca altından AKP’nin çıkacağından korktukları için 15 Temmuz darbesinin siyasi ayağını ortaya çıkartmamak için her türlü engellemeyi yaptılar.
Darbenin siyasi ayağının ortaya çıkartılması amacıyla verilen bütün önergeler MHP’nin desteğiyle AKP tarafından reddedildi.
Darbeden hemen sonra bütün partilerin oy birliğiyle kurulan 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nu çalıştırmamak için ellerinden gelen her şeyi yaptı AKP’liler.
Temmuz ayında kurulan komisyon AKP’nin engellemesi nedeniyle ancak ekim ayında çalışmalarına başlayabildi.
Komisyon çalışmalarını kamuoyunun gözünden kaçırmak için her türlü engellemeyi yaptılar. Toplantıların canlı olarak yayınlanması taleplerini AKP’liler sistematik olarak reddettiler. Bazı komisyon üyesi milletvekillerinin sosyal medya hesaplarından yaptıkları yayınların etkili olması üzerine yayın yasağı getirmeye kalktılar, komisyonu dağıtmakla tehdit ettiler.
Komisyon üyelerinden CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu dün darbe girişiminin üçüncü yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamada istedikleri tanık ve kamu görevlilerinin komisyona çağırılamadığını, Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’na dönemin başbakanı tarafından izin verilmediğini söyledi.
"Dolayısıyla darbe girişiminin arkasındaki olayların aydınlatılması konusunda kritik önemde olan söz konusu kişiler komisyona gelmediler veya gelmeleri engellendi. İki kamu görevlisinin kendilerini Meclis’in üstünde görmeleri, bilgilerini Meclis’le, dolayısıyla Türkiye toplumuyla paylaşmamaları darbeyle ilgili soru işaretlerinin bugün bile yanıtsız kalmasının nedeni oldu. Komisyon çalışmalarından rahatsız olan AKP ve Sayın Erdoğan, daha süresi varken, ek süre almak mümkünken, aralık ayı başında ‘Komisyon çalışmaları sonlandırılmalıdır’ açıklamasıyla komisyon çalıştırılmaz hale getirildi."
Tanrıkulu’nun anlattığına göre komisyon raporunun yazımı üyelerden gizlenmiş, komisyon başkanı tarafından rapora korsan eklemeler yapılmış, muhalefetin ek görüşleri zor bela rapora eklenmiş ancak bir bütün olarak tüm parlamenterlere dağıtılmamış, hatta raporun TBMM’de görüşülmesi bile engellenmiş.
15 Temmuz darbesi engellendi ama 20 Temmuz’da ilan edilen Olağanüstü Hal’le Türkiye’nin sınırlı demokrasisine ağır bir darbe vuruldu.
OHAL koşullarında gidilen referandumda tek adam rejiminin resmi adı olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yolu açılarak bugüne kadar zaten doğru dürüst çalışmayan parlamenter sistem ortadan kaldırıldı.
OHAL aracılığıyla, Kanun Hükmündeki Kararname’lerle sadece darbenin müsebbibi olarak görülen Cemaatçiler değil, bütün muhaliflerin devletin çeşitli kademelerinden kazınıp atılması sağlanıldı.
İki yıl süren Olağanüstü Hal uygulamalarının günümüzde de kalıcılaştırılması sağlanırken, ortaya çıkan tablodaki veriler de korkunç.
41 bini polis olmak üzere 125 binden fazla kamu görevlisi ihraç edildi.
Üniversitelerden altı bine yakın akademisyen atıldı.
53 gazete, 37 radyo istasyonu, 34 televizyon, 29 yayınevi, 20 dergi ve altı haber ajansı kapatıldı.
Aralarında üniversiteler, eğitim kurumları, yurtlar, askeri okullar, polis kolejleri, harp okulları, askeri hastaneler, dernek ve vakıfların da yer aldığı dört binden fazla kurum ve kuruluş kapatıldı.
"FETÖ/PDY"den soruşturma aşamasındaki dosya sayısı 80 bine yakın. Soruşturma aşamasındaki kişi sayısı 155 binden fazla.
Dava aşamasındaki dosya sayısı 48 bine yakın. Bu davalardan yargılanması süren kişi sayısı yaklaşık 70 bin. Halen bu davalardan tutuklu-hükümlü sayısı 30 bine yakın.
15 Temmuz’dan sonra bu davalarla ilgili gözaltına alınan kişi sayısı 500 binin üzerinde.
Darbe girişimi sonrası 250 bine yakın kişinin pasaportu iptal edilmiş. Aşamalı olarak kaldırılan tahditlerin sayısı şu anda 80 bin dolayında.
Pasaportları iptal edilenlerin yakınları ve çeşitli nedenlerle yurt dışı yasağı konulanların tümü dikkate alındığında 500 binden fazla kişinin seyahat engeliyle karşı karşıya olduğu iddia ediliyor.
Darbe girişimi sonrası 885 şirkete ve holdinge el konularak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)’na devredildi. Şu anda TMSF dünyanın en büyük holdinglerinden birisine dönüşmüş durumda. El konulan şirketlerin çalışan sayısı 44 binden fazla. Aktif büyüklükleri ise 11 milyar dolar değerinde.
Evet, dün 15 Temmuz’du yani Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ydü.
Üzerinden üç yıl geçti ama bu darbenin gerçek sorumlularının kim olduğu, siyasi ayağında kimlerin yer aldığı hâlâ aydınlatılmadı. Birçok yüzü karanlıkta kalmış bir darbe girişimidir bu.
"Kontrollü" bir şekilde darbeyi defedip kontrolsüz bir azgınlıkla demokrasiyi defnetme gününüz kutlu olsun!