Ayşegül Kars Kaynar
Direnen Agrobay işçisi; yalnızlık sana yakışmıyor
O bir kamu ihale şampiyonu… O Avrupa’nın en büyüğü…O koskoca Bayburt Holding’e bağlı Agrobay Seracılık… ve nedense bu şampiyona 39 işçinin tazminatını ödemek zor geldi. 39 işçiye ödenecek tazminatı toplasanız, patronların yaz aylarında çıkacağı tatilde otelde geçirecekleri iki hafta etmez. Patronların karları ve kazançları biz maaşlı/ ücretli çalışanların tahayyül edeceği cinsten değildir. Ama yine de bu patronlar söz konusu işçi olunca, hakkını vermezler.
Elbette bu öncelikle bir gelir-gider hesabıdır. Patronlar böyle böyle, ufak ufak işçiden çalarak kazanıyorlar. Ancak bahsettiğim şey, artı emeğin oluşması için gereken fazla çalıştırma yoluyla, hiç çaktırmadan işçinin sömürülmesi anlamında nitelikli hırsızlık değil. Mevzuya bahis olan hırsızlık, işçinin yasal hakkı olan tazminatın ödenmemesi ve işçinin hakkının olabildiğince aşikâr bir biçimde elinden alınması anlamında, gündüz vakti şehir meydanında işlenen bir hırsızlık gibi; niteliksiz bir hırsızlık. Basit hırsızlık.
HEM HIRSIZLIK HEM HUKUKSUZLUK
Devletin ve hukukun sermaye birikimindeki rolü konusunda çok şey söylenebilir. Her ikisi de hegemonyanın tesisinde, rızanın üretiminde ve gerektiğinde zor kullanarak sınıf mücadelesini sermayedar lehine döndürmekte başroldedir. Devlet, sermayenin çıkarını herkesin çıkarı olarak sunar ve korur. Hukuk da eşit olmayanları eşitmiş gibi gösterir; iş kanunlarıyla emek sürecini düzenler ve sömürüyü meşrulaştırır. Ancak işçiler ve Tarım-Sen’in Agrobay direnişine konu olan işten çıkarmalarda hukuk işleyerek değil, işlemeyerek sermayeyi koruyor. Sendikalaşmak anayasal, tazminat ise yasal hak olmasına rağmen hukuk kendini reddederek patronlara destek oluyor: Elleri cebinde ıslık çalarak gökyüzüne bakarken işçilerin haklarını ne görüyor, ne duyuyor, ne biliyor. Velhasıl, ortada hem bir hırsızlık hem bir hukuksuzluk var.
Öte yandan, Agrobay’ın yaptığı aynı zamanda niteliksel bir hesap. Dedim ya, 39 işçiye ödenecek tazminat miktarı bu şampiyonun elinin kiridir. Ama ödemez, çünkü işçi kimdir ki? Kimsin ki sen tarım işçisi, ayağında dallı güllü şalvarın ve lastiğinle koskoca beyefendilere, hanımefendilere dikleniyorsun? Patronların sözüne riayet etmeyip direnişe geçen işçilerin, efendilerin gururlarını incitmediğini; yüreciklerini hoplatmadığını zannedenler yanılır. Sanırım sınıf mücadelesinin en sevdiğim yönü de burada: Sans-culottes’un Mercedes’e binenlere kafa tutma cüreti. Sanırım 15 Eylül günü Mercedes’e binenlerin canına tak etti ki “dağıtın bunları” emrini verdiler ve tüm hiddetleriyle direnen kadınların üstüne çullandılar.
Bu cüreti; bu kötüyle iyinin ya da zenginle yoksulun karşı karşıya gelişini romantize etmeyeceğim. Sınıf mücadelesinin böyle parça parça küçük olaylarla başlayacağını ve yayılacağını, bulaşacağını da hiç iddia etmeyeceğim. 39 işçinin taleplerini daha büyük emeller, daha büyük yığınlar için değil; sadece kendileri için istiyorum. 39 işçiye hakkını ver Agrobay! Hukuka uy Agrobay! Tarım işçilerini yalnız, seslerini kısık, direnişi günlük mü sandın?
Ayşegül Kars Kaynar: 1980 yılında Ankara’da doğdu. 2014 yılında ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünden doktora derecesini aldı. 2015 yılında Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin düzenlediği Genç Sosyal Bilimciler Ödülleri’nde doktora tezi kategorisinde ödül ve 2017 yılında Halit Çelenk Hukuk Ödülleri’nde mansiyon kazandı. New School for Social Research ve Hamburg Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve ardından Humboldt Üniversitesi’nde çalıştı. Çağdaş Türkiye siyaseti, hukuk devleti ve asker-sivil ilişkileri üzerine yayınları bulunmaktadır.