Ragıp Zarakolu
Darısı kimin başına?
Stockholm. Aslında Trump gibi bir vakanın 4 yıl da olsa ABD Başkanı olmasının sorumlusu Mr. Clinton’dı diyebiliriz. Mr. Biden onun yaptığı hatayı yinelemedi.
Elbette, baş sorumlu, dünyanın en arkaik seçim sistemlerinden birine sahip olması. Doğrudan başkana değil, başkan seçicilere oy veriyor yurttaşlar. Her eyalette birkaç oy ile çoğunluğu alan, bütün seçicileri götürüyor. Yani mutlak çoğunluk sistemi. Bu yüzden kalabalık nüfusa sahip eyaletler, son kertede kimin başkan olacağını belirliyor.
Bu yüzden ülke genelinde en çok oy alan aday başkan seçilemiyor. Hillary Clinton mesela ülke genelinde en yüksek oyu aldığı halde seçilememişti. Bu kez Biden, ülke genelinde en yüksek aldı. Ama kritik eyaletlerde Trump’ı kıl payı geçtiği için seçildi.
Bu şans Hillary için de vardı. Eğer "sol" diye tanımlanan Sanders’i başkan yardımcısı olarak kabullenseydi, Trump’ın kazanma şansı yoktu. "Sol"un adayı, bağımsız aday olarak girdiği seçimde % 5 gibi yüksek bir oy aldı, bir anlamda Hillary’nin dizini kırdı.
Global popülist dalganın zirve yaptığı Trump’ın başkan seçilmesi, dünyadaki bütün otokrat başkanları sevindirdi. Kuzey Kore dahil!
Öyle ya, adam iş insanı bir başkan! Şirketler de her zaman pazarlığa hazırdı ya!
Birileri belediye başkanı gibi yönetirse ülkeyi, birileri de niye iş insanı gibi yönetmesin!
Trump’ın seçilmemesini, dünyadaki popülist dalganın gerilemesinin başlangıcı olarak görebiliriz.
Hatırlamıyorum tam, ama galiba Financial Times’ın bir yorumcusu şöyle yazmıştı:
"Trump’ın ne yapacağını merak ediyorsanız, RTE’ye bakın!"
Evet, ABD patentli baharların ilki aslında Türk Baharı idi. Arap Baharı daha sonra geldi, Mısır ve Tunus ile. Ve bu baharlar, demokratik bir toplumun değil de Müslüman Kardeşler hareketinin önünü açtı. Aslında bir dönem neredeyse başarılı olmuşlardı.
Sonra dalga Suriye iç savaşına yol açınca, bir anlamda kendi sonlanmasını da başlattı.
Ama popülizmin ABD, Türkiye vd. ülkelerdeki başarısı, aslında merkez sol, liberal (ABD’de), sosyal demokrat diye tanımlanan partilerin salaklığına borçlu da diyebiliriz.
Örneğin, Türkiye’de Türk Baharı, ABD’de planlansa da, Türkiye’de sosyal demokratlıktan yeniden CHP’liliğe büyük geri sıçrama yapan Bay Deniz Baykal’ın kapıyı aralamasına çok şey borçlu.
CHP’nin Deniz Baykal önderliğinde, 2002 seçimlerinde Siirt’te yeni seçimle RTE’nin parlamentoya girmesini sağlayan "demokratlığı", hiçbir zaman aynı demokratlığı parlamentonun HDP’den seçilmiş mebusları için işlemedi.
2015 Haziran seçimlerinde, AKP iktidarının HDP’nin 80 mebus çıkarması ile kırılan dizini CHP onardı, HDP’yi yok sayması ile.
Ama HDP ile aynı sayıda mebus çıkaran MHP ile pragmatik RTE ittifak kurarak otokrasiyi oturtmayı başardı.
Zaten yüzde 20’ler ile RTE’nin İstanbul Belediye Başkanı seçilmesinde, yine bizim sözde sosyal demokratlarımızın 2 hatta 3 aday çıkarmasının hiç mi rolü olmadı?
Mesela bir Zülfü Livaneli, diğer bir sosyal demokrat lehine adaylıktan çekilse idi, belki TC’nin daha başka bir rotaya girmesi söz konusu olacaktı.
Evet, Biden Hillary’nin hatasını yinelemedi.
Hani bizim CHP’lilerin yüksek burnu vardır ya, Hillary’de de vardı bu. Seçim kampanyasında ABD içlerine gitmeye tenezzül etmedi.
Ve Biden, bir kadını ilk kez başkan yardımcısı adayı yaptı. Hem de melez, hem de Asya ve Afrika kökenli. ABD’de yükselen solun da desteğini almayı başardı.
Riskli bir karardı, ters de tepebilirdi. Trump’ın arkasına aldığı gerici WASP, Çay Partisi dalgası nedeniyle.
Ama başarının özünde her zaman risk alma da vardır.
Neyse, Cumhuriyetçiler de Trump sayesinde bu beladan kurtuldular. Ve eski başkan Bush, sportmence, Biden’in başarısını kutlayarak, bir anlamda onay vermiş oldu.
Ama gönlünü almak için onu da seçim kampanyası nedeniyle kutladı. Haklıydı bir yerde, Trump, Covid-19 maskesini atarak her yere koşturdu. Biden’ı maskesinden dolayı "korkak" biri nasıl başkan olur diye "deşifre" de etti.
Sonuçta ABD tarihinin en yüksek katılımlı seçimi yaşandı. İki cephe de alandaydı. Trump, "hile var" diye tepinerek, ABD’nin seçim sonuçlarını tanımayan ilk aday olarak tarihe geçti.
Şu ana kadar Ankara ve Moskova’dan nezaketen olsun bir tebrik mesajı gelmedi. Tahran’dan gelirken!