Celal Başlangıç
Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu’na karşı!
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan üçüncü dönemine ekonomide büyük bir “U” dönüşüyle başladı.
Belli ki bir “ekonomist” olarak Türkiye ekonomisine getirdiği büyük iddiasının altında kaldı.
“Faiz sebep enflasyon sonuçtur” tezi çöktü, ekonominin gerçekleri karşısında “nas var nas” dindarlığı sonuç olarak “dinden imandan çıkma”yı dayattı.
Bu yüzden de daha önce dolandırıcılıkla suçladığı Mehmet Şimşek’i şimdilik ekonominin başına
geçirme mecburiyetinde kaldı Erdoğan.
Şimşek de görevi devraldığı eski Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin artık parlamayan
gözlerinin içine baka baka, uygulanan ekonomik politikanın iflasını ilan etti:
“Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında seçenek kalmamıştır.”
Şimşek, Erdoğan kabinesinin bir bakanı olarak Erdoğan’ın “faiz sebep enflasyon sonuçtur” savıyla
uyguladığı ekonomik politikanın irrasyonel, yani akıldışı olduğunu söylüyordu. Erdoğan gibi güç düşkünü bir politikacının kendisinin göreve getirdiği bir bakanın bu sözlerine “gık”
demeden tahammül etmesi de Türkiye’nin ne büyük bir ekonomik çöküntünün altında kaldığının
apaçık bir göstergesi. Yeniden seçilen Erdoğan başta büyük ekonomik krizden kurtulmanın yollarını büyük ödünler karşılığında ararken muhalefet ittifakları ve partileri de “kazandık” gözüyle baktıkları bir seçimi kaybetmenin sancılarını yaşıyor.
DOKUZ YILDA ÜÇÜNCÜ YENİLGİ
Elbette şu anda en büyük krizi yaşayan da cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeden Kılıçdaroğlu’nun
CHP’si.
Diğer yenilgiler bir yana, 2014’ten bu yana geçen dokuz yıl içinde Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı
Erdoğan’a karşı kaybettiği üçüncü cumhurbaşkanlığı seçimi bu.
İlkinde kimin aldığı belli olmayan bir kararla Kılıçdaroğlu, muhafazakar Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday
göstermişti. Kaybetti.
İkincisinde Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’a karşı adayı Muharrem İnce’ydi. Kaybetti.
Üçüncü ve son seçimde bu kez Kılıçdaroğlu’nun kendisi çıktı Erdoğan’ın karşısına… Onu da kaybetti.
Yaklaşık dokuz ay sonra yerel seçimler var.
Şimdi soru şu; CHP, Türkiye genelinde yapılacak yerel seçimlere kimin genel başkanlığında gidecek?
Dört bir yandan “istifa” ve “değişim” talepleri yükselirken anlaşılan o ki CHP kurultayını yapsın ya da
yapmasın Kılıçdaroğlu 2024 yerel seçimlerine kendi genel başkanlığında gidilmesini istiyor.
Erdoğan son seçimi bir savaşa çevirdiğinden CHP cenahından Kılıçdaroğlu’na dönük itiraz da militarist
bir benzetmeyle geliyor:
“Bir meydan savaşını kaybeden komutanla yeni bir meydan savaşına girilmez.”
Seçim sonuçları nedeniyle büyük bir hayal kırıklığı yaşayan muhaliflerin büyük bölümü önümüzdeki
seçimlerde Ankara ve İstanbul gibi büyükşehir belediye başkanlıklarını kaybetmemek, hatta yenilerini
kazanmak ve Erdoğan’ı bir erken seçime zorlamak için CHP’de “değişim” istiyor.
Bu “değişim”in en büyük talibi olarak da Ekrem İmamoğlu öne çıkıyor.
YENİ GENEL BAŞKAN BEKLENTİSİ
Kılıçdaroğlu beş milliyetçi ve muhafazakar partiyle Millet İttifakı’nın harcını yoğurdu, 2300 maddelik
Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin oluşturulmasına öncülük etti, seçim sürecinde çok başarılı bir
kampanya yürüttü ve aydınlık bir Türkiye umudunu ayağa kaldırdı.
Ama sonuçta Kılıçdaroğlu bütün beklentileri boşa çıkartarak seçimi kaybetti.
“Köprüden önceki son çıkış”, “Türkiye’nin varlık yokluk seçimi” gibi haklı olarak büyük anlamlar
yüklenen bu seçim de kaybedilince “Erdoğan karşısında seçim kazanamayacağı defalarca test edilerek kesinleşen lider” durumuna düştü Kılıçdaroğlu.
Bu durumda genel başkanlıktan istifasına, partiyi hemen kurultaya götürmesine ve CHP’ye yeni bir
genel başkan seçilmesine dönük beklentiler doruğa çıktı.
