Hülyası kalmayan ülke

Ayhan Bora Kaplan Davası sonrası gelişmeler ve Kobani Davası kararları bize şunları gösterdi: İntihar etmiş bir yargı sistemi, hukukun toplumsal işlevinden habersiz her şeyi siyasal kurnazlık sanan cehalet ve Al Capone’a parmak ısırtacak bir vurgun.

Bütün siyasetçilere, özellikle de hukuku defalarca bıçaklayarak öldüren bugünkü siyasal iktidarın tepesindekilere, ansiklopedilerdeki “hukuk” maddesini ezberletmemiz gerekiyor bence… Çünkü çok azı “hukuk”un ne olduğunu biliyor.

Belki de bütün parti binalarına, parlamentonun girişine bu basit “hukuk” tanımını asmalıyız.

Okullarda çocuklara “hukukun” ne olduğunu anlatmalıyız.

xxxxxxxx

Bizim siyasetçilerin ne olduğunu bilmediği, bilenlerin unuttuğu, hiçbir yöneticinin aldırmadığı “hukuk”un ansiklopedik tarifi şöyle:

Hukuk, birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir.

Ayrıca, toplumu düzen altına alan ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür.

Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.”

xxxxxxx

Hukuk, “ortak iyilik ve ortak menfaati” gözetiyor…

Tabii “hukuksuzluk” da ortak kötülüğü ve kuralsız çıkarcılığı getiriyor.

Yolsuzluk, hırsızlık, cinayet, mafyacılık, talancılık alıp yürüyor.

Sonuç ortada:

Küresel Organize Suç Endeksi’nde Türkiye, 193 ülke arasında 12. sırada.

“Organize suç endeksi”ndeki yerimiz zaten nasıl bir cehennemde yaşadığımızı gösteriyor.

xxxxxxx

“Birleşmiş Milletler Raporunda ise dehşet verici bir tespit var…

Rapor’da, ‘Türkiye’de devletin suç örgütleriyle arasına yeterince mesafe koymadığı’ belirtiliyor.

Ve şu ürpertici teşhis konuyor:

Türkiye’de mafyatik yapılar her zamankinden daha fazla devlet içerisinde yer alıyor.

Türk hükümeti, altın ve petrol ticareti, insan kaçakçılığı ve silah kaçakçılığı gibi belirli suçları sık sık kendi ikbali ve siyasi amaçları için kullanıyor.’”

xxxxxxxx

Ankara’da bugünlerde raporu köküne kadar doğrulayan ve çürümeyi belgeleyen gelişmeler yaşanıyor.

Ayhan Bora Kaplan davası etrafında yaşanan gelişmeleri, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Hanefi AvcıBu, mafyanın operasyonudur” diye yorumluyor:

Mafyanın, organize suç örgütünün şu anda tüm davayı boşa çıkarmak, soruşturma yapanları, Emniyet’i sıkıntıya sokmak için yaptığı bir operasyon. A’dan Z’ye tüm veriler bunu gösteriyor.

Emniyet tarafından AK Parti’yi veya bazı bakanları suç örgütü yapacak derecede hiçbir veri yok.

Polisler, soruşma yapanların, hataları-yanlışları da var ama hükümete, bir takım bakanlara yönelik bir komplo hazırlığı olduğuna dair hiçbir emare yoktur. Bu tamamıyla bir örgüt operasyonudur.’”

xxxxxxxx

“Mafyanın devlete operasyon çekebildiği” bir ülkede Kobani davası da yargı tarafından boğulan hukukun cenazesine çakılan son çivi oldu.

Ortalıkta bir “yumuşama, normalleşme” lafları dolaşıyor ama yaşananların normalleşmeyle falan bir ilgisi yok.

Bir hukuk katliamı yaşıyor, gün günden daha fazla çürüyoruz.

Ancak hukuk katliamı halkın sefaletini daha da arttırıyor.

Çünkü kural belli:

Ne kadar hukuk, o kadar refah.

xxxxxxx

Hukuk olmayınca ülkenin nasıl sefalet içinde yüzdüğünü en güzel Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor anlattı.

“Bugün Demirtaş’a yapılan adaletsizlik, (Hazine ve Maliye Bakanı) Mehmet Şimşek’in Türk ekonomisinin güvenilir olduğu mesajını vermek için yaptığı temasların neden başarısız olduğunu gösteriyor.

Bu tür adımlar ve işlevsiz bir yargı sistemi, Türkiye’nin güvenilirliğini zayıflatmakta. Bunun bedeli, hiçbir şirketin, adaletin sürekli sorgulandığı bir ortama tam olarak güvenememesi.”

xxxxxxx

İntihar etmiş bir yargı sistemi, katledilen hukuk, hukukun toplumsal işlevinden habersiz ve her şeyi siyasal kurnazlık sanan ağır bir cehalet ve Al Capone’a parmak ısırtacak bir vurgun…

Ayhan Bora Kaplan Davası sonrası gelişmeler ve Kobani Davası kararları bunu gösteriyor.

xxxxxxx

Siyasal iktidarın hukuk düşmanlığı, insanların geleceğe olan güvenini tümüyle yok etti… “Hülyası kalmayan bir ülke” yarattı.

Şu anda “geleceksiz” bir toplum gibi yaşıyoruz. Bir beklentimiz, bir ümidimiz, bir kuralımız kalmadı. “Vur vuranın, kır kıranın” anlayışı hakim.

Mafyanın devlete operasyon çektiği, Ankara’nın göbeğinde rahatça cinayet işlenebildiği, muhalif siyasetçilerin belgesiz, kanıtsız hapse atıldığı bir ülkeden başka ne beklenebilir.

xxxxxxxx

Türkiye, geleceği, hülyası, hayali, umudu olan bir topluma dönüşmek istiyor ise bu siyasal sistemi iktidarı ve muhalefetiyle demokratik bir ameliyata tabi tutarak önünü açmalıdır.

Zaten 31 Mart’ta bu yolda ilk adımını attı… Zaman geçirmeden bu yolda koşmanın da siyasal yollarını bulmak gerekiyor.

Belki bu koşuya, bütün siyasetçilere “hukuk nedir ve neden Türkiye’de yok” diye sorarak başlayabiliriz.


Mehmet Altan: İlk imzası 15 yaşında yayınlandı.20 yıl Sabah,6 yılda Star Gazetesi'nde baş yazarlık olmak üzere çok uzun yıllar köşe yazarlığı yanında televizyon programcılığı ve yorumculuğu yaptı. 30 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yaptı.1993 yılından beri profesör. Yayınlanmış 40 civarında kitabı var.15 Temmuz sonrası Anayasa'nın 19.,26. ve 28. maddeleri yok sayılarak tutuklandı.21 ay cezaevinde kaldı. AYM, AİHM ve Yargıtay kararları ile hak ihlaline uğradığı saptandı. 29 Ekim 2016 tarihinden beri KHK'lı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Altan Arşivi