Koray Düzgören

Koray Düzgören

Herkes TC’nin Kürtleri katletmek istediğini biliyor!

ABD yetkilileri Türkiye’nin IŞİD’le savaşacağına inanmıyor. Ankara’nın Suriye’de Kürtlere saldırmasını engelleyecek bir çözüm aranıyor!

ABD Başkanı Trump’la Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yılbaşı öncesi Kuzey Suriye konusunda yaptıkları telefon konuşmasında IŞİD’le savaş konusunda vardıkları mutabakatla ilgili tartışmalar devam ediyor.

İleri sürüldüğüne göre Trump, Suriye’den bir an önce çekilme kararıyla birlikte IŞİD’i tamamen bitirme savaşını Erdoğan’ın talebi üzerine Türkiye’ye devrettiğini de açıklamıştı.

ABD yönetiminin değişik kesimlerinden gelen tepkiler üzerine başkanın bu açıklaması bir hafta içinde büyük değişikliklere uğradı. Trupm’tan gelen yeni açıklamalarla Suriye’den hemen çekilmenin söz konusu olmadığı ifade edildi.

Buna rağmen IŞİD’le mücadele konusunda Erdoğan’la varılan mutabakata ilişkin tartışmalar ve endişeler ön plana çıktı.

ABD yönetiminden Türkiye ve Suriyeli Kürt savaşçılar hakkında birbiri peşi sıra ilginç açıklamalar yapıldı.

Önce ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 3 Ocak’ta Amerikan Newsmax haber kanalına verdiği bir mülakatta, şu an için ABD'nin "Türklerin Kürtleri katletmemesine" çalıştığını söyledi.

Pompeo'nun Kürtler ifadesiyle Suriyeli Kürt güçleri, yani YPG'yi kastettiği anlaşıldı.

Haberde Pompeo'nun, "Suriye ile ilgili olarak Başkan Trump'tan ABD'nin hedefleri hakkında emir alındığını ve bu hedefler içinde ‘Türklerin Kürtleri katletmesinin önüne geçilmesi’nin de olduğunu" açıkladığı belirtiliyor.

Türk hükümetinin, Suriyeli Kürt güçleri ve YPG'yi terörist örgüt olarak ilan etmesine karşılık, ABD’nin ise YPG ile sahada 2014'ün ortasından beri IŞİD'e karşı ortak mücadele ettiği de hatırlatılıyor.

Daha sonra Başkan Trump’la görüşen Cumhuriyetçi Parti’nin oldukça etkili senatörlerinden Lindsey Graham da ilk kez çekilme takviminin 'yeniden değerlendirildiğini' ve şimdilik 'durdurulduğunu' açıkladı.

Senatör Türkiye’nin Suriye’de girişebileceği bir operasyonla ilgili endişelerini de dile getirerek, "Kürt müttefiklerimiz boğazlanabilir" diye konuştu.

Daha sonra Trump da yaptığı açıklamada yine bir takvim vermekten kaçınmış ama ‘ABD güçleri çekilse de Kürtleri koruma’ sözü vermişti.

ABD’DE TÜRİYE YANLILARI BİLE ANKARA’YA GÜVENMİYOR

ABD’nin Suriyeli Kürt güçlerle sürdürdükleri -ve sürdüreceklerini açıkladıkları- yakın ilişki nedeniyle iki ülkeyi zorlu bir sürecin beklediğini yazan Hürriyet yazarı Cansu Çamlıbel, ABD yönetimindeki Türkiye yanlılarının bile Ankara'nın aleyhine dönmeye başladığına dikkati çekerek şunları söylüyor:

"Cihatçılarla savaşta gösterdikleri başarı sayesinde son dört senedir Amerikan kamuoyunun sempatisini kazanan YPG Kürtlerinin Türkiye aleyhine yapacakları lobinin ne kadar etkili olabileceğini anlamak açısından Senatör Lindsey Graham örneği önemli. Düne kadar Türkiye’nin tezlerine kulak veren az sayıda Amerikalı siyasetçi arasında yer alan Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham bile bugün ‘Kürt müttefiklerimiz Türkiye tarafından boğazlanabilir’ gibi ifadeler kullanabiliyorsa gerisini siz düşünün" 

Öte yandan, Dışişleri Bakanı Pompeo’nun, Newsmax muhabir John Bachman'ın, "Türk lider Erdoğan'ı 'güvenilir bir müttefik' olarak bulup bulmadığı" sorusunu ise cevap vermeden geçiştirmesi oldukça manidar!

Bu açıklamalara ve değerlendirmelere baktığımızda Türkiye açısından ortaya çıkan durumun hayli vahim olduğunu görüyoruz.

Türkiye sözüne güvenilmez, söyledikleri ile yaptıkları arasında büyük farklar olan, gözünü Kürt düşmanlığı bürümüş, bu amaçla kolayca katliam yapan ve de yenilerini yapabilecek bir devlet olarak değerlendiriliyor.

Bu değerlendirmelere karşılık Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü bu suçlamaları reddeden beylik bir açıklama yaptı.

"Pompeo'nun Suriye bağlamında ülkemiz hakkında sarfettiği ifadeleri üslup ve içerik bakımından reddediyoruz." dedi.

"Pompeo'nun YPG/PKK terör örgütünü Kürtlerle özdeşleştirmesinin, eğer kasıtlı değilse endişe verici bir bilgi eksikliğini gösterdiğini" belirtti.

