Fadıl Öztürk

Fadıl Öztürk

Ergin Doğru

Bu tutuklama, Ergin’in il başkanlığı sırasında sistemin yerel elleri tarafından defalarca tehdit edilmesine rağmen geri adım atmamasıyla da ilgilidir.

Bugünlerde yüksünmeden mahpus yatan arkadaşlarımıza 3

Bu hafta Dersim’den İstanbul’a göç etmiş bir ailenin İstanbul’da doğmuş üç çocuğundan en büyüğünü, şu an Elazığ’da cezaevinde yatan ilk, orta ve liseyi İstanbul’da okuyan, okuduğu lisenin ikinci sınıfında, liseden atılınca Bingöl-Genç’te okulu bitirmek durumunda kalan, başında bulutu eksik olmayan arkadaşım Ergin Doğru’yu yazacağım size.

Siyasetle ilişkilenmesi Dersimli bir aileden gelmiş olmasından dolayı çocukluğuyla başlar. Kendi deyimi ile okul yılları solculuk-lümpenlik karışımı bir muhaliflikle geçer. Bir yanda yoksulluk ve ezilmişliğin temellendirdiği muhaliflik, diğer yanda apolitik bir dönemin kaynaklık ettiği lümpenlikle iç içe geçmiştir o yılları.

80 darbesinin koşullarındaki bu arayış bir bilinçlenme arayışı olsa da çevresinde onu yönlendirecek kimse yoktur. Üstelik o dönemde siyaset tehlikeli ve korkutucudur. Bu dönemde ilk siyasal eylemi bir işçi direnişi için okulda imza kampanyası başlatmakla olur. Sürecin ruhu gereği bu eylemlerinin sonuçları çok sert biçimde dönecektir kendisine ve arkadaşlarına. Ergin, o yaşında artık eylemli bir durumun tecrübesine sahip olmuştur. Durmadı Ergin, dernek ve çeşitli muhalif kurumlarda kendini, düşüncelerini ifade etse de bir arayış içindeydi. Her tür sol muhaliflerin konserlerine gitti. Çıkan sol dergileri bulduğu yerde aldı. İlişkilerini geliştirerek, kendi soyadı da olan doğruyu bulma çabasını sürdürdü. Fikirlerin de ağaçlar gibi filizlendiği yer insan kalbiydi. Kalbinin arkasına düşmekten başka seçeneği yoktu Ergin Doğru’nun...

Bu muhalif duruşunun şekillendiği bir yer ve bir zaman olacaktı elbet. Oranın da sürgünle gittiği Bingöl olacağını o da önceden bilmiyordu. Haksızlığın, ayrımcılığın iklimiyle tanışınca yerinin neresi olduğuna karar verdi. Daha sonra "Bingöl’de katıldığım bir cenaze töreninde Metin Altıok’un şiirinde anlattığı yüzleşmeyi yaşadım." diyecekti Ergin. (*)

Bingöl’den İstanbul’a dönüşünde Ergin kendi içinde netleşmiş bir siyasi duruşa ve o duruşun örgütlü haline sahiptir artık. Yaşadıklarını iyi, kötü, zor koşulları deneyimleyerek yürüyecekti hayatında. Böyle hayatların dolambaçlı ve sarp olduğu, düz bir asfalt olmadığını burada anlatmama gerek yoktur. Ama başlanmış yolculuklarda yollardı bizi bir sevgide, bir amaçta, bir keder ve hüzünde buluşturan. Ve dünya bu kadar zulümle döndükçe o yolculuklar hep devam edecek.

