Ayşe Yıldırım
Erdoğan bir daha karşı hamle yaptı: Demirtaş yine tutuklandı
AİHM, 20 Kasım 2018’de Selahattin Demirtaş’ın "derhal serbest bırakılması" yönünde karar verdiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti:
"AİHM'nin verdiği kararlar bizi bağlamaz. AİHM'nin bugüne kadar biliyorsunuz terör örgütüyle ilgili verdiği birçok karar var. Hepsi de aleyhedir. Onun karşılığında bizim de yapabileceğimiz birçok şey vardır. Biz karşı hamlemizi yaparız, işi bitiririz. Terörü gelip de Türkiye'de dizginleyen hiçbir zaman AİHM olmadı. Terör devam etti. Yine aynı şekilde şu anda terör devam ediyor. Faturasını, bedelini ödeyen Türk halkı."
Ve bildiğiniz üzere Erdoğan’ın "yaparız" dediği "karşı hamle" yapıldı. Aslında o karşı hamle daha önceden hazırlanmıştı. AİHM’in ‘serbest bırakın’ kararından çok kısa bir süre önce 7 Eylül 2018’de İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’e ‘terör örgütü propagandası’ gerekçesiyle hapis cezası verdi.
Demirtaş’a 4 yıl 8 ay, Önder’e 3 yıl 6 ay. Suçlama konusu ise çözüm süreci içerisinde 2013 Newroz’unda yaptıkları konuşmalardı.
Oyun kurulmuştu. AİHM ‘serbest bırakın’ derse hapis cezası anında onanacaktı. Zaten 5 yılın altında olduğu için Yargıtay’a da gidemeyecekti.
Nitekim öyle oldu.
AİHM’in kararının ardından yapılan Demirtaş’ın tahliye başvurusu 30 Kasım’da reddedildi. Dört gün sonra da 4 Aralık’ta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, Demirtaş ve Önder’in hapis cezasını onayladı. Hepimizin gözü önünde oynanan büyük bir hukuk katliamıyla AİHM’in kararı boşa çıkarıldı. Demirtaş serbest bırakılmadı.
Bunun üzerine Demirtaş’ın avukatları davanın AİHM Büyük Daire’ce yeniden incelenmesi talebiyle AİHM’e başvurdu. AKP hükümeti de AİHM’den verdiği ihlal kararlarının yeniden değerlendirilmesini talep etti. Ve bildiğiniz gibi dosya AİHM Büyük Daire'ye taşındı. Duruşma tarihi 18 Eylül 2019’du.
Bu duruşmadan yaklaşık iki hafta önce 2 Eylül’de aniden Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, Demirtaş hakkında tutuklu olarak yargılandığı ana davadan tahliye kararı verdi.
Demirtaş’ın artık ne zaman serbest bırakılacağı tartışmaları sürerken üç gün önce yani 18 Eylül’de AİHM’de duruşma görüldü.
İşte o duruşmada Demirtaş’ın avukatları tutukluluğun neden "siyasi" olduğuna ilişkin süreci anlatırken AİHM’in serbest bırakın kararının ardından gelişen süreci ve Erdoğan’ın "karşı hamlemizi yaparız" sözlerini de anımsatıyorlardı:
"Cumhurbaşkanı'nın konuşmasının ardından gelen bu karar bile, Cumhurbaşkanının yargı üzerindeki etkisinin derecesini göstermek ve Türkiye'de 'bağımsız' bir yargıdan söz etmenin mümkün olmadığını doğrulamak için yeterlidir."
Dün de Demirtaş’ın avukatlarının mahsupluk başvurusu kabul edilir edilmez başka bir hukuk katliamıyla karşı karşıya geldik. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ana dava kapsamında yeni bir soruşturma başlattı ve alelacele yapılan mahkemeden Demirtaş ve Figen Yüksekdağ için ‘tutuklama’ kararı çıktı
Evet, tahliye kararı verilen dosyadan! Tahliye kararına yapılan itirazın reddedildiği dosyadan!
Tahliye kararı verilen dosyada yer alan suçlamadan bir kez daha tutuklandı Demirtaş. Oysa zaten hiç tahliye edilmemişti.
Ne diyordu Demirtaş’ın avukatları AİHM’de:
"Demirtaş’ın davası Türkiye'deki muhalefet üyelerinin ve insan hakları savunucularının haklarının sınırlandırılmasının bir parçasıdır. Cumhurbaşkanı, tüm kesimlerden siyasi muhalefeti hedef almaya, yargı ise bu çağrılara yanıt vermeye devam etmektedir."
Evet, yargı bir kez daha Cumhurbaşkanı’nın çağrısına yanıt verdi, hukuk bir kez daha katledildi."
Ve birileri utanmadan "yargı reformu"ndan söz ediyor.
Hani şu Saray’dan ayrılmayan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun "Türkiye bu konuda ciddi değildir, oyalama taktiği içindedir, hukuk devletini güçlendirme niyeti yoktur, demokrasiden sapmıştır diyenlere tokat gibi cevap olacaktır" diye savunduğu Yargı reformu paketinden…
Ama o "yargı reformu"nda zaten HDP ile görüşülmeyecekti değil mi?
Paketi bilemem ama hukuksuzluk tüm çıplaklığıyla yüzümüze çarpıyor…
Demirtaş’ın dediği gibi "Yargı yok, adalet yok, kanun yok. Sadece bize değil, hiçbirinize yok."
Bu hukuksuzluklara ses çıkarmadığımız sürece "Hiçbirimize yok"…