İrfan Aktan
Filistinli Makbule Ana
49. Altın Kelebek Ödül Töreni’nde sunucu Cem Davran, “Biz de çocuk yetiştiriyoruz bu ülkede, özgür bir ülkeye. Ülkemizde çok mutluyuz ama yanı başımızda da kardeşlerimiz var. Onların da çocukları var. Filistin’de yapılanı da unutmayalım n’olursunuz” diyordu.
Makbule Ana Gazze’de yaşayan 1942 doğumlu, 81 yaşında Filistinli bir kadın. Siyonistlere soracak olursanız o, yaşına ve sağlık sorunlarına bakılmaksızın hapsi boylamayı hak eden bir “terörist destekçisi.” Eğer İsrail savcılığı son dakikada bir karar değişikliğine gitmezse, yarın (4 Aralık Pazartesi) sabah evinden alınıp ikinci kez İsrail zindanlarına atılacak. Zira geçen sene dört ay zindanda yattıktan sonra sağlık kuruluşlarının “hapiste kalamaz” raporu üzerine bir yıllığına evine gönderilen Makbule Ana, bu yıl yine aynı sağlık kuruluşunun kararına göre artık hapiste yatabilir!
İsrail makamları 81 yaşında bir kadınla bu kadar uğraşıyorsa, mutlaka bir suçu vardır, diye düşünüyorsunuz. Doğru. Onun büyük bir suçu var: Filistinli olmak!
Ama iddia o ki güya Makbule Ana ve kocası, onca çocuğunun, torununun yaşadığı aile apartmanında bir örgüt üyesine yardım etmiş!
Gazze’de şifacı olarak tanınan 81 yaşındaki Makbule Ana’nın evine 2018 yılında “göbek düşmesi” şikâyetiyle gelen bir kadın, yapılan baskınla üç saat boyunca evde işkence edildikten sonra götürülüp zindana atılmış.
Daha sonra da Makbule Ana, iki çocuğu, kocası ve kocasının kardeşi hakkında dava açılmış ve Makbule Ana ile kocası da “örgüte yardım” suçundan zindana atılmış. Kocası Hadi Özer sekiz ay, kendisi de dört ay zindanda tutulduktan sonra bırakılmış. Evde yakalanan kadın da üzerinde sahte kimlik dışında hiçbir suç unsuru bulunmadığı halde örgüt üyeliğinden on yıl hapis cezasına çarptırılmış.
Görüyorsunuz değil mi, İsrail devletinin Filistin’de uyguladığı zulmü!
Gelgelelim gerçeğe…
Makbule Ana Filistinli değil, Vanlı bir Kürt. Zaten Filistinli olsaydı, Türkiye’nin İsrail’le perde arkasından ticari, askeri münasebetlerini sürdürmesine ses etmeyen İslamcılar ve onların medyası Makbule Ana için yeri göğü inletmiş, İsrail’in Apartheid rejimine, zulmüne dair demediklerini bırakmamış, Makbule Ana’nın fotoğraflarını İsrail zulmünün sembolü olarak billboardlara asmıştı.
Ekim ayından beri İsrail’in Gazze’de uyguladığı vahşete karşı gayet haklı olarak tepki gösteren, İsrail-Hamas arasındaki rehine değiş-tokuşuyla serbest kalan Filistinliler içinse riyakârca ağıtlar yakan Türk İslamcıları, kendi iktidarlarının İsrail’le münasebetlerine olduğu gibi, Makbule Ana’ya zulmü de görmezden geliyor. Türk İslamcılarının büyük ikiyüzlülüğü bu işte.
Bu öyle bir egemen ikiyüzlülük ki, kalbi Filistin için atan Türkiyeli milyonların dayanışma duygusunu bile zehirliyor. Her gün Filistinlilerinkinden farksız bir muameleye maruz kalan Kürtler, devlet faşizminden dolayı kendi haklarını talep edemezken, Filistin halkı lehine sokaklara çıkmaya bile utanıyor.
Makbule Özer’e yapılan muamele ortadayken ve buna karşı çıkmak hapse girmeyi, işkence görmeyi göze almak demekken, Türk İslamcılarının mazlum Filistin halkı için yaktığı riyakâr ağıtlar sadece öfke uyandırıyor.
Bugün (3 Aralık) görüştüğüm Makbule Özer’in kızı Naime Özer şöyle diyordu: “2018’de evimize baskın yapıldığında hepimizi dışarı çıkarıp daha sonra isminin Medya Aslan olduğunu öğrendiğimiz kadına üç saat evde işkence yaptılar. Biz sonra eve girdiğimizde halımız sırılsıklamdı… Polis kadının çantasını bana açtırdı. İçinde ilaçları dışında hiçbir şey yoktu. Annem bildim bileli şifacı, kırık-çıkıkçı. Her gün evimize onlarca kişi gelir. O kadın da ‘göbek düşmesi’ şikâyetiyle evimize gelmişti. Hatta annem ona, ‘bugün git, yarın aç karnına gel’ demişti. Sonradan öğrendik ki, kadın ailesinden kaçmış, sahte kimlik kullanıyormuş. Ama o da şu an örgüt üyeliğinden cezaevinde.”
Sonuçta 81 yaşındaki Makbule Özer ve kocası Hadi Özer örgüte yardım-yataklıktan 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı ve ikisi hapse atıldı. 5 Eylül 2022 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunun sonuç bölümünde yapılan değerlendirmeyle geçici olarak tahliye edildi.
Özer’in avukatı Erhan Çiftçiler’in bizimle paylaştığı raporun sonuç bölümündeki değerlendirme şöyleydi: “Ahmet kızı 1942 doğumlu Makbule Özer’in senilitesi ve mevcut kronik hastalıkları birlikte değerlendirildiğinde, dosyadaki mevcut belgeleri ve kurulumuz muayene bulgularına göre (…) hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, ayrıca aynı maddede sözü geçen ‘toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağı’ değerlendirmesinin adli tıbbi bir konu olmadığı oy birliği ile mütalaa olunur…”
Aynı ATK, bir yıl sonra Makbule Özer’in artık “hapiste kalabilecek” hale geldiğine karar vererek 1 Kasım 2023 tarihli raporunu şu tespitle bitirdi: “Ahmet kızı 1942 doğumlu Makbule Özer’in dosyadaki mevcut belgeleri ve kurulumuz muayene bulgularına göre halihazırda; R (rehabilitasyon) tipi cezaevi şartlarında kalmasının uygun olduğu (…) oy birliği ile mütalaa olunur.”
Naime Özer’in aktardığına göre yaşlı ve astım hastası annesinin nefesini ancak buhar makinesiyle açabiliyorlar. Bacaklarından ameliyatlı, işitme kaybı ve yaşına bağlı olarak algılama sorunu yaşayan Makbule Özer’e tekrar hapse gireceği söylenmemiş.
Naime Özer anlatıyor: “Anneme, İzmir’de hastane gibi bir yerde kalacaksın, akrabalarımız seni sürekli ziyarete gelecek, dedik. Biz Van-Edremit’te yaşıyoruz. Bize en yakın rehabilitasyon cezaevi Elazığ’da. Savcı da bize ‘Elazığ ve İzmir arasında tercih yapın’ demişti. Elazığ’da hava soğuk diye annemi İzmir’de teslim etmeye karar verdik.”
Aylarca annesini, “bu yaşında seni hapse atacak halleri yok ya” diye avuttuğunu söyleyen Naime Özer devam ediyor: “Devletin böyle bir yaşlı kadına böyle bir ceza verebileceğini aklımdan geçiremezdim. O yüzden hep anneme ‘rahat ol’ diyordum. Ama şimdi annemi ‘rehabilitasyon cezaevi’ dedikleri bir yere atmak istiyorlar. Orada da psikiyatri ilaçları verip uyuşturacaklar! Zaten bakıma muhtaç olan annemi niye psikiyatri ilaçları verip uyuşturacaksınız! Annem deli değil ki! Niye anneme deli muamelesi yapıyorsunuz!”
Peki deli muamelesi yapılan sadece 81 yaşındaki Makbule Özer mi?