HEP’te gençlik çalışmalarıyla başlayan siyasal, örgütlü yaşamı kesintisiz olarak yasal partilerdeki görevlerle devam eden Ergin; Yöneticilik, ilçe başkanlığı, il yöneticiliği, DTP kurucu üyeliği ve en sonunda HDP Dersim il başkanlığı görevlerinde bulundu. Bu süre içinde ayrıca çeşitli demokratik kitle örgütlerinde üyelik ve yöneticilik yapan Ergin Doğru, Demokratik Alevi İnisiyatifi’nin kuruluşunda yer aldı. Bu kurumun sonradan evrildiği Özgür Demokratik Alevi Derneği'nin ilk kurucu başkanlığını yaptı. Neweda Dersim, Dersim Gazetesi ve Dersim Araştırmaları Merkezi’nin kuruluşunda yer aldı. Siyasal nedenlerle üç kez tutuklanan Ergin Doğru şimdi Elâzığ Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde davasının temyiz edilmesini bekliyor. Bir diğer deyimle altı bini bulan tutuklu HDP’liden biridir Ergin Doğru.

Sevdası Dağlar Olan (öykü) ve Sözcüklerin Lal Mevsimi (şiir) adlı kitapları olan Ergin Doğru, siyasal hayatının bir parçası olarak gördü yazmayı hayata sözcük ve satırlarıyla bulaşmaya devam ediyor.

"Ben edebiyatı siyasetten ve toplum gerçeklerinden bağımsız ve kopuk olarak görmedim. Dilim döndükçe anlatmaya çalıştım. Toplumsal değişimin ve dönüşümün estetiksel şekillenmesinde edebiyatın rolünü önemsediğimden yazmayı siyasal yaşamımın bir parçası olarak gördüm ve sürdürüyorum" diyen Ergin Doğru, çeşitli gazete ve dergilere içeriden de olsa makaleler yazmaya devam ediyor.

"Dışarıda daha çok makale yazıyorken, içeride edebiyat daha öne çıktı hayatımda. Bu durum daha çok mekânsal zorunluluk olarak kendini hissettiriyor. Cezaevi koşulları günceli yakalamaktan uzak bir ortam olduğu içindir bu durum. 2016 yılından itibaren 3. Cezaevi sürecim bu anlamda çok yoğun geçti. Yazımını tamamladığım iki öykü, bir şiir ve bir roman dosyam var ve dışarıda basım hazırlıkları sürmektedir." diyerek yeni kitaplarının müjdesini de vermektedir bizlere.

"Romanımda bir dönemi anlatırken benim için hep özel olan Dersim’in Kürt Alevi kimliğinin kıyım sonrası yaşadığı çelişkileri de işledi, ki o çelişkiler hepimizin çelişkileriydi. Asimilasyon ve inkâr yaklaşımlarına rağmen kendi özü ile yeniden buluşma çabası romanıma girdi. Ayrıca bahsi geçen dönemde kendimce yanlış bulduğum kimi yaklaşımları da işlemeye çalıştım. Bunu ne kadar başardığımı da elbette kitap ortaya çıkınca okurlardan gelecek eleştirilerle anlayacağım."

"Önemsediğim bir diğer çalışma da Alevi Kıyım Öyküleri'dir. Öz kimliğim olan Aleviliğin coğrafyamızda maruz kaldığı dışlanmaları, kıyımları ve ötekileştirme gibi haksızlıkları taşıdım öykü kitabıma. Yazdığım öyküler yaşanmış olan olaylardan hareketle yazılmış öykülerdir. Çünkü yaşadığımız zaman dilimi yaşanan her şeyin üstünü anında örten bir unutmayı da beraberinde getiriyor." diyen Ergin Doğru zamanın ırmağında sürüklenen ortak hüznümüzü taşıyor gün yüzüne. Bu çabasıyla var olsun...

2016 yılında 15 aylık cezaevi sürecinde tahliye olan Ergin Doğru, memleketi Dersim'e gittiğinin üçüncü günü gözaltına alınıp tutuklandı. İlginç olan Dersim’e Pertek üzerinden giriş yaparken yapılan GBT kontrolünde aranması yokken, yaptığı bir köy ziyareti sonrası üniversite sapağında yapılan GBT yoklamasında arandığının çıkmasıdır. Günlerin çok ya da az olması önemli değil Dersim’de. Günlerin ne getirdiği, hayatımızdan neleri götürdüğü önemlidir. Bir diğer anlatımla insan hayatı sudan ucuzdur oralarda...

