Celal Başlangıç
AB’nin yolunu da şaşırdılar: Diyarbakır’dan değil İsveç’ten geçiyormuş!
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO zirvesine katılmak üzere Atatürk Havalimanı’ndan Litvanya’nın başkenti Vilnius’a uçacaktı.
Uçuş öncesi yapacağı basın toplantısına daha yarım saat varken sosyal medya hesaplarında, internet sitelerinde bir haber dönmeye başladı:
“Erdoğan’a havaalanında sorulacak sorular WhatsApp gruplarına düştü.”
Basın toplantısına katılacak gazetecilerin cep telefonlarına düşen üç soru vardı Erdoğan’a sorulacak.
Artık basın etiği konusunda yüzsüzlük öylesine olağan bir hal almıştı ki; bu haberin yayınlanmasından yaklaşık yarım saat sonra Erdoğan gazetecilerin karşısına geçti, ne yazık ki üç genç meslektaş da önceden deşifre olmuş bu çirkin oyuna katılarak üç soruyu da Erdoğan’a sordu.
Sorulardan ikincisi “İsveç’in NATO üyeliği nezdinde nasıl bir tutum sergileyeceksiniz” diye bitiyordu.
Erdoğan’dan herkesi şaşırtan bir yanıt geldi:
“… önce gelin Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde önünü açın, ondan sonra biz de İsveç’in önünü açalım.”
Erdoğan bu söylediklerini gittiği zirvede de tekrar etti ve İsveç’in NATO’ya girmesi konusunda yeşil ışık yaktı.
Daha ilk günün akşamı Erdoğan’ın tavrındaki 180 derecelik dönüşü anlamlandırmaya çalıştı Saray beslemesi gazeteler, televizyonlar ve de AK troller.
Hepsi neredeyse birbirine benzer başlıklarla sunuyordu haberi:
“Erdoğan’ın diplomatik zaferi.”
Evet, ortada bir “zafer” vardı ama altını bir türlü dolduramıyorlardı; çünkü kimse NATO zirvesinden AB üyeliğine Erdoğan’ın nasıl bir yatay geçiş yaptığını ne anlayabiliyordu ne de anlatabiliyordu.
Elbette AB sözcülerinden de “NATO’da AB’nin ne işi var” gibi homurdanmalar yükselmeye başlamıştı.
Ertesi gün de Saray beslemesi medya allama, pullama, yağlama işine tam gaz devam ediyordu.
Attıkları başlıklarda, koydukları spotlarda ortadaki saçmalığa mantık arıyorlardı ama bir türlü bulamıyorlardı. Manşetler mantıksızlıkta adeta birbiriyle yarışıyordu:
“Türkiye AB’ye, İsveç NATO’ya”, “AB Hamlesi”, “Türkiye’nin Dediği Oldu”, “AB’yi verin, İsveç’i Alın”
Sadece atılan başlıklar değil, açılan spotlar da Saray beslemesi medyanın nasıl da hem şaşkın hem de koskocaman bir yalancı olduğunu göstermeye yetiyordu. İşte bir örnek:
“Başkan Erdoğan’ın kararlılığı, NATO krizini diplomatik zafere dönüştürdü. İsveç, Türkiye’nin AB üyeliği dahil tüm şartlarını kabul edince tarihi uzlaşmaya varıldı.”
Gören de Türkiye’nin AB’ye üye olmasındaki en büyük engelin İsveç olduğunu sanır.
Oysa Türkiye; demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi konularda ilerleme kaydetmediği için AB üyeliği konusunda hiçbir fasıl açılmıyordu ve açılmış fasıllar kapanmıyordu.
Erdoğan, İsveç’in NATO’ya üyeliği konusunda Biden’ın bile beklemediği hızda bir “U” dönüşü yapmış; bu politika değişikliğini Saray’ın beslediği gazeteler, televizyonlar, hatta “majestelerinin muhalefeti”nin katkılarıyla koskocaman bir yalan olarak halka yutturmaya çalışıyordu.
