Alp Altınörs
Düşük faizde yolun sonu
Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Ekim ayında düzenlediği basın toplantısında (kuşkusuz aldığı siyasi talimat doğrultusunda) iktidarın "cari fazla" hedefini ilan etmişti. "Rekabetçi kur" ile ihracat artacak, böylece cari açık kapanacaktı.
Fiyat istikrarı mı? Bu konu artık Merkez Bankası’nın pek de umurunda olmayacaktı. Dolar Kuru mu? Kura da her hangi bir müdahale yapılmayacaktı. Böylece dolar 20 Aralık’ta 18 TL’ye kadar çıkmıştı.
İşte bu açıklamanın işaretini verdiği sözde "yeni" ekonomik model, aradan geçen altı ayda Türkiye halklarına ağır bir yıkım getirirken, en önemli hedefini de, yani cari açıktaki azaltma hedefini de tutturamadı.
Öyle ki TÜİK’e göre Ocak 2022’de cari açık 7,1 milyar dolar ile son dört yılın zirvesinde. Böylece "düşük faiz" adı altında yapılan Erdoğan devalüasyonları, hem enflasyonu hem de cari açığı artırarak, görülmedik bir mali iflasa sebep oldu.
Aralık ayında 18 TL’ye fırlayan doları yerinde tutabilmek için devreye sokulan "Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) örtülü faiz artışı olduğunu daha önce de vurgulamıştık. İşte şimdi, 21 Mart tarihinde, ilk üç aylık KKM ödemeleri yapılacak. Aralık sonunda, diyelim 12 TL’den KKM’ye geçen bir kişiye, parasının üstü döviz artış pirimi eklenerek ödeme yapılacak. 15 TL’den ödeme yapıldığını varsayarsak; Üç aylık faiz = 3/12= yüzde 25’tir! Yıllıklandırılmış faiz ise yüzde 100’dür! Sözüm ona "faizi düşüreceğiz" diye başlattıkları uygulama yüzde 100 faizle sonuçlandı. Üstelik de bu faiz Hazine’den, yani 84 milyonun cebinden ödenecek. AKP böylece, yoksuldan alıp, zengine vermeye devam edecek.
Bu arada ABD Merkez Bankası (Fed) yüzde 0.25’lik ilk faiz artışıyla birlikte faiz artırımlarına başladı. Toplamda yıl sonuna kadar yedi artış yapılması bekleniyor. Bu durumda Merkez Bankası yüzde 14 politika faizinde ısrar edebilecek mi? Resmi enflasyon verisine göre dahi –yüzde 40 düzeyindeki negatif reel faiz politikası sürdürülebilir mi?
Rusya-Ukrayna savaşı, birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da değişikliklere yol açacak gibi görünüyor. İflas eden ‘yeni model’in tüm günahının Kavcıoğlu ve Nebati’ye mal edildiği, Merkez Bankası politika faizinin 4-5 puan artırıldığı bir döneme girebiliriz. Zira artık ekonomideki iflası örtmeye, KKM yaması da yetmiyor. Hatta gelinen noktada KKM başlı başına bir kriz unsuruna dönüşmeye başladı. Aralık’tan Mart’a yüzde 25’lik kur primleri nasıl, hangi kaynaktan ödenecek? Bunun için 2022 Bütçesi’nde ayrılmış tek kuruşluk ödenek yok. Ya Hazine borçlanarak bu ödemeleri yapacak ya da Merkez Bankası para basacak.
Hazine borçlanması, halkın sırtına ek faiz yükü bindirecek, bu faiz ödemeleri için devlet yeni vergiler salacak. Para basarak ödenirse, bu kez de enflasyon artacak, bu da hayatın daha da pahalılaşmasına, yeni bir zam yağmuruna ve dolar kurunun daha da yükselmesine sebep olacak. Baştan beri söylediğimiz gibi; KKM bir çözüm değil, geçici bir oyalamadır ve bir süre sonra yeni bir krizin sebebi olacaktır.
Ekonomideki iflas, artık üstü örtülemez, gizlenemez bir halde. AKP ekonomiye zararlı vermektedir. Önümüzdeki aylarda, yoksullaşmanın yol açtığı genel bir toplumsal uyanışa tanık olmamız da mümkündür.
Sonsöz: "Örgütlü emek, örgütlü toplum, örgütlü mücadele!."