Sözcünün yaptığı bu açıklamanın tabii ki bir değeri yok.

Türkiye’nin katliamcı, soykırımcı geçmişini bütün dünya biliyor. 1915’lere ve daha gerilere gitmeden yakın tarihimize bakmak yeterli.

Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana devlet eliyle gerçekleştirilen Kürt katliamları ne kadar inkar edilirse edilsin bütün dünya tarafından biliniyor.

Çok uzak değil, üç yıl kadar önce iktidar tarafından Barış Süreci’ne son verilerek savaş konseptine ve şiddet uygulamalarına geçilmesiyle, Kürt, Türk katledilen ülkemiz insanlarının sayısı neredeyse 5 bine yaklaşıyor.

Sadece sınırların içinde değil, sınırların ötesinde de Kürtlere yönelik kitlesel saldırı, sindirme ve ezme kararı uygulanmaya çalışılıyor.   

Bu nedenle iktidar, Suriye Kürtlerinin kazanımlarından ve kendileri için oluşturmaya çalıştıkları yaşam modellerinden adeta nefret ediyor. Yetkililerin her açıklaması Kürtlerin ezilmesi, katledilmesi hatta yok edilmesine ilişkin.

Ne bahasında olursa olsun Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyine girerek terörist ilan ettikleri Kürtleri mümkünse yok etmek, olmazsa etnik temizliğe tabi tutmaktan söz ediyorlar. Sınırların hemen ötesindeki bölgelerin Kürtlerden arındırılarak Sünni cihatçıların bölgeye taşınması gerektiğinden söz ediyorlar.

KÜRTLERE GEREKİRSE KATLİAM, OLMAZSA ETNİK TEMİZLİK

Bu niyetlerini işgal edilen bölgelerde, Cerablus, Azez, Bab ve Afrin’de uygulamaya başladılar bile.

Bu amaçla Rusya ve ABD’ye her türlü tavizi ve yapamayacakları her sözü vermeye hazırlar.

Rusya’ya biat ediliyor, tavizler veriliyor, Cerablus, Bab, Azez bölgesine giriliyor. Yine Rusya’nın ve Şam’ın çıkarlarına uyduğu için Afrin işgal ediliyor. İdlib cihatçı bataklığının kurutulması kirli işi üstleniliyor.

Dönüp Minbiç ve Kuzey Suriye’ye girebilmek amacıyla ABD’ye IŞİD’i yok etme sözü veriliyor.

Sekizinci yılına giren Suriye iç savaşında Türkiye’nin muhalif adı altında hep El Kaide ve türevleri örgütleri beslediği onlarla içli dışlı olduğu bir gerçek.

Başından beri IŞİD’e destek verdiğini hem Rusya hem de Batılı gizli servisler ve uluslararası kuruluşların sahadaki gözlemcileri yakından biliyor.

Bu nedenlerle kimse Türkiye’nin IŞİD’le mücadele edeceğine inanmıyor. İşte ABD’li yetkililer, Türkiye IŞİD deyip Kürtleri katletmesin, boğazlamasın diye çareler düşünüyor.

Kürtleri korumak için tedbirler almaya çalışıyorlar.

Dışişleri Sözcüsü ABD yetkililerini, cehaletle suçluyor.

Suriye Kürtleri ile o halkın evlatları olan YPG güçlerini bir tutuyorlar diye.

Sözcüye bakılırsa yok edilecek olanlar YPG güçleri. Böylece güya Kürt halkını silahlı milislerden ayırt ettiklerini söylemeye çalışıyor.

Oysa orada örgütlenip, silahlanan ve o bölgenin halklarını iç savaşın şiddetinden ve IŞİD’li katillerden koruyanlarla, bu gençleri destekleyenler aynı. Kürt halkı topyekun direniyor.

Türkiye’nin yok edeceğiz dediği güçler bunlar. Böylece Kürt halkını ayırt etmeden yok edeceklerini söylemiş oluyorlar.   

TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) operasyonlarında zaten böyle bir ayrım gözetmiyor.

İşte Roboski’de bombalanarak katledilen 17’si çocuk 34 Kürt sivili, katliamın 8’inci yıldönümünde, 28 Aralık'ta yeniden andık.

Daha üç hafta önce Kürt sivillerden oluşan Mahmur Kampı savaş uçakları tarafından bombalandı. Dört kadın yaşamını yitirdi.

Ve Şimdi ABD ve Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin kafa kesici IŞİD örgütünü yenilgiye uğratan ve yok olma noktasına getiren YPG-PYD’li Kürtlere yönelik düşmanlığına bir anlam veremiyor.

ABD ve Fransa gibi bazı Avrupa devletleri, hiçbir ülkenin terörist saymadığı bu Kürtleri Türkiye’nin katliamcı girişimlerine karşı korumanın yollarını arıyorlar.

Herkes artık TC’nin bütün derdinin Kürtler olduğunu çok iyi biliyor.

Kürtleri Türkiye’nin şerrinden korumak istemeleri, Kürtleri çok sevdiklerinden değil.

Bu sayede Türkiye’nin bu hastalıklı saplantısını istedikleri gibi kullanıyorlar.

Ülkeyi yöneten egemenler bu katliamcı kafayı değiştirmeden, bu zaafı barışçı yöntemlerle çözmeden hiçbir meseleyi halledemezler.

Bugün sınır ötesindeki Kürtleri korumaya çalışıyorlar.

Yarın sınırların içindeki Kürtleri de korumak isterlerse ne olacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi