Koray Düzgören
Generalim, biraz da Afrin’deki zulümden söz edin!
Afrin harekatını yöneten 2’inci Ordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'la birlikte sınır bölgesini ziyaret ederek konuşmuş:
"Afrin’de zengin Suriyeliler yaşıyor. Bunlar 7 yıldır devam eden savaşta şimdiye kadar tek bir kurşun dahi sıkmadılar" demiş.
Generalin sonra söylediği daha ilginç:
"Zengin Suriyeliler Afrin’de her türlü zevk sefanın içinde yaşıyor."
Kimse sormamış generale. "Bu insanların 7 yıldır barış içinde yaşıyor olması sizi niye bu kadar rahatsız ediyor" diye.
Kimse sormamış, "Afrinlilerin zenginliği, zevk, sefa içinde yaşıyor olması, sizi niye bu kadar ilgilendiriyor acaba?
7 yıldır merkezi hükümete karşı kurşun sıkmamış olmaları ya da zevk ve sefa içinde yaşıyor olmaları nedeniyle mi siz Afrin’i işgal ediyorsunuz?
Afrin gibi, barış içinde yaşayan ve Türkiye’ye doğru en ufak bir saldırı girişiminde dahi bulunulmayan bir bölgeye yönelik harekatınızın sebebi bu mu?
Yoksa daha esaslı başka nedenler mi var?
Mesela, sınırların ötesinde, Afrin’de Kürtlerin yaşıyor olmaları mı gerçek neden?
Hatta orada yaşayan Kürtlerin kendilerini yönetmek üzere yeni bir örgütlenme modeli deniyor olmaları mı asıl rahatsızlık yaratan neden?
Ya da, tıpkı 2.5 yıl önce yönettiğiniz, Kürt şehirlerine, kasabalarına, mahallelerine yönelik kanlı operasyonlarının nedenleri gibi nedenler olmasın bunlar?
Generalin konuşmalarında bu soruların cevapları yok.
General, Afrin sınırına birlikte gittikleri Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın okuduğu cihat konulu hutbeden de rahatsızlık duymamış.
Tıpkı cihatçı ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) mensubu paralı militanları sınır ötesine, Kürt sivillerin üzerine gönderirken herhangi bir rahatsızlık duymaması gibi.
AFRİN’DE İŞLENEN İNSANLIK SUÇLARI
Afrinlilerin Türk ordusunun harekatına kadar barış içinde yaşamış olmalarından rahatsızlık duyan General İsmail Metin Temel’in acaba kendisine bağlı askerlerin, ÖSO militanlarının işledikleri savaş ve insanlık suçları hakkında bilgisi var mı?
Türkiye devleti ve TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri), Afrin harekatı nedeniyle hayatını kaybeden sivil olmadığını iddia ediyor.
Yerel kaynaklar, hastaneler ve bölgedeki tarafsız insan hakları kuruluşları ise yaklaşık 180 sivilin bombardımanlarda ve çatışmalarda hayatını kaybettiğini rapor ediyor. İnsan hakları kuruluşları bu ölüm olaylarından birçoğunu görgü tanıklıkları ve bulgularla, kanıtlarla belgeliyor.
Savaştan sonra bu görüntüler, belgeler ve raporlara dayanılarak çeşitli uluslararası yargı organlarında çeşitli davalar açılabilecek.
Özellikle cihatçı ÖSO militanlarının işlediği cinayetler ve Afrinlilerin terk edilmiş evlerine yönelik yağmacılığa ilişkin görüntüler, insanı dehşete düşüyor.
Artı Gerçek dün harekat nedeniyle köylerini terk eden Afrinli köylülerin bazılarıyla yapılmış röportajları yayınladı.
Top atışlarının yaşanmaz hale getirdiği köylerinden, Bilbile ilçesinin Naza köyüne sığınmak zorunda kalan Qurne ve Dersewan köylüleri, saldırılar sırasında yaşananları şöyle anlatıyor:
Mihemed Nuri adlı 75 yaşındaki Qurne köylüsü, saldırıların ilk günlerinde top atışlarının evlerine yapılması üzerine köyü terk edip başka bir köye gelmek zorunda kaldıklarını söylüyor:
"Çünkü yaşamak için imkan kalmadı. Kendimizi buraya ancak atabildik. Sivilleri katlediyorlar. Buraya gelmeseydik, çoluk çocuğumuzu katledeceklerdi."
Mihemed Nuri'nin yaşadıkları bu kadar değil. Nuri, eşyalarını almak için ailesiyle birlikte köye geri döndüğünde, köylerinin yağmalanmış haliyle karşılaştığını söylüyor.
Saldırılar sırasında göğsünden yaralanan ve köyden ayrılmayan 50 yaşındaki kardeşi Hüseyin Nuri’nin kaçırıldığını söyleyen Mihemed Nuri, o günden bu yana haber alamadığı kardeşinin infaz edilmiş olmasından endişe ediyor.
Dersewan köyünden Naza köyüne sığınan Henan ailesi ise, 3 yıl önce Halep’teki savaştan kaçarak Afrin’e yerleşmiş. Yedi kişilik bir ailenin en büyüğü olan 37 yaşındaki İsmehan Henan şöyle anlatıyor:
"Halep’ten geldik, şimdi burada da her şeyimizi talan ettiler. Bizim üç evimiz vardı, kendi halinde yaşayan ailelerdik. Çocuklar top seslerinden korkuyordu.
Biz de çıkmak zorunda kaldık. Kardeşimizin evi burada, biz de buraya onların yanlarına geldik. Tüm eşyalarımızı Ezaz ve Kilis’e götürüyorlar. Türkiye’ye götürüp satıyorlar. Çocuklarımızın rızkını çaldılar."
Bunlar çok ciddi iddialar. Ve harekatın komutanı Korgeneral Temel, zengin Afrinlilerin zevk ve sefa içinde yaşadıklarıyla nasıl ilgiliyse bu olaylarla da ilgilenmek zorundadır.
JANDARMA VE POLİS ÖZEL HAREKAT
General Temel bu iddialarla ilgilenir mi bilinmez. Ama şu sıralarda, harekatın 40’ıncı gününde ‘Meskun mahal’ savaşı için bazı hazırlıklarla ilgilendiğini biliyoruz. Bu amaçla generalin emriyle, ‘Meskun mahal’ operasyonlarında deneyimli Jandarma ve Polis Özel Harekat birlikleri (JÖH ve PÖH) Afrin’e getirildi.
Peki, ne demek ‘Meskun mahal’ ?
Kısaca yerleşim yerleri demek.
Köy ve küçük kasabaların dışında kalan büyük kasabalar ve şehirler için bu deyimi kullanıyor güvenlikçiler.
"Meskun mahal operasyonları’ diyorlar. İçinde sivillerin yaşadığı yerleşim yerlerinde yapılan operasyonlara...
Biz bu lafı en son nerede duymuştuk?
2015 yılında Cizre’de, Sur’da, Şırnak’ta, Nusaybin’de ve diğer Kürt şehir, kasaba ve mahallerinde uygulanan devlet şiddeti sırasında yüz binlerce sivilin yaşadığı yerlerde yapılan askeri operasyonlar bu adla yapılmıştı.
Generalimiz İsmail Metin Temel o dönemde Van Asayiş Kolordu Komutanı olarak, komutanı 2’inci Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti ile birlikte
Kürt şehirlerinde, mahallelerinde ‘Meskun mahal operasyonları’ gerçekleştirmişti. (General Huduti 15 Temmuz darbesi sanığı olarak şu anda cezaevinde, yargılanıyor)
Bilançoya hiç girmiyorum.
Vahşice yakılıp yıkılan mahalleler, kentler ve bodrumlarda yakılan, sokaklarda öldürülen yüzlerce sivil. Yağmalanan evler. Generalin Afrin’de de görevlendirdiği JÖH ve PÖH elemanlarının yıktıkları, bombaladıkları kent ve mahallelerin duvarlarına yazdıkları ırkçı, cinsiyetçi rezil sloganlar…
Şimdi aynı ekip, Afrin’de ‘Meskun mahal’ operasyonları için işbaşında.
Onlar açısından değişen bir şey yok.
Hedefleri yine Kürt kasaba ve şehirleri. Ve tabii yine Kürt siviller… Ve yanı sıra savaştan kaçıp Afrin’e sığınmış diğer halklar, gruplar…
Belli ki 2.5 yıl önce Türkiye’deki Kürt kasaba, mahalle ve şehirlerine ne yapıldıysa aynısı yapılmak isteniyor.
Üstelik general de aynı general.
Korgeneral Temel yukarıda alıntı yaptığım konuşmasında, "Afrin’de dengelerin çok çabuk değiştiğine" de dikkat çekmiş. "Suriye birlikleri Afrin’e gelir, bayraklarını dikerlerse hiç şaşırmayın" demiş.
Generalin bu tahminine ben de katılıyorum. Dilerim böyle olur ve yeni bir sivil katliama tanık olmayız.