Ceren Gündoğan
Hücre Kasabası
canlıydım ve oradaydım
her zaman yiyor muydum?
hayır
ama yemek istediğimde
gövdemle geriledim ve kendimi yemedim.
kendisi olduğum insanı yeniden kuracağım…
Antonin Artaud
İkili ilişkilerin toplumsal yaşamla olan doğrudan etkileşimi üzerine bir oyun izledim. Sosyal yapının en alt katmanından en üst katmanına, hangi sınıfa mensup olunduğundan bağımsız, görünür-görünmez o fanusa, sisteme dahil olup sistemin dışında başka bir yaşam tahayyülünün olanaklarını sorgulayan Hücre Kasabası…
Korkularımızı düşman bilip beklemek yerine korkmanın yasak olduğu bir yer tasarlamış oyunun yazarı, yönetmeni ve Emre Şahin’le birlikte oyuncusu Özlem Dede. İkilinin bana tekno müzik & dans etkisi veren dinamik oyunculukları fiziksel tiyatronun özel bir örneği. İtirazları ve yerine koydukları da öyle.
DEVİNİM SÖZDEN ÖNCE GELİR
Goblet (Özlem Dede) ve Flüt (Emre Şahin) Hücre Kasabası’nda birbirine alışmak, heyecanı yitirmek istemeyen iki kişi. Yapacak iş icatlarına kapı gıcırtısı tamiri de eklenir. Goblet gıcırtıdan memnundur, “ikimizden başka biri daha varmış gibi” der gıcırtı için, “heyecan veriyor”. Alışmanın aşkı eksilten yanına kafa tutan, cevaplardan çok soruları dert edinen, hayal gücünü sahneye taşırken devinimin sözden önce geldiğini de gösteriyor.
Korkmanın yasak olduğu, korkulardan yalıtılmış iki kişilik bir evrende aşkın sıradanlığa ve alışkanlıklara evrilmesi korkusu baş gösterir. Murat Çekem’in ilk gençliğimde döne dolaşa dinlediğim Korku Yakamdan Düşmüyor adlı şarkısı Hücre Kasabası’nı izlerken zihnimde dönüp durdu, tuhaf bir kederle.
KORKU-KAYGI SARKACI
Yakın dönem toplumsal tarihimizi düşününce yetişkinliğin kaygılar ve korkularla iç içe yaşayabilme becerisi olduğunu gördüm. Maruz kaldığımız onlarca toplumsal olay, sistem karşısında yer yer çaresizliğimizi yüzümüze vursa da naçarlığı kabullenip elleri bağlı durmanın hiç kimseye faydası yok. Donukluktan harekete, savaş-kaç haline geçmenin insanı kuş gibi hissettiren bir yanı da var. Hareket her zaman iyidir, kaygılar denizinde boğulmaktan kurtarır kişiyi. Oyunda da gördüğümüz buydu. Tıpkı Artaud’nun başta alıntıladığım cümleleri gibi, kendisi olduğumuz insanı yeniden kurmaya davet…
Fiziksel tiyatroya ve sahne sanatlarına önemli bir katkı Hücre Kasabası. Yenilikçi, arayışı bırakmayan dili ve yaratıcı enerjileriyle Tiyatro Zartaud’nun bundan sonraki işlerini merakla bekleyeceğim.
Ceren Gündoğan: 1983 İstanbul doğumlu. İBBŞT TAL'de ve Akademi İstanbul Tiyatro bölümlerinde oyunculuk, Kocaeli Üniversitesi GSF/ Sahne Sanatları Dramatik Yazarlık bölümlerinde öğrenim gördü. İstanbul Devlet Tiyatroları’nda oyuncu ve reji asistanlığı, Asis Yapım'da proje tasarım asistanlığı ile dizi ve belgesel senaristliği yaptı. İlk romanı Yaralı Rüzgâr, 2022 Mayıs ayında Eksik Parça Yayınları etiketiyle yayınlandı. Artı TV'de Artı Sahne programı sürdürüyor.