Elbet bu tutuklamanın Ergin’in boyu, posu ve vejetaryen oluşuyla bir alakası yoktur. Dersim’de kısa süreliğine HDP il başkanlığı sürecinde başardıklarına karşı bir tutum olarak da görmek gerekir. Bu tutuklama, Ergin’in il başkanlığı sırasında sistemin yerel elleri tarafından defalarca tehdit edilmesine rağmen geri adım atmamasıyla da ilgilidir. Dersim’e gelişinin üçüncü gününde tutuklanması Dersim halkına da bir gözdağıdır. Ergin’in Yargıtay’da olan davasının 15 Şubat tarihine denk getirilerek aleyhinde sonuçlanması da bu tehditin bir parçası değil de nedir.

"Adli yargılanma hakkının gaspı kadar, iddianame de bir hukuk garabetiydi. Tüm siyasi mücadelem yasal, demokratik zeminde geçmiş, 24 saat polis denetiminde takip ettikleri halde illegal bir çalışmanın parçası haline getirilmeye çalışıldım. Tamamen yasal ve kanuni olan faaliyetlerim yasadışı faaliyet olarak gösterildi. Bu da yetmemiş gibi, gerçek bir kişi olup olmadığını dahi bilmediğimiz yalan beyanlarla polisin koruduğu bir gizli tanık yarattılar. Birinci gizli tanığın yüzleşmede beni tanıyıp teşhis edememesi ve tutarsız beyanlarından dolayı aleyhimde ifade veren ikinci bir gizli tanık çıkardılar karşıma. Hiç tanımadığım birinci gizli tanığın saçmalığı kadar ikinci gizli tanığın da bana suç isnat etmesi tam bir komediydi.

‘Ergin Doğru’nun il başkanlığın döneminde yasal parti ve siyasetimiz en parlak dönemini yaşadı. Biz de sık görüşüyorduk’ diyen bu ikinci gizli tanık, mahkemede ifadesinin gerçek olmadığını, beni tanımadığını söylemesine rağmen mahkeme bana ceza verdi.

İddianamede bana isnat edilen, talimatla yaptığım eylemler arasında büyük bir zaman fakı var. Bunu geçelim, yine Ovacık vadisinde köylülerin yaptığı bir tahta köprü açılışında kurdele kesmekle suçlanmışım...

Bir ailenin davetiyle çocuklarının mezarında anmaya katılmışım. Mezar başındaki anmada bir başka kişi ile telefonda 45 dakika propaganda yaptığım, slogan attığım iddia edildi ama o telefon konuşmasının kiminle yapıldığının kaydı yok dava dosyamda. Yani olmadığım bir yerde, olmayan bir kişiye 45 dakika süren bir propaganda konuşması yapmışım, yaptığım konuşmanın dökümü de yok ama cezası var...

Baraj karşıtı bir eyleme katılmışım. Konuşma yapan ben değilmişim, başkalarıymış. Konuşanlar orta yerdeyken konuşma yapmayan ben barajlara karşı örgütlü eyleme geçmekle suçlanmışım.

Konuşma yapmadığım bir anadil eylemine sadece katıldığım için ‘Sanık her ne kadar suç işlememiş olsa da orada bulunması potansiyel suç işleyebilir’ suçlamasında bulunuyorlar...

Yaklaşık bir yıl görev yaptığım, ki bu süre 52 hafta eder. Bu zaman zarfında iki seçim geçirdim, toplantılar yaptım. İlçeleri, köyleri, Avrupa’nın çeşitli ülke ve kentlerini gezecek bir yoğunlukla sürdürdüm görevimi. İddianamede 60’a yakın eylem iddia edilmiş. Bir o kadar da yazmadıkları var. Bunlara rağmen biri Dersim’in doğusunda, biri Dersim’in batısında oldukları iddia edilen iki gizli tanık ‘Haftanın iki, üç günü dağa geliyordu’ demişler. Bunlara göre ben yemeden, içmeden, uyuyup uyanmadan durmadan suç işlemişim. Ve mahkeme bu tanıklıkları esas alarak bana ceza verdi. Bu halin bir komedi mi, yoksa bir dram mı olduğuna siz karar verin artık" diyen Ergin Doğru gibi 6 bin kişi şu an Türkiye cezaevlerinde yatıyor, tek "suçları’’ yasal bir partide siyaset yapıyor olmalarıdır. Yol yürünmekle bitse de ne yazık ki zulüm yatmakla bitmiyor ülkemizde...

Yargılanan kişilerin şahsında demokrasi, özgürlük talepleri, barış umutlarıdır yargılanıp cezalandırılan. ‘Suç aleti’ olarak ortaya atılan ve insanları özgürlüklerinden eden kemerde taşınan bir silah değil, bıçak hiç değil. Geleceğe dair hepimizin ruhunda dolaşan insanca yaşamak hayalidir sadece...

15 ay hücrede tek başına tecritte tutularak Ergin Doğru’ya verilen ceza şu anda İstinaf Mahkemesi'nde. Yani hepimizin bir yanı içeride, bir yanı yarına erişme çabasıyla düşte, bir yanı da hiç gitmediğimiz ziyaretçisi olmadığımız o cezaevlerinde...

"Siyasette çok uzun sayılmayacak bir süre HDP’nin Dersim il başkanlığını yaptım. Yoğun geçen bu süreçte kısa vadede hedeflerimizi tuttursak da uzun vadeli ve Dersim’i kendi özüyle buluşturma anlamında düşüncelerim yarım kaldı. Bu sürede oldukça etkileyici, iz bırakan olaylara tanıklık yaptım. Bazen acıda buluşup hüzünlendik, bazen küçük bir adımın atılması mutluluğunu halkla beraber yaşadık.

Bu süreçte çok yaşanmışlık olmasına rağmen iki şey aklımdan gitmiyor, bende derin izler bıraktı. Dersim’in gençliği ve halkı beni hiç yalnız bırakmadan sahiplendi. Bu beni hep duygulandırır. MHP liderinin Dersim’e gelişi açık bir provokasyondu ve halk bunu kabul etmedi. Protesto yürüyüşünde çıkan olaylarda en önde kalmıştım. Halkımızın beni sarıp sarmalayarak polisten alması, korumaya çalışması benim için çok değerlidir ve hep öyle kalacak. Ömrüme halkımız tarafından yapılmış bir iyilik olarak kabul ediyorum bunu.

Elbette içimi acıtan olaylar da oldu o bir yıllık süreçte. Herkes aşık iki gence yapılan saldırıyı unutsa da ben hiç unutamıyorum. Her hatırladığımda sanki bir uçurumdan düşüyorum.

Hatırlayalım; Dersim merkezde birbirini seven iki gencimize bir saldırı olmuştu. Haber alır almaz olay yerine gitmiş, araya girerek durdurmuştuk. Dersim aşıklarının evlerini ziyaret ederek yanlarında olduğumuzu söylememize rağmen, ertesi gün evlerini terk etmişlerdi. İşte o gün içimden, insan yanımdan bir şey onlarla beraber kopup gitmişti. Yaşanan linç Alevi kültürümüzde yeri olmayan bir davranıştı. Bu olay da bir acı olarak benimle gittiğim her yere gelecek...

Her insanın yaşamında silinmeyen anlar, demler vardır. HDP’nin Dersim il başkanı olarak hizmet etmiş olmanın gurunu hep taşıdım ve taşıyorum. Dersim şu an bir seçim atmosferine doğru gitse de, bu tür dönemlerde yaşanan gerilimler olsa da, ben Dersim’in bir gün aşkın kenti olacağına inanıyorum..."

Ergin Doğru’nun bu sözünden sonra başka bir söze gerek var mı?..


Kimliksiz Ölüler/Metin Altıok

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fadıl Öztürk Arşivi