Ancak seçimden sonraki tutumuyla; Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı bırakmaya hiç niyeti olmadığı,
göstermelik bazı değişikliklerle 2024 Mart’ındaki yerel seçimlere kendi belirleyeceği belediye başkan
adaylarıyla gitmek istediği ortaya çıktı.
Seçim sürecinde gençlerin “dedem”i, Kürtlerin “piro”su olan Kılıçdaroğlu’nun koltuğa yapışmış
görüntüsü veren tutumu CHP liderinin iyi niyetinin de sorgulanmasına yol açtı.
Aday olduğu andan itibaren “seçilse de gidecek, seçilmese de gidecek” gözüyle bakılan
Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrası tutumu “kendi için değil, halkı için yapıyor” imajının hızla aşınmasına
neden oldu.
Seçimden sonra bu yargıyı haklı çıkartacak uygulamalara imza attı Kılıçdaroğlu.
Deniz Baykal için değiştirilen tüzüğün antidemokratik maddelerinden yararlanıp kendi seçtiği Merkez
Yürütme Kurulu’nu feda ederek kendisini kurtarmaya çalışması Kılıçdaroğlu’nun hanesine son atılan
çarpı işareti oldu.
Baykal’ın hayrını görmediği tüzük gereği CHP Kurultayı, genel başkanın yanı sıra 60 kişilik Parti
Meclisi’ni seçiyor.
Genel Başkan da 60 kişilik PM’den istediği sayıda genel başkan yardımcısı seçerek Merkez Yürütme
Kurulu’nu belirliyor.
Son kurultayda da seçilecek Parti Meclisi için Kılıçdaroğlu kendi anahtar listesini çıkardı ve büyük
ölçüde kendi tercihi olan kişilerin seçilmesini sağladı.
Sonra da büyük bölümünü kendi seçtirdiği PM’den 17 genel başkan yardımcısı seçerek MYK’yı
oluşturmuştu.
Yani CHP’nin son PM’si büyük ölçüde, MYK’sı ise yüzde yüz Kılıçdaroğlu’nun damgasını taşıyordu.
Seçim sonrası kaybetmenin de kızgınlığıyla özellikle CHP tabanında “istifa” talepleri yükselince
Kılıçdaroğlu istifa etmek yerine kendi oluşturduğu MYK’nın istifasını kabul etti.
Bu yaptığı MYK’yı kurban edip kendisini kurtarma hamlesini de “Yeni MYK’yı toplumun yenilenme
talebini dikkate alarak yaptım“ diye açıklayarak bir anlamda kendisini destekleyenler dahil
herkesin aklıyla alay etti.
Ama MYK’da öyle bir “değişim“ yaptı ki Kılıçdaroğlu, kurulun sözcüsü Faik Öztrak’ı bile
değiştirmedi. Örgütten sorumlu genel başkan yardımcılığını lağvedip bütün örgütü kendisine
bağladı.
İMAMOĞLU BAYRAK AÇTI
Yapılacak ilk kurultayda genel başkanlığa aday olacağına kesin gözüyle bakılan Ekrem
İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun bu göstermelik “değişim“ hamlesine karşı dün yaptığı
açıklamayla bayrak açtı:
“Değişim anlayışını halen en güçlü şekilde talep eder durumdayım. Değişimin sadece bir
kurul, heyet değişimiyle olmayacağını hepimiz biliyoruz.“
Gelinen bu noktada Kılıçdaroğlu’nun yeni MYK’sı kurultay takviminin başlatılmasına karar
verdi.
Yani önce mahalle delegeleri seçilecek, ilçe kongrelerinde il delegeleri belirlenecek. İl
delegeleri de kurultayda genel başkanı seçecek.
Şimdi bu süreci başlatıyor Kılıçdaroğlu.
Aslında bu süreç CHP’de yıllardır “emme basma tulumba“ gibi çalışıyor.
Genel başkan ve ekibi mahalle delegelerinin seçiminden başlayarak sürece müdahil oluyor,
ilçe ve il delegelerini ardından da kurultay delegelerini kendi istediği gibi belirliyor, o delegeler
de kurultayda mevcut genel başkanı seçiyor.
Tüzükte ön görülen asgari süreçler uygulansa bile ilçe ve il kongreleri ancak 15 Ekim gibi
ancak tamamlanacak.
Şu anda görünen o ki, ilçe ve il kongrelerinin tamamlanmasının ardından CHP Genel Merkezi
“31 Mart yerel seçimlerine beş ay gibi kısa bir süre kaldığı için kurultayın seçimler sonrasına
ertelenmesine“ karar verecek.
Böylece CHP, 14/28 Mayıs seçimlerinde Erdoğan’a yenilmiş bir Kılıçdaroğlu’yla 31 Mart yerel
seçimlerine gitmek zorunda kalacak.
Bir an önce “değişim“ isteyen İmamoğlu ve ekibi de mahalle delegelerinin seçiminden
başlayan sürece kaçınılmaz olarak müdahale etmek zorunda kalacak.
Şimdi başlatılan bu süreç CHP içersinde ciddi tartışmalara, çatışmalara açık bir ilçe ve il
kongrelerine işaret ediyor.
Yani önümüzdeki döneme ilişkin başta Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında bir uzlaşmayla yol haritası
belirlenmemesi durumunda CHP 31 Mart yerel seçimlerine kavga dövüş içinde gidecek.
Kılıçdaroğlu’nun gündeme gelen CHP’deki değişim isteğine ayak diriyor görünmesi de aynı zamanda
özellikle son seçim süreci itibariyle iyi niyetinin sorgulanmasına yol açacak.
Kılıçdaroğlu seçimi kaybettiği için Meclis’te de altından kalkılması zor bir milliyetçi-muhafazakar
ağırlığı oluştu.
Kılıçdaroğlu, CHP listelerinden DEVA’lısı, Gelecek’lisi, DP’lisi, SP’lisi olmak üzere toplamda 39 milliyetçi
ve muhafazakar milletvekili seçtirdi.
Onlar partilerine dağıldığında CHP’nin 130 milletvekili kalacak. Buna Yeşil Sol Parti’nin ve TİP’in
toplam 65 milletvekilini de eklersek TBMM’de Saray iktidarına karşı gerçek muhalefeti yapacak
milletvekili sayısının 200’ün altına olduğu görülecektir.
İYİ NİYET SORGULAMASINI KAYBEDER
Yani Kılıçdaroğlu’nun mimarı olduğu Millet İttifakı’nın da katkılarıyla şu anda parlamentoda en az 400
milliyetçi ve muhafazakar milletvekili olduğunu söylemek hiç de abartı olmaz.
Kılıçdaroğlu ‘nun bu tavrında ısrar etmesi halinde “Aslında kendini Millet İttifakı’nın adayı olarak
seçtirmek için küçük partilere CHP listelerini ağırlıklarından fazla açtı. Her partiye en az birer bakanlık
sözü verdi. Her parti başkanına Cumhurbaşkanı Yardımcılığı makamını açtı. Böylece İYİ Parti dışındaki
bütün küçük partiler CHP listelerine girebilmek, birer bakanlık kapabilmek, cumhurbaşkanı yardımcısı
olabilmek için Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ‘Evet’ dedi. Bu "Kılıçdaroğlu’nun elindeki gücü kendi adaylığı için kullandığı anlamına gelmektedir” türünden iddiaları haklı kılar.
Kılıçdaroğlu da bu “iyi niyet sorgulaması”nı kaybeder.
Seçim sürecinde neredeyse her akşam mutfağından bir mesaj veren Kılıçdaroğlu’nun seçimin
üzerinden 10 gün geçmesine rağmen hala daha hem seçime hem de değişim taleplerine ve kurultaya
ilişkin tek bir açıklama yapmaması da başka bir eksi olarak hanesine yazılmış durumda.
Şu anda CHP’nin önünde görünen süreç; 31 Mart’taki yerel seçimleri zora sokacak, bırakın yenilerini
kazanmak, bazı kazanılmış Ankara ve İstanbul gibi büyükşehirleri de kaybetme gibi bir tehlike
barındırmaktadır.
“Her insan yaşamı boyunca kendi heykelini yontar” der İlhan Selçuk.
Dileyelim de Kılıçdaroğlu yaşamı boyunca yonttuğu heykelini yine kendi elleriyle imha etmesin.
Celal Başlangıç: 1956 yılında İstanbul’da doğdu. 1975’te Ekspres’te gazeteciliğe başladı. 1978 yılında Ege Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. Demokrat İzmir, Politika ve Cumhuriyet gazetelerinde muhabirlik, istihbarat şefliği, bölge temsilciliği, politika servis şefliği ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. 1995’te Evrensel Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi. Radikal’de 10 yıldan fazla süreyle “Zaman Mekan ve İnsan” röportajları yaptı. 2002’de Beyoğlu Gazetesi’nin Kurucu Genel Yayın Yönetmeni oldu. 2011’de İMC TV’nin Kurucu Yayın Kurulu Üyeliğinde bulundu. T24, Haberdar ve Gazete Duvar haber sitelerinde köşe yazarlığı yaptı. 2017’de Artı TV ve Artı Gerçek’in Kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı.