Ragıp Zarakolu
Gümrü nere, kutup nere?
Vercihan Ziftliyan Batı Ermenicesinin usta ozanlarından biri, Belge Yayınları onun "Açk" adlı şiir kitabını ana dilinde yayınladığı için mutluyum. Aras yayınları onun ilk 2 şiir kitabını yayınladı. Umut ederim bir gün Türkçesi de yayınlanır şiirlerinin. Daha gencecik yaşında Bolisli büyük ozan Zahrad, onun yeteneğine dikkat çekmişti.
Batı Ermenicesinin en önemli edebiyat merkezlerinden biri Bolis/İstanbul’du. Ve Batı Ermenicesi hâlâ bu kentte direniyor, 1915 öncesi eski altın çağındaki gibi olmasa da Yeni Marmara, Jamanak, Agos, Aras yayınları, Batı Ermenicesini yaşatıyor.
Rober Haddeciyan’ın "Tavan" adlı romanının Türkçesinin Aras yayınlarınca okurlara ulaştırılması beni çok mutlu etti. Umut ederim onun diğer değerli kitapları da yayınlanır.
Ama bunu Türkiye’nin büyük yayınevlerinin çoktan yapmış olması gerekmez miydi? Ermeni edebiyatı hâlâ yok sayılmaya devam ediyor.
Aras Yayınları son TÜYAP kitap fuarında 25. yılını kutladı. Dünya Kitap’ın Aras’ı ödüllendirmesi de beni çok mutlu etti. Üstelik "En İyi" tanımlaması ile… Aras Yayınları Türkçeyi en iyi, en titiz kullanan yayın evlerinden biri.
Belge Yayınları'nda Marenostrum dizisini başlattığımda, Mıgırdiç Armen’in "Hegnar Çeşmesi"ni Ermeni edebiyatının bir ürününü olarak okurlara ulaştırdığımda sevinmiştim. Kapağında "Ermeni romanı" ibaresi ile… Hani Ermeni kanyağı gibi bir şey!
Peri Yayınları da, 90’lı yılların başında Hraçya Koçar Kapriyelyan’ın lirik "Garod/Özlem" adlı romanını yayınlamıştı. İkinci baskı, kapağa "Ermeni romanı" ibaresi konunca yasaklanacaktı.
Tij Yayınları kitabın Zazacasını yayınlamış 2015 yılında, "Hesrete" başlığı ile, sevindim. Al işte yok olma tehlikesi içinde bir başka zenginlik daha, Zazaca… Dımilki, Kırmançki… Vate Yayınları da o dile hayat veriyor.
"Hegnar Çeşmesi"nin hikâyesi sınırın hemen öteki tarafındaki Gümrü kentinde geçer. Bir aşk hikâyesi Gümrü’de yaşanan…
İsveç’e gelince, Svalbard adasını keşfettim, hemen kutubun aşağısında. Norveç’e ait. Son derece gizemli bir yer buzulları ve kutup ayıları ile.
Ada Norveç’in ama, bir zamanlar Oslo, oradaki bir madenin işletme hakkını Sovyetlere vermiş. Gidince orada kendinizi zaman tünelinde hissediyorsunuz. Lenin heykelleri, yitik Sovyet devriminin izleri. Ve Norveç, NATO üyesi idi değil mi? Şimdi firma Rusya’nın. Hâlâ çalışmaya devam ediyor.
Fortitude diye bir TV serisi var, hastası oldum, Svalbard’da çekilen. Netflix’ten izleyebilirsiniz.
Adayı gezmeye gittiğinizde, silahlı muhafızla birlikte dolaşmak zorundasınız, yok Ruslardan dolayı değil, insan eti seven kutup ayılarından dolayı!
Ama bu madende Gümrülü Ermenilerin çalıştığını duyunca, insan şaşırmaz da ne yapar? Kutup neresi, Gümrü neresi? Ermeniliğin kaderi!
Ha bu arada, Stockholm’deki mahallemdeki kuru temizlemecimiz de Gümrülü.
Ermenistan ve Türkiye, sınırdaş, ama sanki iki ayrı kıtada gibiydiler. Hrant Dink’in deyimi ile, "İki Yakın Halk İki Uzak Komşu"(*). Az daha Karabekir Paşa orayı da kapıyordu ya!
Hadi onları anladık. İki ülke. Ama İstanbul’da Batı Ermenicesi yaşarken, edebiyat dünyaları nasıl bunca yıl kopuk kaldı.
Teşekkürler Agos, teşekkürler Aras, Hrant nasıl Ermenistan ile Türkiye’yi, resmî tanımamaya karşın yakınlaştırdı ise, siz de Ermeniliği, en azından aydın elit kesimin tanımasına, fark etmesine olanak sağladınız.
Şimdi de, İstos Yayınları, bir yeniden doğuşu müjdeliyor. İstanbul’un Helen edebiyatı geleneğini.
Ama başka bir acı yan daha var, Batı Ermenicesinin bizzat Ermeni toplumu içinde zayıflaması, sözde Ermeni dilinde eğitim hakkı var, ama birçok dersi o dilde yapma hakkınız yok!
İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca eğitim veren liselerde bunu yapabilirsiniz, ama Ermenice asla! Elence asla!
Aslında yazıya, Vercihan Ziftlioğlu’nun "Beni Unutma Rusyam/Asırlık Sürgün" (**) adlı kitabını tanıtmak için başlamıştım. Kendimi kutupta buldum. Neyse öteki yazıya…
(*) Hrant Dink Vakfı Yayınları, 2008.
(**) Kuzey Işığı Yayınları, Ankara 2019