Erdoğan, Kanal İstanbul’dan bile daha “çılgın proje”siyle 85 milyon insanı Türkiye için AB yolunun İsveç’ten geçtiğine inandırmaya çalışıyordu.
Oysa daha bundan neredeyse 25 yıl önce, ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı olarak Mesut Yılmaz Aralık 1999’da gittiği Diyarbakır’da Batı dünyasını çok iyi bilen bir siyasetçi olarak Türkiye’nin gerçeğini itiraf etmişti:
“Avrupa Birliği’ne üyeliğimize giden yolun Diyarbakır’dan geçtiğine inanıyorum.”
25 yıl önce “Diyarbakır” olarak kodlanan gerçek, günümüz Türkiye’sinde “evrensel hukuk, demokrasi ve Kürt sorunu” olarak daha da kökleşmiş bir devasa meseleye dönüşmüştü.
Erdoğan gittiği NATO zirvesinde yaptığı büyük “U” dönüşünü boş bir AB hayaliyle gizlemeye çalıştığı sıralarda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında ülkenin içinde bulunduğu gerçeği anlatmaya çalışıyordu:
“AB’nin demokratik standartlarını yerine getirmezseniz sizi AB’ye almazlar. Kendi ülkene demokrasiyi getiriyor musun? Demokrasinin, AB’nin yolu, Can Atalay, Osman Kavala, Merdan Yanardağ, Hakan Altınay, Mücella Yapıcı, bunlardan geçiyor. Bunları yapacağına söz verdin mi? AB’nin yolu Diyarbakır’da tutuklu gazetecilerden, Cumartesi Annelerinden geçiyor.”
Saray beslemesi gazeteler ve televizyonlar, 14 Mayıs seçimlerine giderken muhalefeti itibarsızlaştırmak amacıyla İsveç’in NATO’ya girebilmek için Kılıçdaroğlu’nun seçilmesini dört gözle beklediği yalanına sarılmışlardı. İşte birkaç örnek:
“İsveç’in Kılıçdaroğlu hayali! Kazanırsa NATO’ya gireriz”
“İslam düşmanlarının umudu Bay Kemal, İsveç’in teminatı Kılıçdaroğlu: NATO’ya katılım seçimlere bağlı”
“Terörist yatağı İsveç‘in umudu da Bay Bay Kemal!”
Şimdi Türkiye halkları 31 Mart yerel seçimlerine kadar Erdoğan iktidarının yeni yalanlarıyla avunacaklar; boş bir AB üyeliği ve AB ülkelerine vizesiz gitme hayali kuracaklar. Ama vize almak için Avrupa ülkelerinin elçiliklerinden randevu bile alamayacaklar.
Şu anda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Avrupa Konseyi’nin kararlarını bile uygulamayan Saray iktidarı, beslediği gazetelerin ve televizyonların yalanları üzerinden kendi zulüm rejimini bütün kurum ve kurallarıyla tesis etmeye sıvanmış durumda.
Elbette bu zalim ve yalancı iktidarın da bir gün sonu gelecektir.
Yoksul halkı yarattığı yalancı cennetle avutanlar, hayali bir dünya lideriyle oyalayanlar, insanları düşler dünyasında yaşatıp zorba iktidarına meşruiyet arayanlar eninde sonunda gerçeğin kayalarına çarpacaklardır.
Celal Başlangıç: 1956 yılında İstanbul’da doğdu. 1975’te Ekspres’te gazeteciliğe başladı. 1978 yılında Ege Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. Demokrat İzmir, Politika ve Cumhuriyet gazetelerinde muhabirlik, istihbarat şefliği, bölge temsilciliği, politika servis şefliği ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1995’te Evrensel Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi. Radikal’de 10 yıldan fazla süreyle “Zaman Mekan ve İnsan” röportajları yaptı. 2002’de Beyoğlu Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmeni oldu. 2011’de İMC TV’nin Kurucu Yayın Kurulu Üyeliğinde bulundu. T24, Haberdar ve Gazete Duvar haber sitelerinde köşe yazarlığı yaptı. 2017’de Artı TV ve Artı Gerçek’in Kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı.