ayşe düzkan
gerçeği, yalnızca gerçeği…
insanın inanası gelmiyor. seçimin, seçim sonrası yaşanan hayal kırıklığının üzerinden o kadar az zaman geçmişken bir seçim daha. bari birer yıl arayla yapılsa da, bir nefes alma fırsatı olsa. ama nerede. bitmek bilmiyor.
seçimler siyasete ilginin arttığı, propaganda imkânlarının genişlediği bir zaman dilimi sayılırdı, ama bu geçmişte kaldı. sürekli bir seçim meşguliyeti yaratmak, siyasal hayatı seçim öncesi/seçimler/seçim sonrası şeklinde zaman dilimlerine ayırmak, kutuplaşmayı sürekli diri tutmak, yönetim araçlarından biri. aynı zamanda, kurulan siyasal sistemin meşruiyetini perçinlemenin bir aracı. diğer yandan iktidar mensupları ve onlara yakın kalemler sürekli olarak gezi’den, onun bir versiyonu saydıkları sarı yelekliler’den söz ederken, seçimle meşgul olmak da tuhaf, açıkçası.
24 haziran akşamını, 25 haziran sabahını hatırlıyorum. herkesin travmayla baş etme tarzı farklı, unutmayı seçenlerden değilseniz, siz de hatırlıyorsunuzdur. güçlü bir "bu iş böyle olmayacak" duygusu, "bu iş bitti" fikrine eşlik ediyordu, bende. birkaç gün içinde yaptığımız sohbetlerde, parti ayırt etmeksizin, çoğumuzda öyle olduğunu gördüm. 16 nisan’ın sağlamasını yapmış, tekrarını yaşamıştık, bundan sonra herhangi bir seçimde, verdiğimiz, saydığımız oyların kayıtlara geçmeyeceğine dair güçlü bir kanaat oluşmuştu, en kibar biçimiyle söylersek.
bunun üzerinden türlü tartışma, türlü teori, türlü komplo teorisi geçti ama kısaca seçim güvenliği denen şeyin bir daha kolay kolay sağlanamayacağı fikri hiç geçmedi.
seçimin meşruiyeti konusu da tartışmaya açık ama şimdilik onu bir kenara bırakalım. böyle bir durumda, muhalefetten gelen seçimlere yönelik herhangi bir çağrıda, en başta bu konunun bulunmasına ihtiyaç duyuyorum, kendi adıma. kampanyada çalışalım, oy atalım, oy sayalım, aplikasyonlara sardıralım falan da ankara da bizi görür mü acaba? yerel seçimlerle ilgili, illa merkezi bir iş yapılacaksa, bunun seçim güvenliğiyle ilgili olması gerekmez mi?
diğer yandan, muhalif seçmenin gözünde seçimlerin meşruiyeti çok zayıf; sadece 11 ayda 2 bin üyesi gözaltına alınmış bulunan hdp’den değil, chp hatta iyi parti seçmeninden bahsediyorum. zaten gezi’den sarı yelekliler’e, varolan siyasi paradigmanın halkın talep ve ihtiyaçlarına cevap verememesinin göstergelerinden biri de, siyasetle uğraşan insanların geniş kesimlerin fikirlerinden, bilinçlerindeki değişimden, kat ettikleri mesafeden haberdar olmaması. halk kapitalizm dışında bir olanak, ihtimal görmüyor ama siyasal sisteme pekala mesafelendi.
ama diyelim ki, parlamenter siyaset çerçevesinde kurulmuş siyasal partiler, yine de seçimleri ciddiye değilse bile dikkate almak zorunda. üstelik bu, artık hiçbir işlevi kalmamış olan meclis seçimi değil yerel seçim. seçilen her muhalif adayın yerine kayyum atanması ihtimaline rağmen, belki tam da bu yüzden, kayyum atanmış olan belediyelerde halkın adaylarının seçilip iki saat için bile görevde kalması bir kazanç, iktidara bir cevap, halka bir umut olabilir. ama seçim güvenliğinin sağlanmaması halinde bu ihtimal çok zayıf ve gerçekleşmediğinde verilen her oy, iktidara ve kurduğu siyasal sisteme meşruiyet sağlamak anlamına da gelir. ancak bu ihtimali gözardı etsek bile bütçeleri iktidar tarafından belirlenmiş yani kısıtlanmış, faaliyetleri kolluk kuvvetinin gözetimi altında yürüyen, her an kayyım tehdidi altında çalışacak olan yerel yönetimlerde, bu konudaki en demokratik, en eşitlikçi, en özgürlükçü, en derin, politik olarak en doğru programın uygulanamayacağı açık. ve böyle bir ahval ve şerait altında, bundan bahsetmek politik programını ortaya koymak anlamına gelmiyor, bunun uygulanmasının mümkün olabileceği yanılsamasına hizmet ediyor ki al sana siyasal sistemin meşruiyetine bir katkı daha! bu bir yana, yapamayacağımız şeyleri vaat etmesek, çok daha doğru ve iyi olmaz mı?
yerel düzeyde anlaşmalar, ittifaklar tabii ki olur. ama bu şartlar altında, önümüzdeki seçimle ilgili tek anlamlı merkezi çağrı, "biz oyların güvenliğini alacağız, hadi bir daha deneyelim, belki bir ders veririz" olabilir. biliyorum, siyaset "belki" gibi gerçekçi ifadelere kapalı ama yine de, öteki türlüsü de pek olmadığına göre bu sefer biraz daha başka bir şey denesek fena mı olur!