Mehmet Altan
Basın tarihi: Haluk Levent ve gitaristleri…
AKP iktidarında yaşadığımız ilk deprem hangisiydi?
1 Mayıs 2003 tarihindeki Bingöl Depremi…
Ne oldu?
Fakir aile çocuklarının gittiği Bingöl Çeltiksuyu Yatılı Okulu’nda 84 çocuğumuz ve bir öğretmen göz göre göre öldü…
Geçenlerde “Önce Bingöl Çeltiksuyu’nda Öldüler” başlıklı yazıda detaylarını yazdım…
8/7 oranında kusurlu bir kamu binası olmasına rağmen sorumlu hiçbir devlet görevlisine rastlamadık…
Müteahhide de pek bir şey olmadı, daha sonra da müteahhitlik yapmaya devam etti…
xxxxxx
AKP iktidarının 20. yılında meydana gelen Kahramanmaraş depremi, Bingöl depreminden hiç ders alınmadığını, aksine “öldüren binaların” yapımına hız verildiğini ortaya koydu.
Bu depremde anladık ki bu ülkede “ruhsatlı, izinli” yapılan binaların çoğu birer barınak değil, insanları öldürmek için yapılmış birer tuzak…. Onun için zaten bu “tuzakların” molozlarında on binlerce insanımızı yitirdik.
“Siyasetçi-müteahhit-bürokrat” üçlüsün kurbanı olan koca bir ülke var…
İnatla bu sistem sürdürülüyor.
Kim ölürse ölsün, kaç kişi ölürse ölsün yeter ki para gelsin, iktidar gelsin, makam gelsin.
Bu insafsız pervasızlığın nedeni “nasıl olsa sorumlulara bir şey olmaz” inancı, bu inanç bu ülkede kökleşmiş.
Biz herhalde her şeyden önce bu inancı yıkmalıyız.
xxxxxx
Ne demiştik:
“20 yılda bir şey değişmedi… Sadece cinayetin ve hırsızlığın boyutu azmanlaştı…”
Değişmeyen konulardan biri de Kürt siyasetine olan düşmanlık…
Ama bir de bir sürpriz var:
Bugün siyasal iktidarın çürüttüğü devlet mekanizmasına güvenmeyen yığınların itibar ettiği Ahbap Derneği’ni kuran Haluk Levent… Trollerin hedefinde.
O, daha önce başka türlü saldırılarla da karşılaşmış.
xxxxxxx
2003 yılına geri dönelim ve haberi okuyalım:
“Ankara DGM savcılığı Almanya’nın, Gelsenkirchen kentinde düzenlenen 11. Kürt Kültür Festivali nedeniyle 15 kişi hakkında TCY’nin 169. maddesi uyarınca 13 Eylül günü soruşturma açtı.
Soruşturma kapsamında DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ifade vermek için çağrıldığı Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde, Özgür Toplum Partisi (ÖTP) Genel Başkanı Ahmet Turan Demir 21 Eylül günü evinde, sanatçı Haluk Levent, gitaristler Göktuğ Şenkal ve Demir Karacehennem ise 22 Eylül günü Ankara’da verdikleri konserden sonra gözaltına alındı.
Terörle Mücadele Şubesi’nde ifade vermeyi kabul etmeyen Bakırhan ve Demir ile Haluk Levent, Göktuğ Şenkal ve Demir Karacehennem 23 Eylül günü Ankara DGM Savcılığı’nda ifade verdikten sonra serbest bırakıldı.”
xxxxxxx
Haluk Levent ve gitaristler Göktuğ Şenkal ve Demir Karacehennem’in gözaltına alınmalarının perde arkasını ise Kamil Tekin Sürek’in 23 Eylül 2003 tarihli Evrensel Gazetesi’ndeki “Keyfi gözaltı” başlıklı yazısında okudum:
“Basından öğrendiğimize göre, genel başkanların gözaltına alınmasına neden olan olay, başkanların ve Haluk Levent’in Avrupa’da Kürtlerin katıldığı bir Kültür Festivali’ne katılması.
Yasalara göre, gözaltına alma ve tutuklama tedbirleri; hakkında ağır cezalık bir suçla ilgili soruşturma açılan, kaçma ve delilleri karartma ya da yok etme olasılığı olan kişiler için uygulanır.
Bakırhan, Demir ve Levent, haklarında soruşturma açıldığında kaçacak kişiler midir?
Savcı ifadelerini almak için DGM’ye çağırsa gitmezler mi?
Yoksa, bu kişiler aleyhlerine olan delilleri ortadan kaldırıp, karartacaklar mı gözaltına alınmazlarsa?
Parti başkanlarının ve Levent’in yok edebilecekleri deliller nelerdir?
Kürt Festivali’nde yaptıkları konuşmalar ise, bu konuşmaların video ve ses kayıtları çoktan savcının eline geçmiştir.
Bakırhan, Demir ve Levent, Kültür Festivali’ne katılmakla ne gibi ağır cezalık bir suç işlemiş olabilirler?
Festivalde yaptıkları konuşma ağır cezalık bir suç oluşturabilir mi?
Hani, düşünce suç olmaktan çıkarılıyordu, hani 3713 sayılı Yasa’nın 8. maddesi kaldırılmıştı?
Demir ve Bakırhan konuşmaktan başka bir suç mu işledi?
Peki, Haluk Levent niçin gözaltına alınıyor ve hakkında soruşturma açılıyor?
Yıllardır her gün, her yerde söylediği şarkıları Kürt Festivali’nde söylediği için mi soruşturuluyor?
Yoksa, gözaltına alınanların tek suçu Kürt Festivali’ne katılmak mı?
Sözü uzatmanın anlamı yok.
Gözaltının yasalara aykırılığı, keyfiliği çok açık. Gözaltılar yasaya aykırı olduğuna göre, böyle bir uygulama ile amaçlanan ne?”
xxxxxxx
AKP, “adaleti” getirme sözü vererek iktidarı kazanmıştı… Avrupa Birliği’nin hukuk reformlarını gerçekten de yaptı.
Sonra bundan vazgeçti ve “2003 yılı düzeninin” en büyük koruyucusuna döndü… Kendisini o zamanki devletin yerine koydu… Öylesine kendini oraya yerleştirdi ki bugün siyasi iktidara yönelik her eleştiriyi “devlet düşmanlığı” olarak etiketlemeye çalışıyor.
xxxxxxx
2003 yılında Kürt festivalinde şarkı söyledi diye gözaltına alınan Haluk Levent, bugün depremzedelere yardım ettiği için saldırılarla karşılaşıyor.
Değişen bir şey yok.
Ha, değişen bir şey var elbette…
Artık Kızılay, depremzedelere vermesi gereken çadırları satıyor… Depremzedeleri değil parayı düşünen bir tüccar oldu.
Sistem iyice rezilleşti.
Az değişim değil aslında…
Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı.20 yıl Sabah,6 yılda Star gazetelerinde baş yazarlık ve yazarlık, televizyon programcılığı ve yorumculuk yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM,AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.