Kaygı duyanlar yelpazesi o kadar genişledi ki, geçmişte siyaseten birbirlerinin varlıklarına tahammül edemeyenler yan yana geldiler.
Nazım ALPMAN
Bir ülkede sık aralıklarla seçim yapılması, sandıkların ortaya konulması, milletvekili ve belediye başkanlarının seçilmesi, demokrasinin varlığı olarak gösterilebilir mi?
Eğer "evet" denilip de gösterilirse, bu göstermelik bir demokrasi olmaz mı?
Sahici demokrasiyi görüp, bilen, uygulayan ve yaşayanlar "komik olmayın" demezler mi?
Böyle şeyleri uzaklarda arayıp, tarayıp inceleme yapılmasına gerek yok. İçinde bulunduğumuz dönemin tek fotoğrafı yeterde de artar bile…
Bütün şehirlerin, bütün caddeleri, bütün sokakları, bütün binaları, bütün billboardları, bütün elektronik ilan panoları, bütün trafik bilgisi verici panoları, bütün gazeteleri, bütün televizyon kanalları "tek kişiye" tahsis edilmişse o ülkenin akıl fikir sağlığı konusunda endişe duyulmaya başlanmaz mı?
Aynı ülkede muhalefetin bütün etkinliklerine yasaklamalar getiriliyorsa demokrasinin "D'si" telaffuz edilebilir mi?
Hepsi, herkesin cevaplarını bildiği "zor" sorular.
Ama sanki sorulmamış gibi yapılarak devam ediliyor.
Bu sütunun burasına kadar da bahsi geçmeyen minik bir soru daha var:
-Ülkenin en iyi muhalefet partisinin genel başkanları, genel başkan yardımcıları, Meclis Grup Başkan Vekilleri, milletvekilleri, belediye başkanları, il, ilçe, belde yöneticileri topluca hapse atılmışlarsa bu iklimde demokrasi yeşerir mi?
Bizim ülkemiz böylesi bir sarmalın içinde…
Devlet bir partinin mekanizması haline getirilmiş durumda.
Kaygı duyanlar yelpazesi o kadar genişledi ki, geçmişte siyaseten birbirlerinin varlıklarına tahammül edemeyenler yan yana geldiler.
Çünkü herkes aynı fotoğrafı görüyor: Ülke bir uçurumdan aşağı yuvarlanmak üzere!
Son olarak dört eski TBMM Başkanı bir araya geldiler. Birlikte çalıştıkları 550 milletvekiline çağrı yaptılar. Bütün bu eski vekiller ortak kaygılarını dile getirip, HAYIR çağrısı yapan video görüntüleri yayınladılar.
Çağrı yapanların hiç birinin "ikbal" kaygısı yok. Sadece ülkenin geleceği konusunda endişeliler. Bu gidiş iyi değil diyorlar. Hepsi değişik zamanlarda devletin bir basamağında yer almışlar. Artısıyla eksisiyle, günahıyla sevabıyla devleti yönetmişler. Ama şimdi diyorlar ki:
-Böyle gitmez!
Seçme ve seçilme hakkını savunmak için herkesten destek alanlar, artık kendileri dışında kimseye seçme-seçilme hakkı tanımamanın yollarını aralıyorlar.
Gelecekte ülkenin bugünlerini yazacak olanlar mutlaka yaşanan gerçeğin altını çizeceklerdir:
-Demokrasinin yağmalanması dönemi idi!