Celal Başlangıç
Her ‘Evet’ diyen hırsız değildir!
Erdoğan ve Yıldırım’ın ‘Hayır, diyen teröristtir’ anlamına gelebilecek sözlerini Bakan Kurtulmuş ‘Her Hayır, diyen terörist değildir’ diye düzeltti. Sonuna kadar haklı…
Celal BAŞLANGIÇ
Numan Kurtulmuş’u boşuna HAS Parti’den transfer etmemişler.
Başbakan Yardımcısı olarak dün AKP Hükümetini uçurumun kenarından çekip kurtardı.
Yoksa koca Meclis’i oluşturan 550 milletvekilinden 339’u daha cezaevindeki 12 HDP’li milletvekilinin yanını boylayacaktı; hem de en hafifinden "terör örgütüne yardım ve yataklıktan."
Çünkü günlerdir Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım ısrarla referandumda kullanılacak "Hayır"la "terör"ü, "bölücülüğü" yan yana getiriyordu.
İstanbul’da konuşuyor Başbakan Yıldırım:
(PKK ‘Hayır’ diyor onun için ‘Evet’ diyoruz. FETÖ ‘Hayır’ diyor onun için ‘Evet’ diyoruz. HDP ‘Hayır’ diyor onun için ‘Evet’ diyoruz. ‘Hayır’cılara bakın ona göre kararınızı verin. Bölücülüğe ‘Evet’ diyen, FETÖ’ye ‘Evet’ diyenlere bu millet Nisan’da, referandumda dersini verecek. (5 Şubat 2017)
Hızını alamıyor Başbakan Yıldırım, AKP grup toplantısında daha bir damardan giriyor:
"Kimlerin ‘Hayır’ dediğine bakın. PKK’nın sözde üst düzey yöneticileri, FETÖ’nün kaçak terörist sürüleri. Bunlar teröristler. HDP ile CHP ‘Hayır’ diyor. Belli ki CHP sırtını terör örgütüne yaslamış HDP’nin kayığına binmiş vaziyette." (7 Şubat 2017)
Başbakan Yıldırım’ın sesine İstanbul’dan ses veriyor Cumhurbaşkanı Erdoğan:
"Bugün ‘Hayır’ diyenler neye ‘Hayır’ dediklerinin farkında mı? Kim ‘Hayır’ diyor; PKK ‘Hayır’ diyor. Kandil ‘Hayır’ diyor. Bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenler ‘Hayır’ diyor. Ne yazık ki bu ülkede milli ve yerli olanlara karşı çıkanlar ‘Hayır’ diyor. Bunlarla beraber anamuhalefet hareket ediyor mu? Ediyor." (11 Şubat 2017)
Cumhurbaşkanı Erdoğan Bahreyn yollarında "terör"ün, "bölücülüğün" yanına bir de "darbeciliği" ekliyordu:
Bölücü terör örgütü ‘Hayır’ diyor. Dolayısıyla şu anda Kandil’de olanlarla beraber hareket edenler, uzantılarıyla beraber hareket edenler "Hayır" diyor. Öyleyse benim milletim o Kandil’dekilerle beraber, benim 248 şehidimi o şahadete gönderenlerle beraber, benim milletim hareket etmeyecektir. 16 Nisan, 15 Temmuz’un cevabı olacaktır. ‘Hayır’ diyenlerin konumu aslında 15 Temmuz’un yanında yer almaktır."
Bunları okuyunca insanın birkaç soru sorası geliyor.
Bugün "darbeci", "FETÖ’nün kaçak terörist sürüleri" dedikleriyle birlikte12 Eylül 2010 referandumunda güle oynaya "Evet" oyu kullanmamışlar mıydı?
2010 referandumu için Fetullah Gülen "İmkan olsa mezardakilere bile ‘Evet’ oyu verdirmeli" dediğinde ağzı kulaklarına varan bu AKP’liler değil miydi?
Bugün ‘Hayır’ oyu verenlere bakıp ‘Evet’ oyu vereceklerini söyleyen başta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere bütün AKP’liler; PKK bu referandumda ‘Evet’ oyu vereceğini açıklasaydı, oy mühürlerini gidip "Hayır"ın kahverengi böğrüne mi basacaklardı?
Bu referandum TBMM’den AKP ve MHP’nin desteğiyle 339 oy aldı. Milletin önüne seçim sandığı konulması, halkın ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ oyu kullanacak olması tamamen parlamentoda anayasa değişikliğine ‘Evet’ oyu veren milletvekilleri sayesinde gerçekleşti. Eğer "Hayır" diyenler "terörist"se, "teröristlere" bu fırsatı veren AKP ve MHP milletvekilleri de "terör örgütüne yardım ve yataklık suçunu" işlemiş olmuyorlar mı?
Yoksa bu referandum bahanesiyle aslında memlekette "terörist sayımı" mı yapılıyor?
Neyse ki dün yaptığı açıklamayla Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş bütün AKP’li ve MHP’li vekilleri "terör suçu" işlemekten kurtardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ı da "terör örgütlerine yardım ve yataklık yapanların elebaşları" olmaktan kurtarmak için can havliyle ikisini birden düzeltme hamlesi yaptı Kurtulmuş:
"Bu kampanya içinde ‘Hayır’ diyenler de olacak, ‘Evet’ diyenler de olacak. PKK ve FETÖ ‘Hayır’ için gayrette. Ama her ‘Hayır’ diyen terörist değildir. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız asla bunu söylememiştir."
Sonuna kadar haklı.
Her ‘Hayır’ diyen terörist değildir.
Nasıl ki her ‘Evet’ diyen hırsız değilse…
Nasıl ki her ‘Evet’ diyen diktatörlük özlemleriyle yanıp tutuşmuyorsa…
Nasıl ki her "Evet" diyenin evinde para dolu ayakkabı kutuları yoksa…
Nasıl ki her "Evet" diyenin evinden para sayma makinası çıkmıyorsa…
Nasıl ki her "Evet" diyen sıkıyı görünce evdeki çocuğuna milyonlarca doları, euroyu "sıfırlat"mıyorsa…
Nasıl ki her "Evet" diyenin çocuğu, kaynağı meçhul varlığıyla gemicikler almıyorsa…
Nasıl ki her "Evet" diyen saltanatını sürdürmek için ülke dahilinde baskıyı, zulmü, şiddeti; sınır ötesinde kanlı bir savaşı yöntem olarak seçmiyorsa…
Her "Hayır" diyen de terörist değildir.
Eğer öyle olsaydı bu referandum sonucunda memleket ahalisinin üç aşağı beş yukarı "beyaz" yarısı "hırsız" ve diktatör, "kahverengi" yarısı da "terörist", "bölücü", "darbeci" çıkardı.
Maazallah hırsızlardan, diktatörlerden, teröristlerden, darbecilerden ibaret bir ülke kalırdı elimizde, "İleri Demokrasi"nin "Yeni Türkiye"si olarak.